Küresel ilaç endüstrisi, son yıllarda hızlı bir büyüme ve değişim süreci yaşıyor. 1,4 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan ilaç sanayii, en yüksek katma değer sağlayan sektörler arasında bulunuyor. 1.4 trilyon dolar küresel ilaç pastasının 800 milyar dolarlık büyük dilimi ABD’nin elinde. Dünyadaki orijinal ilaç üretiminin yüzde 70'i ABD'de, yüzde 30'u ise AB, Japonya, Singapur, İrlanda ve İsrail'de yapılıyor. Türkiye’nin; bu pastadan pay alabilmesi için kendi sahip olduğu lisanslarla üretim yapması gerekiyor.
Türkiye; üretim gücü, kapasitesi, teknolojisi, yetkin insan gücüyle köklü bir ilaç endüstrisine sahip olmasına rağmen orijinal ilaç üretiminde zayıf konumda. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) kayıtlarına göre; Türkiye’de uluslararası standartlarda üretim yapan 109 ilaç ve 13 hammadde üretim tesisi var. Bu kadar büyük bir üretim kapasitesine ev sahipliği yapan Türkiye; ağırlık olarak eş değer ilaçların üretimi ve yabancı ilaç firmalarına ait ürünlerin fason üretimiyle öne çıkıyor. Türk firmalarının; Kazakistan, Cezayir, Tunus, Bulgaristan ile Romanya gibi ülkelerde fabrikaları var.
2022 verilerine göre; Türkiye’deki ilaç pazarının büyüklüğü 109,8 milyar TL. Türkiye’de yılda yaklaşık 3 milyar kutu ilaç tüketiliyor. Bunun 2.5 milyar kutusu Türkiye’de yapılan fason üretim. 500 milyon kutu da ithal ediliyor. Ancak yaklaşık 110 milyar liralık ilaç faturasının 60 milyar lirası 500 milyon kutuluk ithal ilaç faturasından oluşuyor. Tablo; yükte hafif pahada ağır ilaçların ithal edildiğini gösteriyor. Yılda 2 milyar dolar ilaç ihracatı ve 7 milyar dolar ilaç ithalatı yapıyoruz. Ülkemiz, her yıl 650 lisans alımı yapıyor, bunun içinse 15 milyar lira (yaklaşık 500 milyon dolar) lisans bedeli ödüyor.
Yerli üretim desteklenir, patentli ilaç üretilirse ödenen lisans ücretleri de önemli ölçüde azalır. Türkiye’de milyonlarca dolarlık ilaç fabrikaları olmasına rağmen yerli ilaç üretimimiz yok. Tamamına yakını jenerik ilaç veya yabancı lisanslarla üretim yaptığı için bu işten pek para kazanamıyor. Yurt içinde oluşturulan 10 birimlik katma değerin 8 lirası lisans sahibinin cebine giriyor.
Türkiye, yerli ilaç stratejisi için bazı girişimlerde bulundu. Ancak, bu konuda şimdiye kadar kayda değer bir ilerleme sağlanamadı. Daha önce yerli ilaçla ilgili girişimlerde bulunan isimlerden biri de Dr. Kemal Oğuz Kalafat oldu. ABD merkezli bir portföy yönetim şirketinde Yaşam ve Sağlık Bilimleri Direktörü olarak çalışan Kalafat, Türkiye’nin zaman kaybetmeden yerli ilaç projesini başlatması gerektiğini belirtiyor. Yeni Şafak’ın sorularını cevaplandıran Kalafat, “Tek yapılması gereken Ar-Ge altyapısı için fon oluşturmak ve koordinasyonu, takip sistemini sağlayacak bir üst mekanizma oluşturmak. Kovid-19 salgınıyla birlikte yerli ilacın önemi bir kez daha anlaşıldı” dedi.
İlaç sanayiinin Türkiye için stratejik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Kemal Oğuz Kalafat, şunları söyledi: “Türk ilaç endüstrisini geliştirmek için hükümetin ve özel sektörün bir araya gelerek üretimi desteklemesi, bu alanda çeşitli fonların kurulması gerekiyor. Savunmada ve otomobilde yapılan millileştirme projesini, sağlık alanında da gerçekleştirebiliriz. Önümüzde çok başarılı bir Togg örneği var. Savunma sanayiinde son yıllarda müthiş bir başarı gösterdik, çok güzel işler yapılıyor. Benzer bir çıkışı ilaç üretiminde yapabiliriz. Cari açığın önemli bir kısmını oluşturan ilaç ithalatı, yerli üretimle önemli ölçüde azalacak. Sağlık sektörü tarafından gerekli vizyonun ortaya konması gerekiyor.”