Türkiye’nin 2017 yılı büyümesi karşısında şaşkına dönen Uluslararası Para Fonu (IMF), bu yıl da devam etmesi beklenen yüksek büyümeyi durdurmak için skandal bir adım attı. Türkiye ekonomisinin aşırı ısınma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu idida eden IMF, “Türk lirasındaki değer kaybı, artan talep ve maliyet baskısı enflasyonu yükseltiyor. Merkez bankasının daha fazla faizi arttırmaması durumunda enflasyon tek haneli rakamlara düşmez” iddiasında bulundu.
IMF’nin yıllık gözden geçirme çalışmalarının ardından yaptığı önerileri sorduğumuz uzmanlar, “IMF açıkça büyümeyi düşürün, vergileri arttırın, faizleri yükseltin, para politikasını daha sıkı hale getirin” değerlendirmesinde bulundu.
Uzmanlar, uluslararası bankacılık sisteminin menfaat çarkı için çalışan IMF’nin yaptığı önerinin aksine Türkiye’nin daha fazla yatırım, daha fazla istihdam, daha fazla üretim ve daha güçlü büyüme için faizlerin düşürülmesi gerektiğini belirtiyor. IMF’nin yaptığı bu önerinin 2017’de dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olan Türkiye’yi durdurma planını olduğu belirtiliyor.
IMF’nın 1990-2002 yılları arasında Türkiye ile yaptığı stand-by anlaşmalarını hatırlatan uzmanlar, bugünkü söylemleri tanıdık bulduklarını ancak Türkiye’nin eksi gibi zayıf bir ülke olmadığına dikkat çekiyor. 2017’yi yüzde 7’lik büyümeyle kapatması beklenen Türkiye’nin iflas eden IMF politikalarına ihtiyacı olmadığını rakamlar gösteriyor.
Işık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Ferman; IMF’nın Türkiye ekonomisinin 2017’ye ait dinamiklerini değerlendirerek pozitif yönde bir güncelleme yaptığını ancak yetersiz değerlendirmelerde bulunduğunu söyledi. Ferman, “Türkiye’de vergi oranları konusunda birşey diyemeyiz. IMF’nin bu değerlendirmesini kendi içinde, ele almalı. Bu iş IMF’nin değerlendirmesiyle, ortaya koyulabilecek basit bir unsur değil. Geçtiğimiz yıl beklenin çok üstünde vergi tahsilatı gerçekleştirildi. Türkiye’de vergi tahsilatı konusunda sorun yoktur. Ancak, oranlar konusunda da bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. IMF sonuca bakıyor. Enflasyondan harekete bakarak bunu yapıyorlar. Ama IMF’ye hatırlatmak gerekir ki Türkiye’de faiz olgusu da o kadar basit bir unsur değildir. Kompozit nedenleri vardır. Dolasıyla sadece tabela manşet rakamına bakarak, faizlerin arttırılmasını ileri sürmek doğru değil. Kağıt üzerinde onlar için tutarlı ama Türkiye ekonomisine ne kadar uyar onu da değerlendirmek bize düşer. IMF’ye düşmez” dedi.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Dündar Murat Demiröz de şunları dile getirdi:
"IMF için önemli olan kendi ceplerine giren paranın devamlılığıdır. Türkiye’nin üreticisi, çiftçisi, işçisi, işvereni, girişimcisi ne halde düşünmezler. Faiz meselesine gelince ben her zaman söylüyorum. Düşük faiz yüksek kur modelinden yanayım. Türkiye’yi yüksek faizle dışa bağımlı hale getirdiler. IMF’nin derdi Türkiye’nin büyümesi ve refahı değil... Onların tahminleri ve yapmaya çalıştıkları yönlendirmeler bizim menfaatimize göre olmuyor. Biz biraz daha yüksek enflasyon ama hızlı büyüme elde etmek zorundayız. Hükümetin, düşük faiz yüksek kur politikası doğrudur."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüksek faizlerin enflasyonu da yükselttiğini ısrarla dile getiriyor. Erdoğan, bu konuyla ilgili son çıkışını geçtiğimiz günlerde şu değerlendirmeyle yaptı:
IMF, üye ülkelerin ekonomi yönetimlerine yol gösterici olmak ve uluslararası finansal sistem üzerindeki gözetim görevini yerine getirmek amacıyla her üyenin ekonomik gelişmelerine ilişkin olarak (genellikle yılda bir kere) ayrıntılı gözden geçirme çalışmalarında bulunuyor. IMF heyetlerinin, Madde 4 Görüşmeleri çerçevesinde yaptığı değerlendirmeler onay için IMF’nin Washington’daki Yönetim Kurulu’na sunuluyor.
Türkiye’nin stand-by anlaşmasından kaynaklanan borçlarını ödeyerek yol verdiği IMF’nin yeniden sahneye çıkması karşısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile kamu bankalarının ne yapacağı merak ediliyor. Çünkü, Merkez Bankası yönetimiyle kamu bankaları yetkilileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sanayici, tüccar, ihracatçı ve esnafın ‘faizler düşürülmeli’ çağrılarına kulaklarını tıkamaya devam ediyor.