Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından 11’incisi düzenlenen Kurumsal Yönetim Zirvesi’ndeki konuşmasında, kurumsal yönetilen ve klasik yöntemlerle yönetilen şirketleri, veresiye satan ile peşin satan iş adamlarına benzetti.
Şirketlerin artan çok yönlü faaliyetlerinin denetiminin çok ciddi zorluklar çıkardığını belirten Karadağ, bunun da kurumsallaşmayı kaçınılmaz ve zorunlu hale getirdiğini söyledi.
Karadağ, Türkiye'de kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmaya başladığı yılları ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Borsa İstanbul'un getirdiği düzenlemeleri örneklerle anlattı.
2017 yılının ciddi anlamda toparlanma yılı olduğunu kaydeden Karadağ, "Toparlanma anlamında hem reel ekonomide hem şirketlerimizin kurumsal yönetiminde, bu makro rakamlarımıza da yansıdı. 2017'nin üçüncü çeyreğindeki ciddi büyümeyle birlikte toparlandık. 2018 artık kalkınma yılı olacak. Doğru yapısal dönüşümlerle doğru hamleleri attığımızda bunun izlerini de göreceğiz. Nasıl başaracağız bunu? Yapısal anlamda ölçeğini yakalamış, doğru şirketlere eğer gerçekten kurumsal yönetimin önemini anlatabilirsek. Önemini anlatmak da ilk önce o ihtiyacı hissettirmek ile olur." diye konuştu.
Karadağ, şirketlere kurumsal yönetimi yasal zorunluluk olarak dayatmanın, ihtiyaçları olmasına rağmen, eziyet gibi geleceğini vurgulayarak, şirketlere sürdürülebilir finansman ve sürdürülebilir şirket yönetimi için kurumsal yönetim ihtiyacının iyi anlatılması gerektiğini anlattı.
Yasal zorunluluktan dolayı şirketlerde kurulan kurumsal yönetim komitelerinin doğru çalışmadığına dikkati çeken Karadağ, Borsa İstanbul'daki komitelerini hala olması gerektiği gibi çalıştıramadıklarını söyledi.
Karadağ, Avrupa'dan ve ABD'den kurumsal yönetim uygulamalarına ilişkin örnekler vererek, çok basit birkaç ilkenin bile yöneticileri yasal zorunluluktan çok daha iyi motive ettiğini anlattı.
Şirketlerde kararlar alınması sürecinde komitelerin patronajı engellemediğini dile getiren Karadağ, ilgili kurumsal yönetim komitelerin aslında patronajı kuvvetlendiren, daha sağlıklı hale gelen süreçler olduğunu ifade etti.
Karadağ, Osmanlı tarihinde benzer karar mekanizmaları olduğunu belirterek, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethinden önce kullanılacak topların Ar-Ge projesini kendisinin dizayn ettiğini anımsattı.
"Fatih Sultan Mehmet devrinde aday belirleme komitesi var mıydı?" diyen Karadağ, Osmanlı padişahlarının, doğru insan seçimi için liyakata göre insanları araştıran komiteleri çalıştırdığını, bunu devlet başkanının kendisinin tek başına yapmasının mümkün olmadığını anlattı.
Karadağ, "2017, Kredi Garanti Fonu (KGF) ilave fonlamasıyla toparlandı. Bankacılıkta sınırlara ulaştık. Mevduat kredi oranları dünya ortalamasının üzerine çıktı. Bu sürdürülebilir bankacılık için riskler taşıyor. Şirketler için de riskler taşıyor. Çok başarılı şirketlerimiz için hisse ve borç doğru kullanıldığında ciddi anlamda bir kaldıraç. Üç liralık sermayenizle çok daha doğru borçlanma ile çok daha fazla para kazanmanız ve çok daha nitelikli kurumsal yapılara ulaşmanız anlamına geliyor. Ama ölçüyü kaçırdığınızda pasif tarafta yönetilemez kur ve faiz riski oluyor. Bir patronun ana hedefi olan şirket sürdürebilirliği ve şirket değerinin maksimize edilmesi hedefini dibe vurduruyor." değerlendirmesinde bulundu.