
İsrail daimi gargat ağacı ABD ile birtakım cızırtılı nağmeler çıkardı: Gazze’de yeni bir sürgün planladıklarını, gerekirse askerî gücü de ortaya koyacaklarını, Gazzelileri topraklarına kabul etmesi gereken ülkelerin de Trump’ın sözünden çıkmayacaklarını ve Gazze’nin yönetimine de el koyacaklarını ilan ettiler.
Soykırımcı İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı soykırım, savaş suçları, keyfekeder tutuklamalar -ki aslında esir almalar- resmi rakamlara göre 46 bin, gerçekte çok daha fazlasıyla alınan canlar, yüz binden fazla yaralı ve daha bir dolu kıyım ve yıkım, failler adına ne fayda sağladı problematiği üzerine bir düşünelim!
İsrail’in Filistin’de 77 yıllık işgali, ablukası ve kapalı kapılar ardında tesis ettiği zulüm, 7 Ekim 2023 itibarıyla ilan edilmiş bir haydutluğa terfi etti. Daha soykırımın ilk nefesinde, yapacakları tüm insanlık dışı eylemleri aklama gayretine giren İsrail soykırım yetkilileri, aslında cani güdülerini de dünya kamuoyu ile paylaşmış oldular. Zira “insanlıktan çıkarma” stratejisi ile çarpık bir denklemi zihinlere yedirmeye çalışırken şöyle fısıldadılar maşerî vicdana: “Biz insan hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.” Pek tabii bu denklem zihinde yanık kokusu bırakacak kadar absürt, kontrast ve bir o kadar da teorinin sahipleri için hayvanî bir formül açılımıydı. Fakat söylemek istediklerini katliam lügatine başvurarak sadeleştirecek olursak şöyle bir mana çıkıyor: “Soykırım, insan ırkının ve insan topluluklarının yok edilmesine yönelik bir eylemdir ve biz insanlara karşı değil, insan hayvanlara karşı suç işliyoruz.” Ne akıl ama (!)
BU DEFA ZİHİNLERİ İŞGAL EDEMEDİLER
Aslında Siyonizm denilen hukuk ve akıl dışı sistem uzantısının en özet paradigması budur: Yok say, algı oluştur, yalanı yay, doğruyu değersizleştir. Zaten dikkat edersek bu değerler dizisi uzunca bir zaman dünyayı avlama tarikleri olarak kullanılageldi ve sıklıkla da işe yaradı. DEAŞ denilen terör örgütünün zembereği ABD, dış aksamı Avrupa ve üniforması Orta Doğu idi. Yani bütün gaye Müslüman katletmek, Müslüman katlederken sanki gayrimüslimler hedef alınıyor algısını temelleştirmek ve Müslümanlar öldürüyor yalanını bu kurguya kenetlemekti. Bir müddet bu algı hem Batı insanını hakikatin dışında kurulmuş çitler içinde oyaladı hem de Doğu insanını “Biz niye böyleyiz?” uçurumuna sürükledi; daha da vahimi aklıevvel Müslümanları da “Müslüman Müslüman'ı öldürüyor.” halüsinasyonunda kendinden soğuttu. Hâl böyleyken Siyonizm enstrümanı olan sanrısal zihin işgalleri, soykırımı aklamak için de tasarrufa sunuldu. Fakat bu defa işler pek de istenilen rutinde ilerlemedi. İnsan katlederken insan hakları hezeyanıyla ortalıkta dolaşan İsrail ve ABD kaçıkları, kurdukları sistemin içinde öğütüldüler. Algı yaymaya, yalanla toplumları dizayn etmeye asiste ettikleri sosyal medya vb. unsurlar, bu defa Filistin’in haklı davasını en ücra köşelere bile eriştirmede rol oynadı. Tam burada akla gelen ayeti de anmadan geçmeyelim:
“(Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur.” (Âl-i İmran, 54)
Gelelim başta zikredilen sorunsalın cevabına… Zalimler, süregelen zulmün sonunda hiçbir şey elde edemediler. Amaç Hamas’ı yok etmek, Filistin’i kendi tekellerine almak ve Gazze’yi Filistinsizleştirip kaymağını yemekti. İnsan katletmenin yamyamları tatmin edecek bir histeri olmasını hesaptan düşersek İsrail’in elinde kalan nedir? Hamas direnişi ilk günkü gibi kaim ve Gazze hâlâ Gazzelilerin… Dünya insanının fikrinde yerle bir olan Yahudi mağduriyet algısının çöküşünü ve İsrail düşmanlığının artış grafiğini bu parametreye dâhil etmeye gerek bile yok.
KENDİ APARATLARININ EMİR ERİ OLDULAR
Bu görkemli mağlubiyetin altında kıvranan Kasap Netanyahu ise ABD’nin kapısını çalmayı son çare olarak gördü ve öyle de yaptı. Hem yerle bir olan siyasi kariyerini yaşam destek ünitesine bağlamak hem de kaybettiği Gazze gerçeğine başka bir yerden yeniden tutunabilmek sevdasında yeni ataklar deniyorlar. Aslında işin tam bu kısmı son derece ironik. Zira Siyonizm her ne kadar Yahudileri kapsayan bir mahfaza olsa da sözde mezhepsiz Hıristiyan Trump ve aynı familyanın ürünü olan diğer absürt zihinler, Siyonizm’i Yahudi mağduriyetine boyayıp toprak aşırma, Orta Doğu’yu menfaatlerine göre dizayn etme aparatı olarak çağa lehimlemişlerdi ama bu yapay sistemin kendi iplerini de elinde tutan bir kuklacıya dönüşeceği rizikosunu ön görememişler. Öyle ki bir zamanlar Siyonizm’in düdük öttürücüsü İngilizler ve sonrasında mirasyedi kılığında olaya el atan ABD’liler, son zamanlarda seçimleri kazanabilme ve varlığını sürdürebilme zavallılığında kendi aparatlarının emir eri olmuş görünüyorlar.
Buradan da anlaşılacağı üzere ürettikleri, kurguladıkları, yonttukları tüm canavarlar, kendi varlıklarını tehdit eden birer bumeranga dönüşüyor. ABD çıkışlı bütün saldırgan uzuvlar, ABD’ye yüzünü dönüyor. Henüz yıkıcı bir etki tespit edemiyor oluşumuz, ABD’nin hamurunu yoğurduğu her zulmün kendini köleleştirdiği gerçeğini, sesli dile getirmemiş olmalarından kaynaklanıyor.
GAZZE HİSTERİSİ
Trump-Netanhayu görüşmesindeki trajimkomik vaziyet ve hezeyan dolu söz öbekleri yine dünyaya gümüş tepsilerde ve yanında hazmı kolaylaştıracak ürünlerle sunulduğundan, bu hakikatin aşikâre edilmesi de gecikti. Zira Trump çıkıp da el mecbur Netanyahu’yu içine düştüğü siyasi buhrandan kurtarmak ya da en azından kurtarıyormuş gibi yapmak zorundayım demedi, diyemezdi. Onu yerine gücüm ve erkimle, âşık olduğum İsrail’in histerik planlarına destek olacağım gibisinden, sindirim sisteminin dışavurum ürününden ayıklanmış birkaç cümlecik ile tehditler savurdu. Tabii o sırada dünyanın retinasından bir manzara ile Suriye’nin hamisi olarak görülen Türkiye’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara dostane ve kararlı bir duruşla Trumpgilleri adeta bir düelloya davet ettiler. Bu stratejik iş birliği aynı zamanda manevi bir doygunlukla da harmanlandığından, korku yükü gitgide artan Netanyahu’nun Gazze histerisini sürdürmesi de boşa değil elbette.
Gazze’de kaybettiğini dil ile ikrar edemeyen kasap Netanyahu, Suriye’de artan Türkiye gücünün, vücudunda başlattığı kazıklı humma etkisinden kurtuluşu Trump’ta aradı demek daha doğru olacaktır. Trump’ın kendisine, kendi nezdinde İsrail’e ve tüm Siyonist unsurlara görünmez bağlarla bağlı olduğunu hatırlatma ziyaretiydi bu. Tabii buradaki görünmez bağlar, öyle bizdeki gibi manevî bir bağlığı ve vefaya dayalı bir dostluğu ifade etmiyor. Tehditkâr bir irtibat ve kozların masaya serildiği bir görüşmede yenişemeden çıkan iki usta rol kesen, dünyaya yine bir bir skeç sahneledi.
CIZIRTILI NAĞMELER
Türkiye Suriye koordinasyonu Türkiye’yi sınır tehditlerinden korurken; Suriye’yi bölmek isteyen odakları da pasif konuma düşürdü. Bir yandan da İsrail’in korktuğu başına geldi ve Türkiye işgal altındaki Filistin topraklarına bir adım daha yaklaştı. Bu aynı zamanda eylemsel bir iktidarı de ifade ettiğinden, İsrail’in kendine bir gargat ağacı bulması gerekiyordu. İsrail daimi gargat ağacı ABD ile birtakım cızırtılı nağme çıkardı o kadar. Gazze’de yeni bir sürgün planladıklarını, gerekirse askerî gücü de ortaya koyacaklarını, Gazzelileri topraklarına kabul etmesi gereken ülkelerin de Trump’ın sözünden çıkmayacaklarını ve Gazze’nin yönetimine de İsrail-ABD komedi ikilisi olarak el koyacaklarını ilan ettiler. Yani 15 ay boyunca öldürerek, evleri yıkarak, hastaneleri bombalayarak, doktorları ve gazetecileri hedef alarak, aç ve susuz bırakarak, altyapıya kadar tahrip ederek, Filistinlileri esir alarak, çocukları paramparça ederek ve defalarca kuzeyden güneye, güneyden kuzeye insanları sürgün ederek başaramadıklarını bu masadan kalkışta başaracakları ütopyasını yutturmayı deniyorlar. E ne de olsa algıdan daha iyi bir silah yok!
Tekrar bir akıl yürütme ile resmin yarım kalan kısmını tamamlamaya çalışalım. Gazze Kasabı ateşkes olmadan ve Hamas ile masaya oturmadan Hamas’ı yok edeceğini ve esirleri kurtaracağını beyan edip durmuştu. Hamas ile ateşkes masasına oturmak demek; Hamas’ın varlığını bir kez daha onaylamak ve Hamas’ı sahada yenemeyeceklerinin beyaz bayrağını sandıklardan çıkarmak anlamına gelecekti. Bu yüzden aslında hiç de önemsemedikleri İsrailli esirleri kurtarma bahanesiyle ve hatta onları da öldürerek aylarca Gazze’ye bomba yağdırdılar. Şimdilerde güneye sürülen Gazzeli Filistinliler tek bir yaşam alanının kalmadığı kuzey Gazze’ye aşkla, imanla ve tam bir kararlılıkla dönmekteler. Ayrıca Hamas da hâlâ Gazze’de etkin.
Trump askeri gücü ile Gazzelileri sürmekten bahsetmiş fakat; biz 15 aydır Gazze de ABD’li askerler de dahil tüm ABD piyonu terör örgütü unsurlarını da gördük, ayrıca ABD tanklarını, ABD silahlarını, ABD yapımı bombaları da gözlemledik. Yani bu argüman da oldukça paslandı. Zaten Hamas, Gazze’ye girecek her asker kılıklı teröristin öleceğini, sakat kalacağını ya da aklını kaçıracağını garanti etmişti. Dediği gibi de yaptı… Elhamdülillah.
Yani ABD’nin asker gönderme tehdidinin de içi son derece boş. Biz Akdeniz’de boy gösteren, İsrail’e askerî teçhizat taşıyan gemileri, kargo uçaklarını da gördük. Onlar da “Hamas ile masaya oturmam” diye tepinen İsrail’i bu akıbetten kurtarmaya muvaffak olamadı. Ha bir şey oldu tabii: Netanyahu oturmam diye tepindiği masalardan dayak yemiş gibi kalktığında İsrail’in gargat ağacı ABD, Netanyahu’nun oturma uzvunu bir sandalye ile destekledi. Düşününce mağlup ve devrik kasap Netanyahu için oldukça iyi bir imaj (!)
ZALİMİN SONU GELDİ
Tüm bu kanlı alayiş son hızla devam edegelirken ve sahada kaybeden İsrail’in masada son bir gayret Gazze histerisini tatmine ulaştırma denemeleri sürüp giderken, Gazze ateşkesiyle kanlı eylemlerini Batı Şeria’ya çeviren soykırımcılar için Filistinlilerin son derece net bir inanışları var. “Zalimin sonu geldi.”
Zaten Hamas da ABD-İsrail kirli dayanışmasının “zulmü destekleme, soykırımı sürdürme, işgali tamamlama” misyonu üzerinde durmayı bırakalı hayli zaman oldu, şimdilerde Hamas için de bu ikili garabet oldukça komik bir görüntü oluşturuyor. Mücahitlerin de bu gelişmeler karşısındaki tavırları net: Ellerinden geleni artlarına koymasınlar!
Elbette biz ateşkesle Gazze rüyasından uyanacak bir İsrail beklemiyorduk. Çünkü zalimler için değişmez iki kural vardır. Öncelikle kendilerinin de farkında oldukları bir hakikattir ki zalimler ateşkes antlaşmalarına taammüden uymazlar, mecbur bırakıldıkları müddetçe uyuyormuş gibi yaparlar. Demek ki İsrail’i daimi bir mecburiyette bırakmak gerek. İkinci hakikat zalimlerce âyân değildir. Çünkü zalimler, kendi sonlarını getirene kadar durmazlar. İsrail bitime beş kala tamamen bitişin yollarını arıyor olmalı.
Trump’ın Gazze planı tutmaz! Netanyahu’yu da bu yapay gargat ağacı kurtarmaz…