Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. Muhlis Akar, "Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı"nda katılım bankalarının temsilcileriyle görüştüklerini belirterek, "Malı satan, müşteriye karşı nasıl sorumluysa katılım bankalarının da satıcı gibi sorumlu olmasının, müşteri mağdur olduğu zaman onun hakkını aramasının ve bu şekildeki yöntemlerin caiz olacağını söyledik" dedi.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen "Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı"nda konunun uzmanları ve temsilcileri ile TOKİ, tasarrufa dayalı faizsiz finansman sistemleri (elbirliği sistemi) gibi uygulamaları ele aldıklarını, Din İşleri Yüksek Kurulunun bu uygulamalara bakışının genelde müspet olduğunu anlattı.
TOKİ'nin dar ve orta gelirli vatandaşların ev ihtiyacını karşıladığına dikkati çeken Akar, TOKİ'nin uygulamasına ilişkin vatandaşlardan gelen soruları bu toplantıda yetkililerle paylaştıklarını aktardı.
Akar, ayrıca "Uygulamalar, vatandaşın rahat ödemesini sağlayacak duruma nasıl getirilir." gibi konular üzerinde de durulduğunu dile getirdi.
Faizsiz yöntemler ve katılım bankalarının önemli bir işlev gördüğünü aktaran Akar, "Genelde bakışımız müspet olmakla beraber uygulamadaki bazı farklı durumlar, bizim de kendileriyle konuyu istişare etmemizi gerektirdiği için kamu ve özel katılım bankaları temsilcileri de bizimle beraberdiler" diye konuştu.
İslam hukukunda bir satış türü olan "murabaha" yöntemini kullanan katılım bankalarının, vatandaşların alacağı ev ya da arabayı alarak kendilerine sattığını belirten Akar, şunları kaydetti:
"Bizim üzerinde durduğumuz konu katılım bankalarının, satıcı gibi sorumlu olması. Siz, müteahhitten ev alabilirsiniz ama burada paraya ihtiyacınız var. Para ihtiyacınızı katılım bankası karşılıyor. Eğer, katılım bankası doğrudan para verirse faizli yöntemden farkı kalmıyor. Biz diyoruz ki; katılım bankası bu evi alacak ve size malın sahibi gibi satacak. Biz bunu öneriyoruz. Burada bazı sıkıntılar var. Bunları karşılıklı tartıştık. Malı satan, müşteriye karşı nasıl sorumluysa katılım bankalarının da satıcı gibi sorumlu olmasının, müşteri mağdur olduğu zaman onun hakkını aramasının ve bu şekildeki yöntemlerin caiz olacağını söyledik."
Din İşleri Yüksek Kurulunun verdiği fetvaların vatandaşların bireysel, toplumsal ve ekonomik hayatını olumlu anlamda yönlendirdiğini belirten Akar, şöyle devam etti:
"Katılım bankaları ile iş yapanların oranı yüzde 4. Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bu talep fazla değil. Burada hem vatandaşların güveninin oluşturulması hem de katılım bankalarının kendilerini topluma iyi tanıtmaları gerekiyor. Katılım bankalarının kendilerini yeniden yapılandırmaları gerekiyor. Bu anlamda bizim vereceğimiz fetvalar da onlara olan talebi artıracaktır. Burada talep yoğunlaşması olduğu zaman ekonomik hayata olumlu katkı sağlayacaktır. İnsanlar faizden kaçtıkları için ev sahibi olamıyor. Kurulumuzdan bu anlamda aldıkları cevap, onların bu müesseselere talebini artıracağı için ekonomik hayatı canlandıracak."
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) faizsiz finans sistemleriyle ilgili hazırladığı yasa tasarısına da değinen Akar, "Bu yasa tasarısı hazırlanırken, katılım bankalarıyla ilgili bir üst kurul oluşturuldu. Faizsiz Finans Standartlar Kurulu, müstakil bir kurul olacak. Burada katılım bankalarının bütün işlemleri dini açıdan denetlenecek. Söz konusu kurulda Diyanet İşleri Başkanlığımız da yer alacak" dedi.
Toplumu yönlendirmede, ekonomik davranışlarının oluşmasında kurulun fetvalarının önem taşıdığını vurgulayan Akar, "Faizsiz Finans Standartlar Kurulunun Din İşleri Yüksek Kurulu ve Diyanet İşleri Başkanlığımız ile istişareli olarak çalışması, bu alanda önemli gelişmelere katkı yapacak" diye konuştu.