Türk dış politikasının, çok kutuplu ve çok katmanlı yeni dünya düzeninde attığı adımlar küresel bağlamda dikkatleri çekmektedir. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Türkiye ziyareti iki ülke arasında yeni bir dönemin başlangıcı olmuş, Ankara-Kahire yakınlaşması hem bölgesel hem de uluslararası arenada geniş yankılar uyandırmıştır. Türkiye-Mısır Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi - 2025 yılında diplomatik ilişkilerin 100. yılına girilirken- 36 maddelik bir ortak bildiri ile iki ülkenin iş birliği yapmayı planladığı alanların ana hatlarını belirlemiştir.
Türkiye-Mısır ilişkilerinde en önemli gündem maddesi Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarıdır. Kahire, kuruluşuna öncülük ettiği Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na (EAST-MED; Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Filistin Devleti, Yunanistan, Lübnan ve İtalya) Türkiye’yi dahil etmemişti. Buna karşın Ankara, Libya Hükümeti ile Deniz Yetki Alanları Anlaşması imzalayarak EAST-MED’i işlevsiz hale getirmiştir. Doğu Akdeniz’deki gaz sevkiyatı konusunda Ankara ile anlaşmanın daha karlı olacağının farkında olan Kahire Yönetimi, Batı ile ilişkileri koparmamak adına Atina ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile iş birliğini sürdürmeye çalışmaktadır. Zaten ilk tepkiler de İsrail ve Yunanistan’dan gelmektedir. İsrail tarafı, Türkiye adına bölgede büyük bir güç dengesi oluşturacağı kaygısıyla sürecin kendi lehlerine olmayacağını belirtmektedirler. Yunanistan’ın ise birinci çekincesi Mısır’ın Türkiye-Libya deniz yetki alanları anlaşması üzerindeki şerhini kaldırması ihtimalidir. Böyle bir durumun gerçekleşmesinin hemen ardından Türkiye-Mısır arasında yeni bir deniz yetki alanı anlaşması imzalanması durumu Atina yönetimini fazlasıyla tedirgin etmektedir.
Yunan basınında, Türkiye-Libya anlaşmasında olduğu gibi Türkiye ile Mısır arasında Yunanistan’ın hariç tutulacağı bir Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasının Yunanistan için felaket olacağı görüşü ağır basmaktadır. Yunan televizyonlarında Türkiye ve Mısır arasında imzalanan anlaşmanın bazı maddelerinin Yunanistan’ı çokça endişelendirmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Atina Ulusal ve Kapodistrian Üniversitesi, Türkiye Çalışmaları ve Modern Asya Çalışmaları Fakültesi eski Başkanı Emeritus Prof. Ioannis Mazis, Erdoğan-Sisi görüşmesinin Atina’da alarm vermesi gerektiğini belirtirken Atina yönetimini topal bir ata benzetmiştir. Yunan gazeteci Paris Karvounopoulos ise “Türkiye sahada top oynuyor biz ise platformda bile değiliz” sözleriyle Yunan hükümetine tepki göstermiştir. Güney Kıbrıs Rum Kesiminde (GKRK) de belirli bir tedirginlik olduğu sır değil. Bunun ilk işareti ise Sisi’nin ziyaretinin hemen ardından GKRK Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos’un Mısırlı mevkidaşını araması olmuştur. Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır›ın Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları konusundaki duruşunun ve Güney Kıbrıs›a yönelik pozisyonunun değişmeyeceği konusunda iyimser olsa da tedirginlik hali net bir şekilde gözlemlenmektedir. Mısır, Yunanistan ve GKRK dışişleri bakanlarının, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları marjında 24 Eylül’de New York’ta üçlü zirve için bir araya gelmesi tasarlanmaktadır.
Türkiye, bir yandan stratejik konumu itibariyle enerjide merkez ülke pozisyonunda olma yolunda emin adımlarla ilerlerken diğer yandan bölgedeki askeri ve diplomatik etkisini de genişletmeyi hedeflemektedir. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Mısır ile doğal gaz ve nükleer enerji alanındaki iş birliğimizi geliştirmek istiyoruz” sözleri önümüzdeki dönemin şifresi olarak kayıtlara geçmiştir. Bazı ülke ve uluslararası şirketlerle sıvılaştırmış doğal gaz tedarik anlaşması imzalayan Türkiye, Mısır›dan da LNG ithal edebilmek için görüşmeler yapmaktadır. Mısır ile Enerji Alanında Mutabakat Zaptının imzalanmasıyla iki ülke arasındaki enerji iş birliği, elektrik altyapısı ve ticareti, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, hidrojen ve nükleer enerji başlıklarında ortak projeler geliştirilmesi planlanmaktadır.
Mısır ile savunma sanayii alanında da önemli gelişmelerin yaşanacağı ortadır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz aylarda yapmış olduğu bir açıklamada Mısır ile özellikle İnsansız Hava Araçları (İHA) ve diğer teknolojileri Türkiye’nin sağlaması konusunda bir mutabakatın olduğunu vurgulamıştır. Bu açıklamadan kısa süre sonra Mısır Genelkurmay Başkanı Korgeneral Osama Askar, Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret kapsamında Özdemir Bayraktar Milli Teknoloji Merkezi ve Türk Havacılık ve Uzay Tesislerini ziyaret etmiştir.
İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım suçu, Kahire ve Ankara’nın bir araya gelmesini hızlandıran ana nedenlerden biridir. Kalıcı bir ateşkes ve 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğü olan bir Filistin devletinin kurulması için çabaların yoğunlaştırılması Ankara mutabakatıyla imza altına alınmıştır. Ayrıca Filistinliler arası birliğin sağlanmasına yönelik çabaların önemine vurgu yapılarak desteklenmiştir. Kalıcı bir ateşkesin hemen akabinde Gazze’nin yeniden imar ve inşasında Ankara, Kahire ve Doha ön plana çıkmaktadır.
Mısır, İsrail’in Refah Kapısı ve Selahaddin Ekseni (Philadelphi Koridoru) üzerinden silah, mühimmat ve patlayıcıların girişini engellemediği yönündeki suçlamalarından bıkmış durumdadır. Bunun yanında Mısır, İsrail işgaline meşruiyet kazandıracağı gerekçesiyle, Refah kapısından malların taşınması konusunda İsrail ile iş birliği yapmayı da reddetmiştir. İsrail medyası yaşanan süreçte Kahire’nin oturup beklemediğini bölgede kendini konumlandırmak için yeni diplomatik bağlar geliştirdiğini belirtmekte ve Sisi’nin Ankara ziyaretini de bu doğrultuda değerlendirmektedir.
Mısır ile 2021 yılında düşük düzeyde başlayan diplomatik temaslar, bölgesel gelişmelerin de etkisiyle hız kazanmıştır. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, Libya’daki siyasi durum, Körfez ülkeleriyle olan ilişkiler, Etiyopya ile yaşanılan baraj krizi, Sudan’daki kırılgan durum ve son olarak Gazze’deki soykırım, Türkiye ve Mısır’ı yeniden diyalog masasına oturmaya zorlayan başlıca nedenler arasındadır. Netice olarak iki ülke de bölgede değişen güç dengelerine uyum sağlama yanında ekonomik iş birliklerini artırma amacıyla diplomatik yakınlaşmayı en üst seviyeye taşımışlardır. Hem Mısır hem de Etiyopya’nın 1 Ocak 2024 itibariyle BRICS oluşumuna resmen katılmaları, Türkiye’nin de bu yönde irade beyanı göstermesi anlamlıdır. Ekim ayında Kazan’da gerçekleştirilecek BRICS zirvesinde önemli kararların alınması olasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Ortak Bildirisinde, Afrika Boynuzunda barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve iyi komşuluk ve dostane ilişkilerin hâkim kılınması ve her ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenliğine karşılıklı saygı gösterilmesi konusunda mutabık kalındığına dair madde de dikkat çekicidir. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhatap bir mektup yazarak Etiyopya ile Somali arasındaki ihtilafa dair Türkiye’nin desteğini istemişti. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Etiyopya ve Somalili muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirmiş iki ülke Dışişleri Bakanını Ankara’da ağırlayarak uzlaşı sağlamaya çalışmıştır. Nil Nehri suları üzerinde Etiyopya’nın inşa ettiği Büyük Rönesans Barajı (Hedasi) sonrası başlayan krizde Ankara benzeri bir arabuluculuk faaliyetini Kahire ve Addis Ababa arasında yürütebilir. Zira Somali sınırlarına doğru gerçekleştirilen yoğun askeri sevkiyatlar her an yeni bir krizin kapısını aralama potansiyeline sahiptir. Sonuç olarak; özellikle son bir ay içinde birbiri ile ilintili hamleler ve ziyaretlerin kritik önemi haiz olduğu yakın zamanda belirginleşecektir…