Geçen yıl başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile birlikte ekonomide de hızlı bir daralma meydana geldi. Salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini ekonomi destek paketleriyle önemli ölçüde azaltan Türkiye, Merkez Bankası’nın yarın vereceği faiz kararını bekliyor. Piyasaların beklentisi faizlerin artırılmaması yönünde. Finansman maliyetlerini artıran olası bir faiz artışı, pandemi ile ortaya çıkan ekonomide yavaşlayan çarkları daha da yavaşlatabilir. Faizlerin artmaması yatırım imkanlarını artırarak ekonomide çarkların hızlı dönmesini sağlayacak.
Koronavirüsün neden olduğu krizden düze çıkmak için en iyi yolun faiz maliyetlerini azaltmak olarak görülüyor. Faizlerin artması ise ekonomideki durgunluğun artmasına neden oluyor. TÜİK'in açıkladığı verilere göre eylül ayı içerisinde gerçekleşen konut satışlarında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,9’luk bir azalma görüldü. Geçen yıl eylül ayında 146 bin 903 konut satışı gerçekleşirken, sayı bu yıl 136 bin 744’te kaldı. Kredi faiz oranlarında gerçekleşen artışlar insanları yatırım yapmaktan çekinir hale getirdi.
Para politikası şu şekilde işler: Merkez Bankası uzun vadeli enflasyon hedefi ile tutarlı bir politika faizi belirler. Kısa vadeli politika faizinde yapılan değişiklikler uzun vadeli beklentileri yönlendirir. Bu şekilde kredi ve tahvil faizi gibi uzun vadeli piyasa faizleri belirlenir. Talebi ve dolayısıyla reel ekonomiyi etkileyen faiz esasen uzun vadeli faizdir.