AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, döviz kurundaki dalgalanmalarla Türkiye ekonomisinin ilk defa karşılaşmadığını, 180 milyar dolar ihracatı olan ve her yıl 50 milyon turisti ağırlayan bir ekonomiye döviz üzerinden yıkıcı bir operasyon çekilemeyeceğini belirtti. Canikli yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye ekonomisinin, “kadrolu baykuşların” maaşlı önyargılarından hiç etkilenmediğini, bunların 2004’ten beri, her yıl kriz tellallığı yaptığını ifade etti.
Türkiye ekonomisinin, kadrolu baykuşların maaşlı önyargılarından hiç etkilenmediğini ifade eten Canikli, “2004 yılından beri, her yıl kriz tellallığı yaptılar. Geldi, gelecek dediler. O kriz hiç gelmedi. Yine de vazgeçmediler, halende kulaklarına fısıldanan fitne tohumlarını saçmaya devam ediyorlar. Boşuna beklemeyin, 100 defa sonuç alamadınız, 101. kez de efendileriniz hayal kırıklığı yaşayacak. Ve Türkiye kararlılıkla yoluna devam edecek, menziline ulaşacak. Bazıları kafalarını kuma soksa da, beyazı siyah olarak göstermeye çalışsalar da güneş balçıkla sıvanmıyor” dedi.
18 yılda Türkiye büyüdü, zenginleşti, güçlendi. Tüm vatandaşların hayat standardı inanılmaz şekilde yükseldi” değerlendirmesinde bulunan Canikli, şunları kaydetti: “Herkes, her aile kendi durumunu değerlendirsin. 18 yıl önceki ekonomik gücü ve hayat standardı neydi, bugün hangi seviyede. Bir başkasını değil herkes kendi durumunu karşılaştırsın. Zengini-fakiri, çalışanı-çalışmayanı, işçisi-memuru, genci-yaşlısı, muhalifi-muhalif olmayanı, kısacası herkes bu karşılaştırmayı yapsın. Sadece varlıklarını değil, borçlarını da hesaba katsın. Sonuçta 18 yıldaki refah artışına kendisi bile şaşıracaktır. Hayat standardındaki inanılmaz yükselişi fark edecektir.”
Para piyasalarındaki hareketlilik üzerinden kriz tellallığı yürütenlere dikkat çeken Canikli, “Kadrolu bazı baykuşlar, güya kurtuluş reçetesi olarak parasal sıkılaştırmayı ve faizlerin yükseltilmesini öneriyorlar. Ekonomiye giriş derslerinde bile okutulur, eğer pandemi sürecinde olduğu gibi genel ve yoğun bir talep daralması yaşanıyorsa, hem talebi kamçılamak ve hem de yatırımları tahrik etmek amacıyla parasal genişlemeye gidilir ve faizler düşürülür” diye konuştu.
Salgın sürecinde ABD Merkez Bankası’nın 2.5 trilyon dolar ek parasal genişlemeye başvurduğunu dile getiren Canikli, şöyle devam etti: “2.5 milyar değil, 2.5 trilyon dolar para bastı. Benzer bir durum Avrupa için de geçerli. Avrupa Merkez Bankasının piyasaya enjekte ettiği likidite 2.3 trilyon avroyu aştı. Hem Amerika’da ve hem de Avrupa’da faiz oranları sıfıra doğru ilerliyor. 2008 krizinde de hem ABD ve hem de AB aynı genişletici ekonomik politikaları uygulamışlardı. 2008 krizinde ABD Merkez Bankası piyasaya ilave 4 trilyon dolar likidite sağlamıştı. Elbette Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası da bu dönemde parasal genişlemeye başvurdu. Ancak piyasaya sağlanan bu likidite, ABD Merkez Bankasının sağladığı likiditenin sadece iki binde biri kadar. Evet pandemi sürecinde ABD Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasından tam 2 bin kat daha fazla likidite sağlamıştır. Tüm bu gerçekler ortadayken, IMF ve benzeri kuruluşların şablon ekonomik programlarının otomatik pilotu olmaktan öteye geçemeyen ve ekonomik kapasitesi olmayan bazı kadrolu baykuşlar bu parasal genişlemeyi eleştiriyorlar.”
Türkiye Ekonomisinin 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,5 büyüdüğünü hatırlatan Genel Başkan Yardımcısı Canikli, “Bu oran dünyadaki en yüksek büyüme oranıdır. Yani Türkiye ilk çeyrekte büyümede dünyanın lideridir. Daha ötesi var mı? Parasal genişlemeyi ve düşük faiz politikasını eleştirmek ve temsilcisi oldukları sermayenin avukatlığını yapmak için parti bile kuracak kadar kökü dışarıya bağlı olanların manipülatif kehanet ve temennileri hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir” diye konuştu.
“Eğer Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve isabetli öngörüsü sonucu faiz oranları düşürülmemiş olsaydı Türkiye ekonomisi pandemi sürecinden çıkamazdı, çökerdi” tespitinde bulunan Canikli, şöyle devam etti: “Üretim dibe vururdu, işsizlik yüzde 40’ları aşardı, alacaklarını tahsil edemeyen bankacılık sistemi büyük yara alırdı. Yani, faiz geliri elde eden yerli ve yabancı sermaye sahipleri hariç herkes kaybederdi, Türkiye kaybederdi. Parasal sıkılaştırmaya gidilmeyerek faizlerin düşürülmesi ekonomik göstergelerin hızla, pandemi öncesine dönüşünü ve ekonominin şahlanmaya devam etmesini sağlamıştır.”