Kamu bankalarının özel sektörle faiz artırma yarışına girmesinde etkili olan motivasyonun, söz konusu banka yönetimlerinin kârlılık artışına bağlı olarak kendi kazançlarını ve gelirlerini artırmak olduğu belirtiliyor. Ancak tehlikeli faiz oyunu Türkiye’de üreticilerin finansman giderini artırdığı için enflasyonu da körüklüyor. Sanayiciler ve iş dünyası kamu bankalarının asli görevleri olan kamu yararını gözetmeyi terk ettikleri konusunda birleşiyor. Kamu yararını terk eden kamu bankaları, özel bankalarla girdiği faiz yarışında başarılı olunca, bu bankaların yönetimleri de kendilerini astronomik rakamlarla ödüllendirdi. Ziraat Bankası üst düzey yönetiminin son üç yılda bankadan aldığı maaş ve bonus ödemeleri 103 milyon lirayı aştı. Aynı dönemde Halk Bank üst düzey yöneticileri 64 milyon lira, Vakıfbank yöneticileri ise 69 milyon lira maaş ve bonus geliri kazandılar.
En düşük devlet memuru maaşının 3,5 kat artışla 700 TL’den 2500 TL’ye çıktığı 2006- 2016 döneminde, Hazine’ye ait devlet işletmesi olan Ziraat Bankası’nda üst düzey yönetime ödenen para 11,5 kat arttı. Ziraat bankası üst düzey yöneticilerine ödenen toplam maaş ve faydaların tutarı 2006 yılında 3.9 milyon TL iken bu rakam 2016 itibariyla 44.2 milyon TL’ye fırladı.
Ziraat Bankası'nın üst düzey yöneticileri 2006 yılında aylık ortalama 16 bin TL maaş alırken 2016 yılında aylık ortalama maaşları 184 bin liraya ulaştı. Böylece, söz konusu kamu bankasında çalışan üst düzey yöneticilerin 2016’da aldıkları kişi başı aylık ortalama maaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016 yılında aldığı aylık maaşı olan 32 bin TL’den 5.8 kat daha fazla oldu. Esnafa hizmet etmesi gereken Halkbank’ta üst yönetime ödenen ücretler toplamı 2008 yılında 3.1 milyon TL iken 8 yılda 7 kat artışla 21 milyon liraya yükseldi.
Vakıfbank yönetimi ise 2016’nın sadece ilk 6 ayında 13 milyon lira maaş ve benzeri faydalar sağladı.
Bunun yanında Ziraat Bankası'nın internet sitesinde yer alan faiz hesaplama araçlarına göre, 50 bin TL eğitim kredisi almak isteyen bir öğrenciye senelik yüzde 23,11 faiz oranından en fazla 36 ay vadeli kredi veren banka, 50 bin TL’lik arsa kredisi satın almak için kapısını çalan bir emlak yatırımcısına, 60 aya kadar daha uzun vadede, senelik yüzde 22,7 gibi daha düşük bir faiz oranıyla kredi sağlıyor.
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılar Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, “Cumhurbaşkanımız'ın faize karşı başlatmış olduğu, söylemin arkasındayız ve sonuna kadar destekliyoruz” diyerek, faizi Türkiye’deki yatırım ortamını bozan, engelleyen, yatırım iştahını erteleten bir unsur nitelendirdi. Özellikle 15 Temmuz sonrasındaki süreçte, faizlerin bankaların da manipüle etmesiyle çok ciddi rakamlara ulaştığını kaydeden Gülle, şöyle devam etti:
“Faiz bir hastalık insanların çalışma iştahını bitiriyor. Faiz bir rant, bir geçinme yolu, faiz üretimi engelleyen yatırımı köstekleyen, hastalıklı bir sistem. O açıdan Türkiye bir noktaya gelmişti. Bundan sonraki süreçte, bunu yönetmek bu ülkenin kurumlarının en büyük sorumluluğu. Marjların bu kadar daraldığı bir ortamda, sanayicinin, iş adamının, yatırımcının, ihracatçının önünde olan bu faizle ülke olarak mücadele gerekiyor.”
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, kamu bankalarının da özel bankalarla yarıştığını belirterek, “İlk olarak devlet bankaları indirim yapmalı ki özel bankalara da örnek olur. Ürünlerde de ucuzlama olur. Faiz önemli bir fiyat artışı sağlıyor. Paranın maliyeti ne kadar düşerse o oranda fiyatlara yansır. Vatandaş da daha ucuza hayatın devam ettirir” ifadelerini kullandı.