Racon siyaset

04:008/10/2025, Çarşamba
G: 8/10/2025, Çarşamba
Yeni Şafak
İllsutrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllsutrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Meşruiyet gibi suni ve modası geçmiş gündemlerin ne siyasî ne de toplumsal bir karşılığı var. Hele ki dış politikada, uluslararası arenada eli bu kadar güçlü bir lidere karşı iç siyasette meşruiyet tartışması yapmanın bir rasyonalitesi yok. Dolayısıyla CHP’nin modası geçmiş, başarısızlığı tescil edilmiş birtakım söylem ve stratejilere başvurması ancak kendini geriye götüren bir hamle olacaktır.

Dr. Yunus Şahbaz / Kırıkkale Üniversitesi

Yeni yasama yılının açılışında Meclis’ten kamuoyuna yansıyan görüntüler birçok tartışmanın fitilini ateşledi. Bu tartışmalardan çıkan en bariz sonuç, TBMM gibi millî iradenin tecelli ettiği bir yerin protesto edilmesinin partiler için büyük maliyetler doğurduğudur. Zira partiler meşruiyetini ve gücünü milletten alır. Bu gücü en etkili ve efektif kullanabilecekleri yer de TBMM’dir. Dolayısıyla hem katılan hem de yasama yılının açılışını protesto edip Meclis’e gelmeyen partiler için önümüzdeki dönemde 1 Ekim’den yansıyan görüntülerin bir sonucu olacaktır.

ERDOĞAN FAKTÖRÜ

Hiç kuşkusuz Meclis’in açılışına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan damga vurdu. Hem yaptığı konuşma hem de CHP dışındaki diğer muhalefet partisi liderleriyle yapılan görüşmeler, verilen fotoğraf kareleri Erdoğan’ın siyasetteki “kingmaker” (oyun kurucu) rolünü tekrar hatırlatmış oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan verdiği bir selam, tek cümlelik açıklaması ya da kısa bir görüşmeyle siyasetteki birçok denklemi değiştirebilen bir lider. Geçmişte bu türden siyasî manevraları çoktu; son yıllarda da her kritik zamanda ince dokunuşlarla siyasetin gündemini belirlemeye devam ediyor.

Diğer yandan 1 Ekim’in kaybedeni her yönüyle CHP oldu. Öncelikle CHP Meclis’e gelmeyerek ve “meşruiyet” tartışmasıyla kendine alan açmaya çalıştı. Ancak Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi 23 yıldır seçimle iktidar olan bir lideri meşruiyet tartışmasına sokmaya çalışmak abesle iştigal bir durum. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalefet eden, onu eleştiren birçok isim bile Meclis açılışında CHP’den farklı bir tavır takındı. CHP’nin esas kaybeden olmasının sebebi tam da burada; Meclis kulislerinden yansıyan ve diğer muhalefet partisi liderlerinin olduğu fotoğraf kareleri aslında CHP’nin içine pimi çekilmiş bombayı bırakmış oldu.

GEÇMİŞİN TRAVMASI

CHP ne yazık ki travmaların partisine dönüşmüş durumda. 2023 seçimlerinde o dönem genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğu Altılı Masa ve bu ittifak çerçevesinde sağ partilere ayrılan milletvekili kontenjanları partide hâlâ sindirilebilmiş değil. Özellikle DEVA ve Gelecek gibi partilerin CHP listelerinden seçilen bazı vekillerinin AK Parti’ye geçmiş olması bu hazımsızlık durumunu travmatik bir ruh haline dönüştürdü. Bu durumu katmerlendiren bir diğer unsur da partiye bu travmayı yaşatan isimlerin parti içi hizip mücadelesinde bir tarafı temsil ediyor oluşu. Dolayısıyla küçük ve sağ partilerle ilgili en küçük bir gelişme, parti yönetimini de yönetmeyi isteyen medya ve akademi mahfillerinin öfke nöbeti geçirmesine sebep oluyor. CHP dışındaki tüm muhalif partileri “saray soytarısı” diye niteleyen bir akıl tutulması söz konusu.

Fakat bu hınç ve öfke nöbetlerinin ne CHP ne de Türk siyaseti için olumlu bir sonuç doğurması mümkün değil. Bu strateji muhalif olmayı ve doğru muhalefet etmeyi kendi tekellerine alan bir kliğin aynı zamanda CHP’yi de boyunduruk altına almaya çalışmasından kaynaklanıyor. Böyle yaparak kendi seçmenini konsolide edilebilir; yüzde 25’lik kitle daha da kenetlenebilir. Fakat en iyimser tabloda bile CHP’nin alabileceği oy miktarı belli ve bu oy oranıyla nihai amaç olan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak mümkün değil. Bu yüzden de mevcut sistemde partiler arasında ittifak bir anlamda kaçınılmaz. 2023 seçimleri sonrasında küçük partilerin yaşadığı savrulma, bu partilerden seçilen vekillerin CHP ve AK Parti’ye geçmesi bu partilere bakışı değiştirmiş olabilir. Önümüzdeki seçimlerde de küçük partiler pazarlık masasına elleri çok daha zayıf şekilde oturacaktır. Bir başka deyişle, anaakım partilerin vekil kontenjanını ittifak uğruna küçük partilere tahsis etmesi ve bunu da seçmene anlatması 2023 öncesine göre bir hayli zorlaşmış durumda. Dolayısıyla yeni dönemdeki ittifakların 2023 sonrası yaşanan savrulmalardan etkilenmemesi mümkün değil.

MUHALEFETİ TEKELLEŞTİRMEK

Siyasette diyalog ve oyun kurma becerisi de tam burada devreye giriyor. Geçmiş tecrübeleri göz önünde tutarak hem iktidar kanadı hem de muhalefet tarafı yeni ittifaklar deneyecektir. Fakat hem bir taraftan ittifaklara mecbur olmak hem de potansiyel ittifak adaylarını şeytanlaştırmak, onlara hakaret etmek muhalefeti tekelleştirmeye çalışmaktır. CHP’de şimdilik hâkim konumda görünen kliğin tazyiklerine, bu tekelleştirme girişimlerine diğer muhalif partilerin tahammül etmesi mümkün değil. Böyle olduğu için de Özgür Özel tüm muhalefet partileri genel başkanlarını arayarak CHP adına “racon kesenlerin” tavrı için özür dilemek zorunda kaldı. Özgür Özel’in bu özrü aslında yanlışta ısrar etmemek olarak da okunabilir. Zira CHP 1 Ekim’de Meclis’te olsa idi belki partideki İmamoğlu kliği tarafından eleştirilebilirdi fakat diğer muhalefet partilerine CHP’den bu denli bir saldırı olmazdı. Bu sebeple CHP 1 Ekim’de Meclis’te bulunmayarak aslında süreçlerin dışında kalmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da CHP’nin yokluğunda ziyadesiyle kendi damgasını vurmuştur.

1 Ekim’de ortaya çıkan manzara ve sonrasındaki yaşananların iki temel sonucu tescil ettiği söylenebilir. Bunlardan ilki meşruiyet gibi suni ve modası geçmiş gündemlerin ne siyasî ne de toplumsal bir karşılığı var. Hele ki, dış politikada, uluslararası arenada eli bu kadar güçlü bir lidere karşı iç siyasette meşruiyet tartışması yapmanın bir rasyonalitesi yok. Bu tartışmalar, Kemal Bey CHP’sinin ürünüydü. Kaldı ki tam da bu sebepten Kemal Bey CHP’si 13 yıl iktidar yüzü göremedi; hiçbir genel seçimde de başarı sağlayamadı. Dolayısıyla CHP’nin modası geçmiş, başarısızlığı tescil edilmiş birtakım söylem ve stratejilere başvurması ancak kendini geriye götüren bir hamle olacaktır.

İMAMOĞLU SARMALI

İkinci olarak da, Özgür Özel’in şunu görmesi gerekiyor; özellikle sosyal medyada CHP adına “racon kesen” klik CHP’ye faydadan çok zarar veriyor. Bu kişiler adeta CHP’yi kendi tapulu malları gibi görüyor ve doğrudan doğruya partiyi yönetmeye çalışıyorlar. Yine bu kesimler olası bir CHP iktidarı için de daha önce bir şekilde AK Parti’yle, iktidar kanallarıyla yolu kesişmiş hatta hasbelkader AK Parti’ye oy vermiş kesimlere de hiç ama hiç güven vermiyorlar. Oysa CHP iktidara gelmek istiyorsa, geçmişte sadece AK Parti’ye oy veren değil; son seçimde de AK Parti’ye oy vermiş kesimlerden oy almak zorunda. Ana muhalefet olarak “Biz bize yeteriz” diyerek rest çekmenin hiçbir makul açıklaması yok. Bu ancak meşruiyeti kendinden menkul bir kibirle ve partiyi başka nam ve hesaplar adına aracı kılmakla açıklanabilir. Burada partinin emrine amade kılınması istenen kişi de hiç kuşkusuz Ekrem İmamoğlu. Fakat Özgür Bey’in, partideki İmamoğlu lobisinin orta ve uzun vadede partiye fayda mı sağladığı yoksa zarar mı verdiğinin muhasebesini yapması gerekiyor. Bir başka deyişle, yakın zamanda Özgür Bey “İmamoğlu sarmalından” kurtuluşun yollarını aramaya başlayabilir. Dolayısıyla mesele dönüp dolaşıp CHP’nin parti içi mücadelesinin muhalefet stratejisi olarak dayatılmasına gelmektedir. CHP’nin İmamoğlu eksenli siyasetle içine kapanması, racon siyasetinin partiye hakim kılınmaya çalışılması herhangi bir başarı vaat etmediği gibi CHP’yi hem iktidar hem muhalefet blokundan dışlanmış bir parti pozisyonuna da getirebilir.



#Siyaset
#Politika
#Muhalefet