Savunma ihracatında devrim KAAN ile yeni bir çağ

04:0013/06/2025, Cuma
G: 13/06/2025, Cuma
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

Türkiye’nin savunma sanayisi aracılığıyla uluslararası ilişkilerini derinleştirmesi, çok yönlü bir diplomasi izlediğini ve Asya, Afrika, Orta Doğu gibi bölgelerde etkin bir aktör haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan KAAN’ın ihracatı, Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarılarını diplomasiye çevirme kabiliyetini yansıtmaktadır.

Faruk Önalan - Yazar

Türk Savunma Sanayii, son yıllarda küresel ölçekte dikkat çeken bir yükseliş kaydetmiş ve Endonezya ile imzalanan 48 adet KAAN savaş uçağı ihracatı anlaşması, bu başarının en çarpıcı göstergelerinden biri olmuştur. Yaklaşık 10-12 milyar dolar değerindeki bu anlaşma, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen beşinci nesil KAAN uçağının, Lockheed Martin’in F-35’i gibi küresel ölçekteki uçaklarla rekabet edebilecek teknolojik olgunluğa ulaştığını kanıtlamaktadır. Anlaşmanın, Endonezya’nın yerel üretim kabiliyetlerini sürece dahil etmesi ve kapsamlı teknoloji transferini içermesi, Türkiye’nin sadece bir ürün ihracatçısı değil, aynı zamanda stratejik bir teknoloji ortağı olarak da fark yarattığını göstermektedir.


F-35’E RAKİP GELDİ

KAAN’ın F-35’e kıyasla üstün özellikleri, Türk Savunma Sanayii’nin iddialı hedeflerini ve yenilikçi yaklaşımını ortaya koymaktadır: Öncelikle KAAN’ın supercruise yeteneği, F-35’in sahip olmadığı bir özelliktir; bu, uçağın afterburner kullanmadan süpersonik hızlarda uçabilmesi anlamına gelir ve yakıt verimliliği ile operasyonel menzili artırır. İkincisi, KAAN’ın çift motorlu tasarımı, F-35’in tek motorlu (Pratt & Whitney F135) yapısına kıyasla daha yüksek itki gücü ve manevra kabiliyeti sağlar, özellikle hava üstünlüğü görevlerinde avantaj sunar. KAAN’ın maksimum hızı (Mach 1.8), F-35’in Mach 1.6’sına göre daha yüksektir, bu da hızlı müdahale senaryolarında üstünlük sağlar. Bunun yanı sıra, KAAN’ın yerli AESA radarı ve elektronik harp sistemleri, Türkiye’nin ihtiyaçlarına özgü özelleştirilmiş çözümler sunarken, F-35’in sistemleri ABD kontrolü altında standart bir yapıya sahiptir; bu, KAAN’ın kullanıcı ülkelere daha fazla esneklik ve bağımsızlık sunduğunu gösterir. Üstelik, KAAN’ın insansız hava araçlarıyla entegre çalışabilme kabiliyeti, F-35’e kıyasla daha gelişmiş bir ağ merkezli harp yaklaşımı sunar; bu, özellikle Türkiye’nin İHA teknolojilerindeki liderliğiyle birleştiğinde stratejik bir avantaj sağlar. Son olarak, KAAN’ın birim maliyeti (208-250 milyon dolar), F-35’in 428 milyon dolarlık (2023 itibarıyla) toplam yaşam döngüsü maliyetine kıyasla daha rekabetçidir, bu da KAAN’ı ekonomik açıdan cazip bir alternatif haline getirir. Bu üstünlükler, KAAN’ın modern savaşta farklı ihtiyaçlara hitap eden bir platform olduğunu ve Türk Savunma Sanayii’nin küresel rakiplerle yarışabilecek teknolojik birikimini yansıttığını göstermektedir.

Endonezya anlaşması, KAAN’ın rekabetçi maliyeti ve performansıyla küresel pazarda kabul gördüğünü, teknoloji transferi ve ortak üretim modeliyle de alıcı ülkeler için cazip olduğunu göstermektedir. Suudi Arabistan, Pakistan ve diğer potansiyel müşterilerin ilgisi, KAAN’ın yeni ihracat fırsatları yaratma potansiyelini ortaya koymaktadır. 2024’te 5,5 milyar doları aşan savunma ihracatı, KAAN anlaşmasıyla 2025’te daha da artacak ve Türkiye’yi küresel savunma pazarında üst sıralara taşıyacaktır. Kısaca KAAN’ın Endonezya’ya ihracatı, Türk Savunma Sanayii’nin küresel savunma pazarındaki konumunu güçlendiren bir hamle olarak geniş çaplı yansımalar meydana getirmektedir.


“ABD’YE KARŞI BİR ZAFER”

Anlaşmanın ekonomik ve stratejik etkileri, Türk Savunma Sanayii’nin küresel liderliğini pekiştirmektedir. 10-12 milyar dolarlık ihracat geliri, sektörün ekonomik getirisini artırırken, yeni projelerin finansmanını da destekleyecektir. TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi firmaların ürettiği radar, elektronik harp sistemleri, mühimmatlar ve yazılımlar, KAAN ile entegre edilerek Türkiye’nin tam spektrumlu savunma çözümleri sunma kapasitesini güçlendirmektedir. Stratejik olarak, Endonezya gibi ASEAN’ın lider bir ülkesiyle kurulan ortaklık, Türkiye’nin Asya-Pasifik’teki nüfuzunu artıracak ve Müslüman dünyasında liderlik rolünü sağlamlaştıracaktır. Anlaşma, Türkiye’nin NATO üyesi kimliğini korurken, bağımsız bir savunma politikası izleyerek Güney’de de etkili bir aktör haline getirecektir.

KAAN’ın ihracatı, dışa bağımlılığı azaltma vizyonunu destekleyerek Türkiye’nin stratejik özerkliğinin bir nevi ispatı olacaktır. Bu dev atak ve savunma sanayisindeki yükseliş, küresel savunma pazarındaki güç dengelerini ve jeopolitik ittifakları derinden etkileyebileceği için bazı ülkelerde rahatsızlık yaratacağı açıktır. Alman medya kuruluşu WELT, 2024’te KAAN’ın ilk uçuşunu “Türk savunma sanayii için tarihi bir mihenk taşı” ve “ABD’ye karşı bir zafer” olarak nitelendirerek, Türkiye’nin bağımsızlığını vurgulamıştı. Bu, Avrupa’da Türkiye’nin yükselişinin saygı uyandırdığını, ancak aynı zamanda rekabet baskısı oluşturduğunu göstermektedir. Türkiye’nin bağımsız politika stratejisi, Avrupa’nın savunma sanayisi liderliğini koruma çabalarını yoğunlaştıracaktır. Ancak ivme Ankara lehine hız kazanmış durumdadır. Hindistan’ın AMCA projesi, KAAN’ın bölgeye ihracından dolayı rekabet baskısı hissedebilir. Diğer yandan Yunan medyası, KAAN’ın F-35’ten üstün olduğu iddialarını aktarırken, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişinin Yunanistan’da endişe yarattığını dile getirmektedir.


ÇOK YÖNLÜ DİPLOMASİ

Diplomatik açıdan, KAAN anlaşması Türkiye-Endonezya ilişkilerini yeni bir boyuta taşımaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vurguladığı gibi, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun liderliği ve 2025 Nisan’ındaki Türkiye ziyareti, bu iş birliğinin temelini oluşturmuştur. İki ülkenin Gazze gibi küresel meselelerde ortak tutum sergilemesi, anlaşmanın siyasi ve ideolojik bir dayanışma içerdiğini göstermektedir. Türkiye’nin savunma sanayisi aracılığıyla uluslararası ilişkilerini derinleştirmesi, çok yönlü bir diplomasi izlediğini ve Asya, Afrika, Orta Doğu gibi bölgelerde etkin bir aktör haline geldiğini ortaya koymaktadır. KAAN’ın ihracatı, Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarılarını diplomasiye çevirme kabiliyetini yansıtmaktadır.


TÜRKİYE’Yİ ÜST LİGE TAŞIDI

Türk Savunma Sanayii’nin altyapısı, bu başarıların sürdürülebilirliğini garanti altına almaktadır. 80 binden fazla nitelikli çalışanı, 2 binden fazla firması ve yıllık 2 milyar doları aşan Ar-Ge harcamalarıyla sektör, inovasyon odaklı bir ekosistem geliştirmiştir. TUSAŞ’ın KAAN projesindeki mühendislik yetkinliği, yerli firmaların küresel standartlarda üretim yapabildiğini kanıtlamaktadır. Tek parça kompozit gövde, yapay zeka destekli sistemler, gelişmiş simülasyon teknolojileri ve yerli yazılımlar, Türk Savunma Sanayii’nin dijital dönüşümdeki liderliğini yansıtır. KOBİ’lerden büyük holdinglere uzanan tedarik zinciri, sektörün dayanıklılığını artırmaktadır. Türkiye’nin 2040’a kadar 250 KAAN üretme hedefi, yerli motor ve aviyonik sistemlerin millîleştirilmesiyle birleştiğinde, sektörün gelecekteki liderliğini garanti edecektir.

Sonuç olarak, Endonezya ile KAAN anlaşması, Türk Savunma Sanayii’nin teknolojik, ekonomik ve stratejik gücünü küresel ölçekte sergileyen tarihi bir başarıdır. KAAN’ın F-35’e kıyasla supercruise, çift motorlu tasarım, yüksek hız, yerli sistem entegrasyonu ve maliyet avantajı gibi üstün özellikleri, Türkiye’nin beşinci nesil savaş uçağı üretiminde dünya liderleriyle yarıştığını göstermektedir. Anlaşmanın kapsamı, Türk Savunma Sanayii’nin ihracat kapasitesini ve uluslararası iş birliği potansiyelini ortaya koyarken, SSB, TUSAŞ ve diğer paydaşların liderliğinde gerçekleşen bu proje, Türkiye’yi savunma sanayisinde üst lige taşımıştır. Türk Savunma Sanayii, inovasyon, yerli üretim ve stratejik ortaklıklarla şekillenen bu yükselişini sürdürerek, küresel savunma arenasındaki etkisini daha da artırması beklenmektedir.


#Savunma
#ihracat
#devrim
#KAAN