Köfte, kokoreç, tavuklu pilav ve çiğköfte gibi Türkiye’nin sokak öğünleri arasında öyle bir lezzet var ki, sessiz ve derinden açık ara şampiyonluğa oynuyor. Onlar; her sabah her yerde karşımıza çıkan seyyar kahvaltıcılar. ‘Sessiz’ diyoruz çünkü, sabah mahmurluğu içinde, ‘Ustam, 1 peynirli sarsana’, sözleriyle alacağımızı alıp günaydın bile demeden yanlarından hızla uzaklaşıyoruz. Bunu yaparken sokaktaki kahvaltı arabalarını devasa bir sektöre dönüştürdüğümüzü fark etmiyoruz.
Piyasası, 50 lirayı bulan serpme kahvaltılara, Pazar günü Bebek sahilindeki son moda brunch’lara adeta meydan okuyor. Hem de aylık 6 bin lirayı bulan kazançlarıyla. 50 kuruş veya 1 liradan aldığınız börek veya poğaçanın günlük getirisi 200 lirayı aşarken, ekmek arası bol malzemeli 5 liralık sandviçler, günde 300 liradan fazla para bırakıyor. Bazıları belediyeye 650 lira işgaliye öderken; bazıları malumunuz seyyar kaçaklardan. Çoğunun mesaisi sabah saat 6 gibi metro çıkışı ve otobüs durakları gibi stratejik yerleri tutarak başlıyor ve 10'da bitiyor.
Tezgahlarında domatesten zeytin ezmesine, haşlanmış yumurtadan ekmeğe sürülen çikolataya kadar onlarca çeşit var. En yoğun satışlar bizlerin işe yetişmeye çalıştığımız saatlerde yapılıyor. Ve ne acıdır ki bizler plazadaki yerimizi alırken, onlar tezgahı kapatıp evinin yolunu tutuyor. Aralarında mühendisliği bırakıp kahvaltı arabasının peşine takılan yok. Ancak haberde yazan şartları okuyan ne doktorlar ne mühendisler herşeyi bırakıp bir tezgah açmak isteyebilir. Hatta içimizden birileri haberin sonunda istifa edebilir.
Mecidiyeköy'de yoğunluktan fırsat bulup konuştuğumuz Hikmet Er, yarım ekmek 10 çeşit malzemeli öğünü 5 liradan hazırlıyor. “Bu saatte böyle mükellef bir kahvaltıyı kim hazırlar sana?” sorusuyla söze başlıyor: “Bu işte birkaç sene önce kimse yoktu. Şimdi marketler bile sandviç satıyor. Vatandaş ucuza sağlam kahvaltı yapıyor.” Er, her babayiğide nasip olmayacak seyyar büfesinde günde 200 liradan fazla ciro, aylık da 6 bin lirayı aşan kazancından gururla bahsediyor. İstanbul Çağlayan Adliyesi de kahvaltıcılardan geçilmiyor. Sandviçlerin saat 10 civarında bittiğini anlatan Hasan T. “Adliye’ye giden hakimi savcısı, boşananı kısacası herkes müşterim. Şu meşhur ekmeğe sürülen çikolatalar bile kapış kapış gidiyor. Günde 200 adet ekmek arası satışımız var” diyor.
Simitçiler yanında İstanbul’un sokak lezzetleri arasında börekçiler de yer alıyor. Evlerinde yapıp veya fırından aldıkları börek ve poğaçaları İstanbul’un sabah koşturmacası arasında satıyorlar. Çoğumuzun ayak üstü ve ucuz yollu atıştırmalıkları onların karnını doyuruyor. Harbiye semtinin arka sokaklarını arşınlayan Adem amcaya 'Günaydın' diyerek başlıyoruz sohbete. 2 yıldır bu işin içinde olduğunu söylüyor. “Emekli aylığı ile geçinmek zor, üniversitede iki çocuk var” diyen Adem K. Eşinin hazırladığı böreklerden günde 50 liralık kar sağladığını söylüyor. Saat 11'den sonrasının kendine kaldığını vurgulamayı ihmal etmiyor.
Fatih semtinde sabah saat 10’a kadar tezgah açan Börekçi Mustafa, Aksaray Fındıkzade hattını arşınladığı hikayesini şöyle anlatıyor: “Sizler işe giderken ben dönüyorum. Vatandaş, yüzümüze bakmadan 2 tane böreği alır hızla uzaklaşır malum, işe yetişecek. Bende dilim börek 1 lira, ev yapımı. Bazen fırından poğaça da alır tezgaha koyarım. Kazanca gelince ayda 2-3 bin lira net para bırakır.”
Seyyar kahvaltıcılar, Ansel Mullins ve Yigal Schleifer'in hazırladığı ve yurt dışında ses getiren 'İstanbul'un Arka Sokak Lezzetleri' adlı kitaptaki yerini almış durumda. Bu sayede bizim atıştırmalıklar birçok turistin Türkiye tatilinde yapılacaklar listesinde yer alıyor. 'Mehmet Demir ve Kahvaltı Arabası' da uzun yıllardır bir Beyoğlu markası. İşin sırrını soruyoruz, cevabı kesin ve net: "Biz onları severiz, sağolsun dostlar da bizi." Demir’e iş fırsatlarını kastederek ‘’Siz en eskilerdensiniz’’ diye soruyoruz. Gülümsüyor: "Yenilerden kim kaldı ki."
Değerli okuyucum, sen gözünün çapağı ile bu satırları okurken, ben kuvvetle muhtemel her şeyi bırakıp, bir kahvaltı tezgahının peşine düşeceğim. O nereye, ben oraya. Güne erken başlayıp, daha çok güneş doğuşu izleyeceğim. Birileri işe giderken kapatacağım dükkanı. Konuya bodoslama dalarak, sohbetin başında ağız aradığını belli eden gazeteci adaylarının ''Ne kadar kazanıyorsun abi'' sorularına içtenlikle cevap vereceğim. Özellikle baş harfi ''orhanorhun'' olanların. İşimi de seviyor olacağım. Kısacası, 'sevgili' okuyucu, muhtemelen haftaya başka bir meslekle ilgili "Bir sevmek geliyor ki, kolay kolay gitmiyor" diyeceğim.