Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Yurt içinde uygulanması beklenen sıkı para ve maliye politikası paralelinde, 2019 yılının ilk yarısında gözlenebilecek zayıf seyrin ardından yılın ikinci yarısında ekonomik aktivitede kademeli toparlanma olmasını bekliyoruz" dedi.
Merkez bankalarının atacakları adımların büyük ölçüde öngörüler çerçevesinde gerçekleşeceği varsayımı altında, 2019'da gelişmekte olan ülkelerden önemli tutarda sermaye çıkışı yaşanmasının beklenmediğini belirten Bali, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşına ilişkin gelişmeler ile jeopolitik risklerin de küresel risk algısı açısından belirleyici olmayı sürdüreceğini dile getirdi.
2019 yılında ithalatın zayıf seyredeceğini; döviz kurlarının sağladığı rekabet avantajı ve Avrupa ekonomilerindeki büyümenin ihracatı desteklemesiyle net ihracatın büyümeye katkısının artacağını öngördüklerini belirten Bali, "Cari açıktaki daralma eğiliminin de ihracatın ve turizm gelirlerinin performansına bağlı olarak devam etmesini bekliyoruz. Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP), enflasyon ile mücadeleye destek vermek üzere kamunun tasarruf artırıcı önlem uygulayacağı açıklandı. Söz konusu politikaların uygulanmasındaki kararlılık ve baz etkisinin de yardımıyla 2019 yılının ikinci yarısından itibaren enflasyonda bir düşüş olacağını öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Adnan Bali, jeopolitik gerginlikler, yaptırımlar ve ekonomik sıkıntıların makroekonomik göstergeler açısından ülkedeki tabloyu biraz daha karmaşık hale getirdiğini belirterek, "Geçmişte kamu kesimi ve finans sektörünün kendisinin bir sorun olduğu dönemleri hatırlayacak olursak, bugünün öncekilerden en temel farkı bankacılık sistemi ve kamu kesiminin görece kuvvetli olması. Bu, şu anda içinden geçtiğimiz süreci yönetme bakımından bize bazı imkanlar ve opsiyonlar da sunuyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin, aslında karşı karşıya kaldığı riskleri bertaraf ederek ayrışabilecek gücünün bulunduğuna dikkati çeken Bali, küresel ve yerel çapta birbirinin içine geçmiş sıkıntıların çözümünde her kesimin gayret göstermesi gerektiği vurguladı.
Petrolü, doğal kaynakları olmayan ve kendi tasarrufları büyüme ihtiyaçlarına yetmeyen bir ekonomi olarak en fazla güvene ihtiyacın olduğunu dile getiren Bali, "Güven olmadan bolluk, bereket olmaz. Bolluğu esas yaratacak olan; iş adamının geleceğe güvenle bakacağı, yatırım yapacağı, yeni fabrika açacağı, istihdam yaratacağı; yabancı yatırımcının bu ülkeye müsterih olarak sermaye akışı sağlayacağı, bunu geri almada bir kaygısının olmayacağı bir güven ortamıdır." diye konuştu.
Adnan Bali, Türkiye'de güveni yaratacak olanın da öncelikle yapısal reformların hayata geçirilmesi, belirlenecek takvim çerçevesinde uygun eylemlerin ortaya konması olduğunu söyledi.
Bu, iş dünyası ve üreticiler için öngörülebilirliği sağlamanın yanı sıra yabancı yatırımcıların ülkeye yönelik algısını iyileştirmek bakımından da kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Bali, şunları kaydetti:
"Dünya ezberleri bozan iktisadi, siyasi ve teknolojik değişimlere sahne olurken, Türkiye'nin, öncelikle hukuk ve eğitim başta olmak üzere yapısal reformları bir an önce gerçekleştirmesinin geleceğe daha başarılı, istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde yol alabilmesinin de önünü açacağına inanıyorum. Bunun yanı sıra üretimde dışa bağımlılığın azaltması, yatırım ortamının iyileştirmesi, ihracat pazarlarının genişletmesi bunu pekiştirecek unsurlar olacaktır. Hemen hemen her alanda baş döndürücü hızda bir dijitalleşme trendine tanık olduğumuz bu dönemde, uluslararası rekabet gücünün artırılması için teknolojik atılımlar yapılması gerekliliği de göz ardı edilmemeli."
Bali, yapısal reformların hayata geçirilmesiyle; sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme için daha fazla katma değer yaratan, nitelikli üretim yapan, Türkiye'yi bir üst lige taşıyacak yeni bir büyüme modeline daha rahat geçilebileceğini söyledi.
Büyük alt yapı projeleri ile bölgesinde önemli bir merkez olma özelliğine kavuşan, Orta Doğu ve Asya'ya yönelik para ve mal hareketinin ortasında bulunan Türkiye'nin, böylece bu konumunun avantajını da daha iyi bir şekilde kullanabileceğini ifade eden Bali, "Hem siyasi hem ekonomik krizleri yönetme anlamında iyi bir tecrübesi bulunan bir ülke olarak şimdiye kadar her zorluğu nasıl aştıysak, kamu özel fark etmeden, toplumun tüm kesimlerinin, tüm ekonomik aktörlerinin gayreti ile var olan sıkıntıları aşacağımıza, üstesinden geleceğimize, yeni bir hikaye yazabileceğimize inanıyorum."
İş Bankası Genel Müdürü Bali, 2018 yılında Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak, bankacılık sektörünün büyüme hızında yavaşlama ve aktif kalitesi göstergelerinde geçmiş yıllara nazaran bir miktar olumsuzluğun yanı sıra artan fonlama maliyetleri nedeniyle özellikle son çeyrekte önemli oranda daralan net faiz marjlarının dikkati çektiğini söyledi.
Kredi talebinin, yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde artan faiz oranlarıyla birlikte ekonomik aktivitede belirginleşen zayıflama, üçüncü çeyrekte yüksek boyutlara ulaşan kurlardaki dalgalanma sonrası enflasyonda yaşanan hızlı artış nedeniyle önemli ölçüde azaldığını ifade eden Bali, yılın son çeyreğinde ise alınan ekonomik tedbirler ile uluslararası siyasi ve jeopolitik belirsizliklerin azalışına bağlı olarak kurlardaki dalgalanmanın azaldığı ve faiz oranlarında gerilemenin başladığı bir dengelenme dönemine girildiğini kaydetti.
Bali, gelecek yıl görece zorlu ekonomik konjonktürde aktif kalitesinin ve karlılığın korunmasının, bankacılık sektörü için öncelikli olacağını vurguladı.
Adnan Bali, özellikle 2019 yılının ikinci yarısında enflasyonda beklenen nispi iyileşme sonrası faizlerde yaşanabilecek aşağı yönlü seyir paralelinde kredi talebinde de kayda değer artış yaşanmasının olası olduğunu söyledi.
Bu dönemde bankacılık sektöründe bilançoların sağlıklı büyümeyi sürdüreceğini belirten Bali, "Sektörün ekonomik büyümeyi hangi ölçüde destekleyebileceğinde karlılığı ve öz kaynaklarını karlılık yoluyla besleyebilme imkanları belirleyici olacak. İkinci yarıda bilançolar tekrar sağlıklı büyüme trendine girebilir." ifadelerini kullandı.
Bali, başlıca risklerin ise global risk algısının artması, yurt içinde enflasyonun yüksek seyrini sürdürmesi ve büyümedeki toparlanmanın öngörülenden daha uzun bir döneme yayılması olarak göründüğünü dile getirdi.
Sektör olarak, 2019 yılı boyunca dünya genelinde gelişmiş ülke para politikalarını, dış ticarette korumacı politikaların sonuçlarını, Orta Doğu kaynaklı riskleri ve İran'a yönelik yaptırımları takip edeceklerini söyleyen Bali, bunların yanı sıra jeopolitik sorunlara dair gelişmeleri, küresel risk algısında bozulma yaratabilecek ve varlık fiyatlarında dalga boyutunu artırabilecek tüm bu unsurları yakından izleyeceklerini kaydetti.
Adnan Bali, içinde bulunulan konjonktürün getirdiği zorluklara rağmen ekim sonu itibarıyla sektördeki takipteki kredi oranı yüzde 3,5 civarında olduğunu belirtti.
Bu oranın geçmişte çok daha zorlu süreçlerde daha yüksek seviyelerde olduğunu anımsatan Bali, "Şu andaki oranlar yönetilemeyecek seviyeler değil. Uluslararası kıyaslamalar açısından da baktığımızda, sorunlu kredilerdeki oranımızın, hala birçok Avrupa ülkesine göre daha düşük olduğunu ve iyi bir şekilde yönetmemize imkan verecek düzeyde olduğunu düşünüyorum." diyerek sözlerini tamamladı.
Adnan Bali, İş Bankası'na ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, küresel siyasi ve ekonomik konjonktürün getirdiği zorlukların devam ettiği ve piyasalardaki dalgalanmaların sürdüğü bir ortamda dahi İş Bankası olarak 2018 yılını hedeflerde belirgin bir sapma olmadan bitirdiklerini belirtti.
Milli ekonomide güven tesisinin daha da önem kazandığı bu dönemde, İş Bankası, hane halkı ihtiyaçlarından ülkemizin büyük ölçekli yatırımlarının finansmanına kadar geniş bir yelpazede ekonomiye destek sağlamaya devam etti.
Bali, 2018'in üçüncü çeyreği itibarıyla bankanın aktif büyüklüğünün 444,3 milyar TL'ye ulaştığını, kaynakları verimlilik unsurunu da gözeterek ihtiyatlı ve seçici bir yaklaşımla istihdam ve katma değer yaratan sektörlere tahsis etmeye özen gösterdiklerini aktardı.
Ekonomiye nakdi ve gayri nakdi krediler aracılığıyla verdikleri desteğin bu dönemde 402,8 milyar TL'ye ulaştığını dile getiren Bali, aktif kalitesine bakıldığında, bankada yılın üçüncü çeyreği itibarıyla takipteki alacaklar oranının yüzde 3,4 düzeyinde gerçekleştiğini ve özel bankaların ortalamasının altında kalmaya devam ettiğini söyledi.
Bali, şu değerlendirmelerde bulundu:
"2019 yılındaki ekonomide dengelenme sürecinde, bilançomuzu dinamik olarak yönetmeye devam edeceğiz. Bu konjonktürde önceliğimiz; karlılığımızı ve sermaye gücümüzü koruyarak geliştirmek, aktif kalitesini odağımızda tutmak olacak. Sürdürülebilirlik ve karlılık hedeflerimiz doğrultusunda kurumsal etkinlik ve verimliliğimizi destekleyen geleceğe dönük projelere yatırım yapmaya devam edeceğiz. Bunlar sadece İş Bankası olarak değil, İş Bankası Grubu olarak tüm iştirak ve ortaklıklarımızla birlikte gözeteceğimiz öncelikler olacak.
Ekonominin yeniden dengeleneceği bu dönemde, değişen koşullara ve ortaya çıkacak risklere hızlı tepki verebilen, esnek ve proaktif stratejiler izleyecek, bilançomuzu dinamik olarak yöneteceğiz. Özellikle 2019’un ikinci yarısından itibaren öngördüğümüz şekilde ekonomik aktivitenin hız kazanması, enflasyon ve faiz oranlarında normalleşmenin belirginleşmesi halinde, hem yatırım hem de tüketim perspektifinde ertelenmiş talebin gerçekleşmesiyle kredi hacmindeki artışın ivme kazanması söz konusu olabilecek. Bu süreçte de KOBİ/küçük işletmeler öncelikli olmak üzere tüm reel sektörün ve hane halkının finansal ihtiyaçlarını yaygın bir şekilde karşılamayı sürdüreceğiz."
Adnan Bali, İş Bankası'nda elde edilen sonuçların sadece ekonomik büyüklük olarak algılanmadığını belirtti.
Tüm faaliyetlerle bu büyüklüğün ülke, çalışanlar, müşteriler ve hissedarlar için yaratılan değer olarak görüldüğünün altını çizen Bali, "Türkiye'nin bütün büyük dönüşümlerine tanıklık etmiş, öncü bir banka olarak kuruluşumuzda üstlendiğimiz misyon çerçevesinde üreticinin, sanayicinin, tüccarın, esnafın, çiftçinin, hane halkının yanında olmaya, ihtiyaç duydukları anlarda onlara destek vermeye devam edeceğiz." dedi.
Bali, tüm imkanlarını, kaynaklarını ülke ekonomisinin yararına kullanan İş Bankası'nın, her kritik dönemde rol almaktan, elini taşın altına koymaktan hiç imtina etmediğini vurguladı.
Bu yaklaşımın, İş Bankası'nda artık bir kurum kültürü, yaşam biçimi haline geldiğini anlatan Bali, şöyle devam etti:
"Bir anonim şirket olarak hiçbir zaman ticari çıkarlarını memleket çıkarlarından önce gözetmeyen 'Türkiye'nin Bankası', hep ülkemizin daha iyiye gitmesi için çalıştı, aynı taahhütkarlık ve kararlılıkla da çalışacak. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kısa vadeli kazançlara bakmadan, fırsatçılık yapmadan içinde bulunduğu ekosistemin doğrusu için hareket edecek. 1924'ten bu yana iktisadi kalkınmaya katkı sunan İş Bankası, kendisine bırakılan mirası geleceğe en iyi şekilde taşıyabilmek için sadece ekonomik sonuçları olabilecek faaliyetlerde değil, toplumsal gelişim için üstlendiği sorumluluk çerçevesinde de ülkemiz için değer yaratmayı sürdürecek."
İş Bankası Genel Müdürü Bali, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının son dönemde Türkiye ve Türk bankalarının kredi derecelendirme notlarına yönelik aldığı aksiyonlar, jeopolitik riskler ve piyasalarda süregelen belirsizlik ortamına rağmen, 2018'de de Türk bankalarının yurt dışı borçlanmalarını yenilemeye, yeni borçlanmalar yapmaya devam ettiğini belirtti.
Yaşanan gelişmelerin küresel boyutta likiditenin yönünde, miktarında ve fiyatında değişimlere neden olsa da gerçekleştirilen işlemler dikkate alındığında, son dönemde yurt dışı yatırımcıların ve kreditörlerin sektöre olan ilgi ve güveninde iyileşme olduğuna işaret ettiğini söyleyen Bali, İş Bankası olarak, kasım sonu itibarıyla; sendikasyon, ikili anlaşmalar, eurotahvil ihraçları ve dış ticaret işlemleri bağlantılı finansman yolu ile toplamda 3,9 milyar dolar tutarında kaynak sağladıkları bilgisini verdi.
Bali, sendikasyon kredilerinde uzun bir geçmişi ve güçlü bir deneyimi bulunan bir kurum olarak, 2018 yılında zorlu piyasaya koşullarına rağmen vadesi gelen sendikasyon kredilerini başarılı bir şekilde yenilediklerini ve uluslararası piyasalardan yaklaşık 2,5 milyar dolar tutarında finansman sağladıklarını aktardı.
Bu kaynaklarla reel sektör şirketlerinin dış ticaret işlemlerinin finansmanına destek verdiklerini ve ülke ekonomisine olan katkıyı sürdürdüklerini anlatan Bali, şu ifadeleri kullandı:
"Yaşanan gelişmelerin yol açtığı belirsizlik ortamında dahi, 2018 yılında da mevduat dışı yabancı para kaynak sağlama konusunda uzun yıllara dayalı güçlü muhabirlik ilişkilerimiz, uluslararası yatırımcılar nezdindeki kredibilitemiz ve proaktif yurt dışı borçlanma stratejimiz sayesinde yabancı para kaynaklarını çeşitlendirmeyi, yeni kaynaklar sağlamayı sürdürdük. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaçlarımız doğrultusunda piyasaları yakından izleyecek ve var olan yurt dışı borçlanma enstrümanları ile alternatif enstrümanları değerlendireceğiz."