Koronavirüs ile birlikte gıdanın önemi daha da arttı. Salgın dünya genelinde gıdanın stratejik önemi öne çıkarırken, geleceğe ilişkin projeksiyonlar da çizilmeye başlandı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, endüstriyel tarımdan daha çok geleneksel tarım, yöresel ürünler, yerli tohum, coğrafi işaretli ürünler ve stratejik ürünlerin gelecekte ön plana çıkacağını söyledi.
Gülçubuk, “Hiçbir tarla boş kalmamalı ve devletin bunu desteklemesi gerekir” çağrısında bulundu. Koronavirüsün gelecek tarım politikaları üzerindeki etkisini ve gıda güvenliğini Yeni Şafak’a anlatan Gülçubuk, salgınla birlikte ülkelerin ‘tarımda kendi kendine yetebilme planları’ yapacaklarına dikkat çekti. Gülçubuk, “Türkiye de 20 yıllık perspektifte tarımda kendi kendine yetebilme konusunda stratejiler geliştirmek zorunda. Burada stratejik ürünler ön plana çıkacak. İnsansız tarım diye bir kavram yok. Endüstriyel tarımda olabilir ama koronavirüs gibi salgınlarda bu hiçbir şey ifade etmiyor. Stratejik ürünlerde kendi kendimize yetebileceğimiz, salgın ya da başka bir olay olduğunda hiçbir şekilde etkilenmeyeceğimiz uzun vadeli planlarımız olmalıdır. Buğday, şeker ve proteinlerde kendine yeterlilik. Ülkeler öncelikle kendine yeterli hale gelmek için her türlü önlemi alacaklar. Stratejik ölçekleri arasında olan sanayi, turizme, bilişim sektörünün içine tarım, gıda ve su çok daha önem taşıyacak” dedi.
Koronavirüsten sonra endüstriyel tarımdan çok geleneksel tarımın, yöresel ürünlerin, yerli tohumun, coğrafi işaretli ürünlerin çok daha değer kazanacağının ve ön plana çıkacağının altını çizen Gülçubuk, “Endüstriyel tarımla bu virüslerin yayılması da hızlanacak. Artık ülkeler kendi özüne döneceK. Türkiye’deki tarım arazileri tamamı bir şekilde ekilmesi gerekir. Hiçbir tarla boş kalmamalı ve devletin bunu desteklemesi gerekir” dedi.