Salgının olumsuz etkilerinin yanı sıra ticarette barındırdığı fırsatlar dikkat çekiyor. Özellikle şirketler bu dönemde ihracat üzerinden beklenmedik şekilde büyüme gösterebilir. Küresel ekonomide salgınla birlikte girilen duraklama döneminde dijital kanallar aracılığıyla dönüşüm yaşanırken, e-ihracatta barındırdığı fırsatlarla gelecekte adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Salgın sürecinin başından bu yana izlediği başarılı politika ile birçok ülkenin arasından pozitif ayrışan Türkiye, güçlü ihracat altyapısı ile de taşların yerinden oynadığı ihracat pazarında en büyük alternatif ülkeler arasında yer alıyor. Salgın sürecinde tedarik zincirinde hiçbir problem yaşamadan üretimini devam ettiren Türkiye, ihracatta da en az etkinin hissedildiği ülkeler arasında yer alıyor.
Avro bölgesinde ocak-ağustos döneminde ihracat yüzde 12,4 oranında düşüş gösterirken, ABD’de ise yine ağustos ayında ticaret açığı yüzde 5,9 yükseldi. ABD’de bu oran 2006’dan bu yana en yüksek seviye olarak kayıtlara geçti. Türkiye ise bu süreçte her geçen ay yaralarını sararken, özellikle güçlü üretim altyapısıyla pazar çeşitliliğini de arttırabilir. Bunun yanı sıra e-ihracat atılımı ile her şirket artık ihracatçı adayı halini alıyor. Bu alanda yapılacak atılımla hem rekabetçi piyasa koşullarının sağlanması ve ihracatında katlanarak büyümesi oldukça hayati önem taşıyor. Türkiye gerçekleştireceği ihracat atılımıyla ihracatını arttırarak ülkeye döviz girdisini katlayabilir.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, salgının ekonomi ve ticarette köklü değişime yol açtığını kaydederken, başta yatırımlar ve lojistik tercihler olmak üzere bu değişim ve dönüşümün, anında kendisini hissettirdiğini dile getirdi. Artık üretimin, en ucuz olduğu yerlere konumlanması anlayışından vazgeçildiğinin altını çizen Avdagiç, bunun yerine üretimin, tedarik zincirinin ve ulaşım kanallarının en güvenli olduğu yerlerde yapılması döneminin başladığını vurguladı. Avdagiç, “Bana göre İstanbul ve Türkiye bu anlamda çok stratejik bir konuma sahip. Avrupa Birliği ülkeleriyle coğrafi yakınlığımızın, küresel tedarik zincirinde ülkemizi öne taşıyacağına inanıyoruz. Bunu güçlü sanayi kapasitemizle sağlayabileceğiz. Türkiye bu payı pandemi sonrası artıracak hazırlıklarını yapmalı. Bizim bunu sağlayacak güçlü bir endüstriyel kapasitemiz var” dedi.
Küresel markaların, Türk firmalarıyla temaslarının gün geçtikçe arttığını aktaran Avdagiç, “Düne kadar kapısında beklediğimiz dev alıcıların şimdi kapımıza kadar gelerek pazarlığa oturduklarına şahit oluyoruz. Odaklanmamız gereken tek konu, yerli ve milli üretimimizi, ihracatımızı artırmaktır” diye konuştu. Avdagiç, geleceğin ‘fabrikaya dönüşen kredi’ ve ‘ülkemize döviz getirecek teşvikle’ çok daha iyi olacağını kaydetti. Değişen üretim kompozisyonunda Türkiye’nin öne çıktığı avantajlı bir dönemden geçildiğini de söyleyen Avdagiç, üreticilerin yavaş yavaş da olsa Çin’den pay aldığını hatırlatarak “Çin’den pay almaya başlamamızın, Çin’in güçsüzlüğü ile bir ilgisi yok. 2021’de ihracatta yüzde 11, ithalatta yüzde 9.4 artış beklentisi var. Çevre ülkelerde ise büyüme daha yavaş olacak” dedi.