Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bütçe görüşmeleri; komisyon ve genel kurul toplantılarında en hareketli anların yaşanmasına vesile olur genellikle… Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2024 yılı bütçesi üzerinden TBMM Genel Kurulu’na hitap eden Bakan Yusuf Tekin’in konuşması esnasında da muhalefet sıralarından yükselen seslerle tansiyon yükselmiştir.
Bakan Tekin, tek partili sistemden kalma CHP geleneğinin bugün devam etmediğini ve CHP’lilerin özlemini duyduğu eski düzenin artık olmadığını, “Uyanın! Türkiye artık bambaşka bir ülke” vurgusuyla dile getirmesi oldukça önemlidir. “Bu ülkede her şeyi biz belirleriz mantığı olduğu için, siz her şeyi domine ettiğinizi varsayıyorsunuz. O sizin yaşadığınız Türkiye eski Türkiye. Ora bitti, vedalaşın.”
Yusuf Tekin, kendisine sataşarak konuşmasını bölmeye çalışan CHP sıralarına şahsi hayatı üzerinden, -CHP zihniyetine atıfla- cevap vermiştir: “Artık bu ülkede Erzurum’un bir köyünden çıkmış, buraya gelmiş, bakan olarak çalışan bir Anadolu insanı var olabiliyor. Sizin bahsettiğiniz ayrıcalıklı elitist Türkiye yok. Uyanın!”
Genel kurul görüşmeleri sırasında öne çıkan konulardan biri de bakanlığın (MEB) yapmış olduğu, içinde Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) da yer aldığı çeşitli protokollere muhalefetin getirdiği eleştirilerdir. Avustralyalı ünlü siyaset profesörü John Keane’in STK varlığına dair tanımlaması meseleyi özümseme bakımından kıymetlidir. Keane, STK’ları öncelikle devlet dışı faaliyetlerle uğraşan ve bu faaliyetler aracılığıyla devlet kurumları üzerinde baskı ve denetim uygulayarak kendi kimliklerini koruyan gönüllü kuruluşlar olarak tanımlamaktadır. Bu doğrultuda, STK’ların toplumdaki varlığının oldukça önemli bir alan oluşturduğunu söylemek mübalağa olmayacaktır. Bu bağlamda dünyanın her ülkesinde devletler STK’larla iş birliğine gitmekte, toplum yararına çeşitli projeleri birlikte yürütmektedir.
MEB bünyesinde hali hazırda 2 bin 709 geçerli protokol yürürlüktedir. Bakan Tekin’in ifadesiyle bunların 1167 tanesi resmî kurumlarla, diğerleri ise Kızılay, TEMA, TÜGVA, KADEM, ÖNDER, TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti gibi kuruluş, vakıf ve STK’larla yapılan protokollerdir. Eğitimin yanında sosyal ve kültürel alanda gençlerin gelişimine katkı sağlayan kuruluşlarla yapılan protokollere, muhalefet “tarikat ve cemaat bağlantılı vakıflar” gerekçesiyle karşı çıkmaktadır. Genel kurulda Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi’nden yükselen seslere Yusuf Tekin oldukça net bir karşılık vermiştir:
“Sizin ‘tarikat cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Bu protokollerle bize hizmet eden, bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla da protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Ben STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim.”
Bu arada Bakan Tekin başta yapılan iş birliği protokolleri olmak üzere bazı konulara yüksek sesle itiraz eden muhalefet blokunu tasvir edişi de dikkat çekicidir:
“Burada şöyle bir tablo var. Bir grup milletvekili, temsil ettiği kitle açısından çocukların okula girmesini engelleyen, okullarımızın camlarını kıran, çocukları dağa, terör örgütüne teşvik eden bir grup, terör örgütünü destekleyen milletvekilleri var. O partiyle 2018’de, 2019’da 2023’te yol yürüyen milletvekili de bana Türk milliyetçiliği dersi veriyor. Kusura bakmayın, bu dersi alamam.”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Genel Kurul’daki sağlam duruşu Cumhur İttifakı’na destek veren kesimden tam not almıştır. Aslında Bakan Tekin, müsteşar olduğu dönemde de tehditlere karşı dik durmuştur. Özellikle 17/25 Aralık emniyet-yargı darbesine giden son aşama olan gerek “dershane” gerekse “TEOG sınavı” sürecinde FETÖ üyeleri tarafından alenen tehdit edilmesine rağmen asla geri atmamıştır. FETÖ mensupları “Bundan vazgeçmezsen seni rezil ederiz, vazgeçersen seni vezir yaparız. Bu kadar güçlüyüz. Devleti zaten biz yönetiyoruz. İstediğimiz her şeyi yaptırıyoruz” sözleriyle Yusuf Tekin’i açıkça tehdit etmiştir. Beklentileri karşılanmayınca da “Selam Tevhid” olarak bilinen “Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü” kumpası kapsamında yasadışı olarak dinletmiştir. O dönem internete de düşen bazı kayıtlarda dershanelerde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan aleyhinde videolar izletildiği görülmüştü.
UNESCO’nun 42. Genel Konferansı kapsamında düzenlenen “Barış İçin Eğitim” konulu Eğitim Bakanları Toplantısı’nda Yusuf Tekin’in konuşması başta İsrail ve ABD olmak üzere bazı ülkeleri rahatsız etmiştir. İsrail’in “savaş suçlusu” ilan edilmesi için çağrı yapan Tekin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı, Lahey yönetmelikleri, Cenevre Sözleşmesi ve Lex Lata metinleri gibi dünya barışını korumakla görevli kurum ve metinlerin neden hala harekete geçirilmediğini sorgulamıştır.
“Barış için eğitimi konuşabilmemiz için adil bir dünyanın kurulması gerekir. Gazze konusunda sessiz kalamayız. Gazze’de yaşananlar bir insani kriz değil, insanlığa karşı bir suçtur. Barış için önce adaleti sağlayalım ki huzur olsun. Huzur var ise eğitim zaten vardır.”
Son olarak, muhalefetin itirazlarına rağmen görünen o ki, OECD’nin PISA ve TIMMS raporlarına göre eğitim sitemindeki iyileşme diğer ülkelere göre pozitif ayrışmaktadır. OECD ülkeleri arasındaki farkın hızlı bir şekilde kapanması uluslararası raporlarla da sabittir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2022 İnsani Gelişme Raporuna göre Türkiye İnsani Gelişme Endeksinde yer alan 191 ülke arasında 48. sıraya yerleşerek endeks sıralamasındaki en yüksek kategorisinde çok yüksek insani gelişme kategorisinde üst üste 3. kez yer alması da ayrıca dikkate değerdir. Türkiye Yüzyılı vizyonunun maddelerinden biri de “Eğitimin Yüzyılı”dır. Bu kapsamda olumlu gelişme ve başarıların devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.