
Toplumların tarihsel ve kültürel kökleri; inançları ve kimlikleri nasıl şekillendirdiğini ele alan geniş bir konuyu kapsar. Bu ifadeyi farklı bağlamlarda kullanarak daha akademik, politik veya kültürel bir vurgu yapmak mümkündür. Türkiye-Hindistan ilişkileri, tarihsel, kültürel ve ekonomik bağları üzerinden güçlendirebilecek önemli fırsatlara sahipken, bazı risklerle de karşı karşıyadır.
OSMANLI-BABÜR BAĞLARI
Osmanlı ve Babürlüler devleti döneminden gelen tarihsel bağlar iki ülke arasındaki kültürel iş birliklerini güçlendirebilir. Gazneli ve Babürlüler döneminden kalan tarihi sosyal donatı alanları (Cami, Kütüphane, Saray, Çarşı), sanat, edebiyat ve şiir gibi alanlarda proje iş birlikleri geliştirilebilir.
Hindistan, 300 milyon bandında Müslüman nüfusu ile en büyük Müslüman topluluklardan birine sahiptir. Türkiye-Hindistan ilişkilerinde, Hindistan’daki Hindu ve Müslüman toplumlarla akademik ve kültürel iş birliklerini geliştirebilir. Türkiye’den Hindistan’a, Hindistan’dan Türkiye’ye yönelik kültürel turizmin artırılması da iki ülke arasında daha güçlü bir halk diplomasisi geliştirilmesine katkı sağlayabilir.
TÜRK ŞEHİTLİKLERİ
Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak, Suriye, Filistin ve Arabistan’da İngilizler tarafından esir alınan Osmanlı askerleriH indistan’daki esir kamplarına gönderildi. İngilizler, Osmanlı esirlerini Hindistan’ın çeşitli bölgelerine dağıttı. Her iki ülkenin Kültür ve Turizm bakanlıkları Türk şehitliklerin aziz hatırasını yaşatmak için ortak projeler geliştirebilir.
YÜKSELEN HİNDU MİLLİYETÇİLİĞİ
Hindistan’da Hindu milliyetçiliğin (Hindutva) yükselmesi, Müslümanlar ve Hristiyanlar üzerindeki baskılar, Türkiye’nin Hindistan’daki insan hakları ihlallerine yönelik tepkisini çekmektedir. Örneğin, Müslüman-Hindu (İslamofobi) çatışmaları, Sih-Hindu gerilimleri ve kast temelli ayrımcılık (Dalitler) gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. 2002’de Babri Camii’nin yıkılması ve Gujarat olayları büyük toplumsal kırılmalara neden olmuştur. Türkiye’nin İslam dünyasıyla yakınlığı ve Hindistan’daki Müslümanlara yönelik olaylara duyarlılığı, bazı kesimler tarafından müdahale olarak algılanabilir. Bu durum, Türkiye’nin Hindistan ile olan ikili ilişkilerinde diplomatik gerilime yol açmıştır.
FETÖ İLE MÜCADELE TALEBİ
Türkiye, Hindistan’da faaliyet gösteren FETÖ bağlantılı okulların kapatılmasını talep etmiş, Hindistan ise bu okulların faaliyetlerine devam etmesine izin vererek Türkiye’nin bu talebini dikkate almamıştır. Aynı zamanda Hindistan’ın, Yunus Emre Enstitüsü’nün açılmasını kabul etmemesi, iki ülke arasındaki kültürel diplomasi ve stratejik ilişkiler bağlamında dikkat çeken bir gelişmedir.
FARKLILIKLAR ENGEL DEĞİL
Ezcümle Türkiye ve Hindistan arasındaki tarihsel ve kültürel bağlar, yumuşak güç unsurları kullanılarak daha fazla ön plana çıkarılmalıdır. Türk ve Hint üniversiteler arasında akademik değişim programları, araştırma enstitüler kurulmalıdır.
Hindistan’ın etnik ve dini çeşitliliği, ülkeye büyük bir kültürel ve tarih zenginlik katarken, aynı zamanda çatışmalara da neden olabilmektedir. Bu çeşitlilik, demokratik sistemin ve hukukun üstünlüğünün korunması halinde bir avantaj olurken, ayrımcı politikalar ve kimlik temelli gerilimler nedeniyle zaman zaman ülkenin toplumsal barışını tehdit eden bir etkene dönüşebilmektedir.
Türkiye-Hindistan ilişkileri, büyük potansiyellere sahip olmakla birlikte, kimlik temelli farklılıkların etkili yönetilmesi halinde, iki ülke için kazan-kazan prensibine dayalı yeni bir iş birliği modeli oluşturulabilir. Türkiye, Hindistan ile olan ilişkilerini denge ve çok boyutlu diplomasi çerçevesinde ilerleterek, farklılarını bir engel olarak değil, bir diplomasi aracı olarak kullanabilirse, iki ülke arasında daha sağlam ve sağlıklı ilişki kurulabilir.