Bilad-ı Şam ve Bağdat bugünkü adıyla Suriye ve Irak, 1918 yılına kadar 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu›nun, “Verimli Hilal” bölgesi olarak en huzurlu dönemini yaşamıştır. Osmanlı›nın saat çarkları durdurulmadan önce de İstanbul’dan, Şam ve Bağdat’a telefon ve demiryolları hattı çekilmiştir.
Bugün terör örgütü PYD’nin sınır karakoluna dönüşen Kobani’nin (Ayn-el Arap) adı Company yani demiryolunu yapan şirketin şantiye yeriydi ve Suruç’ta pişen çayın içildiği yerdi. Ancak İngiliz ve Fransızlar 1918 yılından sonra 30 yıl boyunca bölgede yaptıkları narkozsuz ameliyatları, 1967 yılından itibaren üç ay farkla iktidara getirdikleri, Mişel Eflak’ın öğrencileri olan Saddam Hüseyin ve Hafız Esed’e havale etmişlerdi.
Teoride diriliş anlamına gelse de pratikte canavarların ölüm makinesi olan Baas Partisi en az yarım asırdır Irak ve Suriye’deki tüm felaketlerin sebebidir. HDP, PKK ve PYD de Kürtleri Batı için mankurtlaştırma aracı, Batı’nın Truva atlarıdır. Örneğin, terör örgütü PKK son 40 yılda Türkiye’de 22 bin köyün boşaltılmasına sebep olarak milyonlarca insanı yerinden yurdundan çıkarırken ve on binlerce Kürt gencini ajanlık suçlamasıyla mağaralarda infaz ederken, 1000 gündür evlatlarını HDP’den isteyen analar ortada. Aynı PKK Irak Kürt Bölgesi’nde 500 köyü boşaltıp yerine Zap, Avasin, Gara, Şengal ve Kandil’de sayısız kamplar kurmuş; Saddam ise kalan 5000 köyü haritadan silmiş ve İngilizlerden sonra Halepçe’de kimyasal silahlar kullanmıştır.
Saddam’ın “sütkardeşi” Hafız Esed ise Türkiye sınırındaki Kürtlere, maktimum, kimlik dahi vermemiş ve Kürtleri Saddam’dan beter ezdikten sonra onları formatlama görevini 2011 Ağustos ayında terör örgütü PYD’ye devretmiştir. Meş’al Temmo öldürüldükten sonra 350 bin Kürt, Türkiye’ye göç etmiş ve Bahoz Erdal’ın infaz ettiği Abdullah El Bedro’nun, “Kürtlerin Esed’i mumla arayacağı” PYD felaketi kehaneti doğru çıkmıştır. Bu nedenle PYD, Irak ve PKK’dan daha kötüsünü Suriye’de yapmıştır.
Bugün, Suriye’de işgalcilerin düşman olduğu tek ülke Türkiye’dir. ABD, Rusya, PYD, İran ve DAEŞ gibi terör örgütleri müttefiktir. Oysa bu şer güçleri Suriye’yi yere düşen bir ceylan gibi canlı canlı parçalamaktadır. Halep, Kasım Süleymani’nin çizmeleri altında yıkılırken, Tartus’tan Lazkiye’ye kadar olan sahil bölgesini Ruslar kapatmış, ABD-PYD ikilisi Suriye’nin su, toprak ve petrol bölgesi olan Fırat’ın doğusunu işgal etmiştir.
İran ise Hama, Humus, Halep ve Şam’ın çevresini 133 üsle kontrol etmektedir. Nerede bir ABD, Rus ve İran üssü varsa oranın çevresinde PYD ve DAEŞ’in teröristleri de tampon görevi görmektedir. Bu strateji petrol kuleleri, sanayi tesisleri ve çimento fabrikaları için de geçerlidir.
Rusya’nın Türkiye’ye karşı iddiası Esed’in kendisini davet etmesi halinde Türkiye’nin müdahale edebileceğidir. Oysa Esed ne meşrudur ne de yasaldır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı için tüm nüfusunun yüzde 18’ini ve bir ilde (İdlib-El Bab) en çok şehit veren Suriye halkı, 1967 yılından beri onlarla savaşmaktadır.
Bu nedenle, Rusların kiraladıkları üsler yasadışıdır ve işgal yerlerdir. Şu anda da Şam kırsalı, Deyr ez-Zor, Der’a ve Süveyda’dan çekilmiştir. Akıbeti İran ve ABD için de geçerlidir inşallah. Bu bölge tarihi ve tabi olarak Anadolu’nun “Verimli Hilal” bölgesini oluşturmaktır. Yezid’in kılıcı ile Şii Hilal’i kurmaya çalışan İran’ın; Lübnan, Yemen ve Irak’ı ne hale getirdiği ortadadır. Başta Seyyide Zeynep türbesi olmak üzere kutsal mekânları kışla yapmıştır. Suriye’de meşru bir hükümet kurulunca Türkiye’de çekilecek ve Gaziantep babası Halep’e vefa borcunu ödeyecektir.
Baba Esed’in iktidara gelmek için gözden çıkardığı Golan Tepeleri her gün İsrail tarafından vurulurken, Ruslar bu saldırılara sessiz kalarak destek vermektedir. ABD’nin silah deposu yaptığı Fırat’ın Doğusu ve iki asırlık hayaline kavuşan Rusya’nın kapattığı sahil üslerine karşı Türkiye’nin yapacağı operasyon, Hatay’dan Haseki’ye kadar Rakka ve Halep dâhil en az 50 km derinlikte olmazsa, pansumandan öteye geçmez.
Ruslar Ukrayna’da kapana kısılmışken, ABD binlerce km uzaktan ve İran da bir ülke atlayıp gelmişken; Türkiye güney istinat duvarı olan komşusu Suriye’ye karşı eli kolu bağlı duramaz. Yeni Suriye masasında Türkiye ve Suriye halkı pazarlık konusu olarak yer alamaz. 900 km sınırımız 50 bin kişilik terör örgütüne karşı güvende olamaz. Aksi takdirde şu an fiilen en az beş parçaya bölünmüş küçücük Suriye’de şehir devletleri kurulur.
2011 yılında hava korumalı sınıra bu hat çekilseydi, bugün bunların hiçbiri olmayabilirdi ya da yarısı Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan milyonlarca mültecinin bundan daha kötü bir durumda olamayacağı kesindir. Türkiye, Yavuz gibi kılıcını Mercidabık’a vurmalıdır. Suriye, küçük Ortadoğu’dur. Dünyayı kontrol etmenin yolu buradan geçmektedir. Çünkü Osmanlı’nın İmparatorluğa dönüşmesi ve sona ermesi gibi, yol 400 yıl boyunca Şam’dan geçmiştir.