Gazzeli edebiyatçı Refaat Alarer’in şehit edilmesinden önce sosyal medyada paylaştığı kelimeler, şiirleşmiş kelimeler dünyanın birçok diline çevrildi ve kendisini yaşatmaya devam ediyor…
İlla ölmem gerekiyorsa, sen yaşamalısın…
Hikayemi anlatmak için…
Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için…
Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken,
Kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken, uçurtmayı görür…
Senin yaptığın uçurtmayı,
Ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür.
Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin,
Bir masal olsun bu uçurtma…
Kendisi kelimeleri çok seven bir isimdi. Sözün gücüne inanıyordu ve yanılmadı. Vücudu bu dünyayı terk etse de sözleri uçmaya ve yüreklere konmaya devam ediyor. Kelimeler, Filistin’in akışkan direniş mühimmatı… Mahmud Derviş’in kelimeleri vatan düşüncesini yeniden anlamlandırıyor ve Filistin’in haritasını yeniden çiziyor. Godard’ın Bizim Müziğimiz belgeselinde Derviş, Saraybosna’da Yahudi bir gazeteciyle röportajında gazeteci bir şiirden söz ediyor: “Türk başbakanı ‘kubbeler miğfer, minareler süngü’ diyor.”
Bahsettikleri Erdoğan’ın kelimeleri. Derviş, dili bir buluta benzeterek cevap veriyor. Bundan muradı serinlik ve bereket olabilir. Kelimeler yağmur olup toprağın içindeki tohumların yüzeye çıkmasını sağlayabilir.
Filistin, kendi kelimelerini tüm dünyaya öğretmeye devam ediyor. Nekbe mesela, kapkara bir günü, intifada direnişi, Gazze izzeti temsil ediyor. Her şeyin ambalaja alındığı ve kelimelerin gerçek anlamlarından uzaklaştığı bir dünya için iyi haber.
Bakara Suresi’nin 124. ayetinde Allah şöyle sesleniyor:
“Vaktiyle Rabbi İbrâhim’i bazı sözlerle sınayıp da İbrâhim onları eksiksiz yerine getirince, ‘Ben seni insanlara önder yapacağım’ buyurmuştu. İbrâhim, ‘soyumdan da’ deyince rabbi, 2Vaadim zalimleri kapsamaz’ buyurdu.”
Ayetin Arapçasından sözler kelimat olarak geçiyor. Hazreti İbrahim’in takipçileri olarak üç semavi din için de kelimeler çok önemli. Mahmud Erol Kılıç, bir konuşmasında Batı Hristiyanlığını bir tercüme hatası olarak görür. Yanlış anlamalar üzerine kurulmuş yanlış bir tarih ve bunu düzeltme çabası devam edip gidiyor. Hz. İbrahim’in torunları içinde kelimeleri hakikatin sesi olarak kullananlar da dezenformasyon veya hakikati perdelemek için kullananlar da mevcut. Vaadin zalimleri kapsamaması ise soy ile üstünlük taslamanın ne kadar çaresiz bir durum olduğunu açıkça gösteriyor.
Gazze yeryüzünde kilometrekare başına en fazla hafızın olduğu bir yer. Kelimelere tutunmayı bir direniş, esaslı bir direniş olarak görüyor Gazzeliler. Bu yüzden en acı zamanlarında Kur’an’dan ayetlerle teskin oluyorlar veya ölmek üzereyken bile geride kanıt olarak kelimeleri bırakıyorlar.
Refaat Alarer’in kurucusu olduğu “Sayılardan İbaret Değiliz” organizasyonu kelimelere sahip çıkan bir direniş hattını oluşturuyordu. Haber dilinin yüzeyselliği her şeyi sayı ile ifade etmeye meyyal. Ölüm sayıları, atılan bomba sayıları, saldırıların maliyeti, katliama maruz kalınan gün sayısı gibi sayılar bize hep rakamlarla anlatılan gerçeklikler. Bu aynı zamanda hepimizi hissizleştiren bir morfine dönüşüyor. Oysa rakamların çok ötesinde insan hayatının kırılmışlığı için kelimelerin üstleneceği role ihtiyaç var. 1979 yılında doğan ve ölünceye kadar kelimelere sımsıkı yapışan Refaat bize kanıt olarak hiçbir rakamın veremeyeceği ipuçlarını veriyor. Hiçbir fotoğrafın gösteremeyeceği umudu resmediyor.
2021’de İsrail’in saldırıları sırasında, New York Times’ta Gazze Şeridi’ndeki durumla ilgili yazısında 8 yaşındaki kızı Linah ile yaptığı bir konuşmayı aktarmış:
“Salı günü eşimin ardından Linah sorusunu tekrar sordu ve ilk seferde cevap verememiştim: Elektrikler kesilirse binamızı yıkabilirler mi? Şunu söylemek istedim: ‘Evet küçük Linah, İsrail karanlıkta bile güzel El-Cevhara binasını veya binalarımızdan herhangi birini yıkabilir. Evlerimizin her biri anlatılması gereken masallar ve hikayelerle doludur. Evlerimiz İsrail savaş makinesini rahatsız ediyor, onunla dalga geçiyor, karanlıkta bile ona musallat oluyor. Onların varlığına tahammül edemiyor. Ve Amerika’nın vergi dolarları ve uluslararası dokunulmazlığıyla İsrail muhtemelen geriye hiçbir şey kalmayana kadar binalarımızı yıkmaya devam edecek.’ Ama bunların hiçbirini Linah’ya söyleyemem. Bu yüzden yalan söylüyorum: Hayır tatlım. Karanlıkta bizi göremezler.”
Evlerimizin, her biri anlatılması gereken hikayelerle dolu kısmı, onun hayatının gayesini gösteren en önemli iz sayılabilir. Ömrünün sonuna kadar Gazze Hayvanat Bahçesi gönüllüsü olarak kalması da insanlığı yaşatmak için sergilediği gayretlerin bir nişanesi.
Alarer ölüm onu buluncaya kadar konuşmayı sürdürdü. Bomba sesleri eşliğindeki röportajda direnişe devam etti. Gazzelilerin kendilerini çaresiz hissettiklerini ve silahları olmamasına rağmen, İsrail ordusunun evine gelmesi durumunda kendisini savunacağını söyledi. “Ben bir akademisyenim. Muhtemelen evimde sahip olduğum en keskin cisim bir Expo tahta kalemidir. Ama eğer İsrailliler işgal ederse, üzerimize saldırırlarsa, bizi katletmeye kalkarlarsa, bu yapacağım son şey olsa bile, o kalemi İsrail askerlerine fırlatmak için kullanacağım. Ve bu herkesin hissi. Biz çaresiziz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.”
Alarer’in tüm haklı sözlerinin içinde yanıldığı bir husus vardı. Elindeki en keskin cisim Expo tahta kalemi değil, kelimeleriydi. Kelimeleri hayatından sonra da Filistin’e sahip çıkmaya devam ediyor. Kuşağımın cesur bir edebiyatçısı olarak kelimelerine kelimelerimle cevap vererek bitirmek istiyorum yazımı.
Eğer yaşamam gerekiyorsa seni unutmamalıyım
Hikayeni anlatmak için
Cesur bir insan olduğunu herkese söylemek için
Eşyalarını bir müzeye koymalıyım veya bir müzayedeye
Değeri bilinsin diye
Cennete gideceğini biliyorum dostum
Bilmediğim erişip erişemeyeceğim senin olduğun yere
Uçurtmalar yükselirken göklere seni hatırlamalıyım
Gözyaşları içinde
Eğer yaşamam gerekiyorsa bu umutla olmalı kesinlikle…
Umudu yitirdiysem yaşamış sayılır mıyım?
Umudum yoksa hikayeni anlatmış sayılır mıyım?
Uçurtma nasıl yükselir göklerde umut yoksa…