Uşak'ın Ulubey ve Eşme ilçeleri sınırları içerisinde yer alan, Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük altın madeni Kışladağ'da altının külçeye dönüşüm serüveni kesintisiz sürüyor. Türk Preussag AG (TÜPRAG) Metal Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz yaptığı açıklamada, Kışladağ Altın Madeni'nde 10 yılda yaklaşık 80 ton altın üretildiğini söyledi. Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük altın madeni konumunda olan işletmede üretimin 24 saat esasıyla sürdüğünü aktaran Yılmaz, madenden çıkartılan altının tümünün İstanbul Altın Borsasında işlem gördüğünü belirtti.
Maden sahasında bugüne kadar 1 milyar liranın üzerinde yatırım gerçekleştirdiklerini aktaran Yılmaz, taşeronlar dahil yaklaşık bin 200 kişinin çalıştığı madende, yer altındaki altının 90 gün süren zorlu üretim sürecinin ardından külçeye dönüştüğünü bildirdi.
Maden sahasının açık ocak, kırıcı tesisi, yığın liçi alanı, altın kazanım ünitesi (ayrıştırma ünitesi) ve döküm merkezinden oluştuğu bilgisini veren Yılmaz, altının üretim aşamasının açık ocakta başladığını belirtti. Açık ocakta hazırlanan program doğrultusunda, içerisinde altın bulunan kayaların gevşetilmesi için özel ekipmanlar yardımıyla deliklerin açıldığını daha sonra deliklerin içine yerleştirilen patlayıcıların kontrollü olarak patlatılarak, basamaklar halinde kaya ve toprağın gevşetildiğini kaydeden Yılmaz, " Patlatma sonrası hidrolik ekskavatörle (yükleme aracı) taş ve toprak her biri 4 milyon beygir gücünde yarı elektrikli olan ve 150 ile 230 ton taşıma kapasiteli dev kamyonlara yükleniyor. Dev kamyonlar açık ocaktan çıkartılan cevher parçalarını tesisteki toz tutucu özelliğine sahip kırıcıya taşıyor" dedi.
Yılmaz, günlük 40 bin ton kırma kapasitesine sahip kırıcı ünitesine boşaltılan cevherin gün içinde 6,3-8,0 milimetre aralığındaki büyüklükte parçalara ayrıldıktan sonra eleme ünitesinde geçirilerek yürüyen bantlar yardımıyla altının seyreltilmiş sodyum siyanür çözeltisi uygulanacağı ve sıvı faza alındığı yığın liçi alanına götürüldüğünü anlattı. Yaklaşık 2 kilometrekarelik liç alanına ulaşan ve en büyüğü nohut ebadındaki cevherin her biri 10 metre yüksekliğindeki basamaklardan oluşan yığın liçi alanına serildiğini anlatan Yılmaz, içerisinde su ve sodyum siyanür çözeltisinin dolaşımını sağlayacak boruların yerleştirildiği liç sahasında daha sonra damlama yöntemiyle serilen kırılmış kara parçalarının üzerine, su ve seyreltik siyanür çözeltisi uygulandığını aktardı.
Liç sahasında 90 gün süren çözündürme işlemi sırasında tonda zaman zaman 1 gram ile 0,6 gram arasında değişen oranlarda bulunan altının sıvılaşarak su ve sodyum siyanür karışımıyla birlikte altın kazanım ünitesine nakledildiğini ifade eden Yılmaz, çözeltinin altın kazanım ünitesinde ayrıştırıldığını kaydetti.
Altın kazanım ünitesine ulaşan altın cevheri yüklü solüsyonun çözelti havuzlarına getirilmesinin ardından havuzlardan altının sıvı halden katı hale dönüştürme işlemi için altın kazanım tanklarına aktarıldığını, burada aktif karbon (Hindistan cevizi kabuğundan yapılan kömür) tanecikleri ile ayrıştırıldığını ifade eden Mehmet Yılmaz, "Sıvı çözeltideki altın, tanklar içindeki karbon tanecikleri tarafından tutuluyor. Basınç altında aktif karbondan sıyrılan altın elektrolizden geçirilerek katı zerrecikler halinde toplanıyor. Katotta toplanan toz altın yaklaşık bin 100 santigrat derecedeki potalarda eritilerek dökümü gerçekleştiriliyor." dedi.
Dökümü gerçekleştirilen külçelerin soğuma tanklarına alındıktan sonra bir süre bekletildiğini, kalıplardan çıkartılan külçelerin tıraşlanarak üzerlerindeki kalıntılardan temizlendiğini ifade eden Yılmaz, "İçerisinde altın, gümüş, bakır ve diğer yan minerallerin de bulunduğu külçelerin üzerine üretim tarihi ve yerini gösteren işaretlemeler yapılıyor. Özel deliciler külçelerden alınan numuneler incelenmek üzere laboratuvara gönderilirken, madende elde edilen son ürün işlenmek üzere İstanbul Altın Rafinerisine gönderiliyor." ifadelerini kullandı.
Madenin 10 yıldır kesintisiz üretim yaptığına dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi:
"Bu yüksek mühendislik çalışmaları sürerken çevresel anlamda bugüne kadar hazırlanan raporlarda en ufak bir olumsuzluğa rastlanılmadığını özellikle belirtmek istiyorum. Maden ekonomiye çok önemli katkı sağlıyor, oluşturduğu katma değer ve istihdam ortada. Maden sahasının kapasite artırım çalışmaları sürüyor. Türkiye altın madenciliğinde her geçen yıl ilerliyor. Biz de Kışladağ ve Efemçukuru Altın Madenlerimizle ile buna önemli katkı sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde, yasal prosedürlerin tamamlanması ve izin başvurularımızın olumlu sonuçlanması halinde Türkiye genelinde 500 milyon dolar ilave yatırım planlıyoruz. Faaliyette bulunduğumuz bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz."