Nükleer enerjinin ilk aşamalarında uranyum gibi toryum ile çalışabilecek nükleer reaktörler de gündeme geliyor.Ancak toryum, askeri amaçlı kullanıma kapalı olduğu için çalışmalar uzunca bir süre rafa kalkıyor. Bununla beraber son yıllarda toryumun adı daha sık gündeme gelmeye başladı. Çünkü "daha güvenli" bir nükleer enerji alternatifi olabileceğini savunanlar var.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde de öğretim üyesi olan Sultansoy, "Şu anki bilimsel verilere göre, Türkiye toryum rezervleri bakımından dünyada ikinci sırada. Aslında birinci sırada çünkü Eskişehir'deki rezervler bilindiğinden daha çok. Eskişehir'deki bilinen rezervler bin yıl boyunca Türkiye'nin elektrik enerjisini karşılayabilir" diyor.
Sultansoy, başlangıçta uranyuma yönelmenin nedeninin askeri amaçlı olduğunu vurgulayarak, "Toryum askeri amaçlı kullanılabilse o da olurdu" diyor. Bugün toryumun önündeki engellerden birinin geleneksel nükleer endüstrisi olduğunu da savunan Sultansoy, şunları anlatıyor: "ABD'li nükleer fiizkçi Alvin Weinberg ve takımı Oak Ridge laboratuvarlarında bu konuda çalıştı ve çalışır durumda enerji üretecek düzeyde bir şeyler yaptılar. Fakat bu konu 1960'ların sonunda birden bire kapatıldı. Birinci ikincil nesil nükleer teknolojiler bombaya yönelik geliştirilen teknolojilerdi, sonradan enerji üretimine dönüştüler. Üçüncü nesil reaktörlerde patlama mümkün değil, atık problemi vardı. Toryum reaktörleri atık problemini de çözüyor. Almanya, Çin, Hindistan epey bir şeyler yapmış. Çalışabilirliği gösterilmiş, enerji de üretilmiş, gereken destek olmadığı için süreç devam etmemiş. Son 15 yıldır toryuma yönelim var. Engellere rağmen epeyce gelişmeler var bu konuda. Toryum kullanmak için üç yöntem var: İlki geleneksel reaktörlere yüzde 90-95 civarında toryum eklemek, yüzde 5 uranyum veya plütonyum kullanarak, bunun ticarileşmesi önümüzdeki 5-10 yıl. Üçüncü nesil teknolojilerin yaklaşık yarısı bu şekilde çalışabilir. İkinci yöntem ‘molten salt' denilen erimiş tuz reaktörü, geleneksel teknolojiden biraz farklı ama daha güvenli bir sistem. Ticarileşmesi 10-15 yıl. Avrupa Birliği'nde bu konuda çalışılıyor. Ne kadar azalsa da atık problemi kalıyor onda. En optimum sistem hızlandırıcı sürümlü sistem, proton hızlandırıcısı kullanılıyor. Hızlandırıcı sayesinde nötron üretebiliyorum. Bu nötronları toryumda kullanabiliyorum. Uranyum ve plütonyum gereksinimi yok. Tam bağımsız bir şey oluyor çünkü plütonyumu dışardan almak, uranyumu zenginleştirmek gerekiyor. Hızlandırıcı sürümlü sistemin ticarileşmesi ise 15-20 yıl. Bununla ilgili çalışmalar Çin, Hindistan, İngiltere'de, Japonya'da ve Kore gibi ülkelerde devam ediyor.
Sultansoy, toryum reaktörlerinin 2030'lu yıllarda dünyada ana enerji kaynağı olmaya aday olduğunu vurguluyor. Toryumun uranyuma göre bir avantajının da dünyada daha yaygın bir coğrafyada bulunması olduğu belirtiliyor. Buna göre uranyumdan üç kat daha fazla toryum var. Toryumun bu kadar bol miktarda bulunmasının da gelecekte toryum yakıtlı nükleer reaktörler açısından yeni alternatifler sunması bekleniyor.