TRT Haber’in canlı yayınına konuk olan TCMB Başkanı Kavcıoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Enflasyondaki düşüşün nasıl sağlanacağına yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, enflasyonun Türkiye’nin de dünyanın da en önemli sorunlarının başında geldiğini belirtti.
Kavcıoğlu, bugüne bakıldığında enflasyonu yükselten tüm sebeplerin geride kaldığını düşündüğünü ifade ederek şunları kaydetti:
Liralaşma stratejisini çok önemli bir merkeze oturttuklarını vurgulayan Şahap Kavcıoğlu, “Çünkü Türkiye geçmiş dönemde ne zaman ülkenin ilerlemeye dair bir gündemi olduğunda, döviz kuru spekülasyonlarıyla oluşan bu çarpık yapıyı liralaşma stratejisiyle sona erdiriyoruz. Güçlü bir yapı kuruyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de döviz kuruna bağlı olarak oluşacak spekülatif yapıları inşallah sona erdiriyoruz.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, bir sonraki dönemde, bundan sonra uyguladıkları bu politikalarla, faizle, makro ihtiyati tedbirlerle, arz talep dengesi ve finansal maliyetlere de sağlayacakları önemli indirimler ya da düşüşlerle kalıcı kalkınmayı, büyümeyi ötelemeden sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarını sağlamış olacaklarını söyledi.
Kavcıoğlu, tarihsel ortalamanın ay ay değiştiğini, aralık ayında 0,80-1,20 tarihsel ortalamanın bulunduğunu anlatarak enflasyon bunun biraz üzerinde de gelse 2023 sonu ve 2024'teki hedeflere ulaşabilecek noktada olunduğunu, bunun baz etkisinin de katkısıyla gerçekleşeceğini dile getirdi.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Bütünleşik Politika Çerçevesi’nin dünyada da konuşulduğuna dikkati çekerek “Yani şu an faiz artırımı, faiz indirimi noktasında da bizim özellikle bu süreci makro ihtiyati tedbirlerle bir noktaya getirmiş olmamız, faiz indirimleri ile beraber kurun stabil bir şekilde bir dengede ki bu yaklaşık 1-2 aylık bir süreç değil, haziran-temmuzdan beri böyle çok stabil bir şekilde, hem kur hem faiz oranlarında hem de fiyatlarda bir dengeye oturdu. Bunun altyapısını da oluşturduğumuz için bunun bu şekilde gideceğini çok rahatlıkla söyleyebilirim.” değerlendirmesini yaptı.
Kur beklentisinde değişiklik olup olmadığına yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, “Bizim kurda yıl sonu hedefimiz yok. Anketleri kastediyorsunuz. Merkez Bankası olarak bizim bir kur hedefimiz yok.” yanıtını verdi.
Kavcıoğlu, aldıkları tedbirlerin sonuçlarını görmeye başladıklarını anlatarak “Temmuzdan sonra özellikle finansman maliyetlerinde çok önemli bir düşüş var. Bizim faiz indirimlerinin etkisini görmeye başladık.” ifadelerini kullandı.
Üretim yapan firmaların finansman maliyetlerinde 15 puana yakın bir indirimin söz konusu olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
“Bunu yansıtan var, yansıtmayan var ama artık bunu ciddi şekilde bekliyoruz. Çünkü önemli bir finansman maliyeti düşüşü var. 15 puan, 20 puan, KOBİ’lerde bu 20-25 puana kadar çıkıyor ve kredi tutarında da ciddi bir artış var. Dolayısıyla baz etkisi dışında beklentimizin biri bu. İkincisi liralaşma stratejimiz ile beraber oluşturduğumuz biraz önce saydığım arz-talep dengesi fiyat istikrarını kalıcı ve sürekli sağlayacak makro ihtiyati tedbirlerimiz, likidite ve rezerv yönetimimiz bunların hepsinin, bu süreci kalıcı olarak devam etmesini sağlayacak.”
Gıda gibi bazı kalemlerde gündemde tartışılan konuların olduğunu belirten Kavcıoğlu, “Merkez Bankası Para Politikası ve bazı diğer bu konuştuğumuz ihtiyati tedbirler, arz-talep dengesi, faiz, çünkü orada da aynı faiz maliyeti 15-20 puan kadar geri geldi, 6-7 aydır. Dolayısıyla orada da aynı düşüşü bekliyoruz. Onun da bu aydan sonra yansıyacağını düşünüyoruz.” diye konuştu.
“Gıdada da bir düşüş trendi mi öngörüyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine Kavcıoğlu, “Tabii. Bu maliyetlerin hepsi orada da yansıyacak. Bizim faiz indirimi politikamızı dünyadan eleştiriyorlar ama şu an ne kadar haklı bir noktaya geldiğimiz görülüyor inşallah ve gittikçe de görülecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Hem ABD Merkez Bankası (Fed) hem de Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz artırırken, TCMB'nin faiz oranlarında indirime gittiği konusundaki yorum ve kimin doğru yaptığı sorusu üzerine Kavcıoğlu, dünyada artık uygulandığı yıllardan beri sonuç alınamamış bir politikayı konuştuklarını söyledi.
Türkiye'nin de bu politikayı uyguladığını, yüksek faizlerle enflasyonun düşürüldüğü geçmiş dönemlerde çok ciddi cari açık verildiğini dile getiren Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kavcıoğlu, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yönelik doğrudan yatırımlarda yaşanan azalışa değinerek, bunları bildikleri için kendi tedbirlerini aldıklarını, bunun sıkıntısını 2018'de de yaşadıklarını anlattı.
Sıcak paranın ya da sadece portföylerle gelen paranın, cari fazla vermeyen ve üretimini artırmayan gelişmekte olan ülkeler için bir anlam ifade etmediğini dile getiren Kavcıoğlu, eskimiş poliitkalara mahkum olunduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2018'den sonra ciddi bir değişim yaşadığını, küresel salgın ile çok önemli yapısal değişimler yaptığını belirten Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"2020'nin sonunda tekrar faiz artırım döngüsüne girdiğimizde çok ilginç bir örnektir, 15 milyar dolar civarında para geldi. Gelen parayı da kontrol etme şansınız çok yok. Bana geldiğinde devlete gitmiş mi, TCMB'ye girmiş mi? Hayır. Bankalar alıyor, bireyler alıyor, dolayısıyla sizin kontrolünüz dışında bir para. Onun için sıcak paranın geliş şeklini siz belirleyecek güçteyseniz bu önemli. Biz bütün paralara açığız. Yani portföye, bütün yabancı sermayeye açığız ancak artık kurallarını biz koyuyoruz."
Kavcıoğlu, "Finansmana kolay erişim ve ucuz finansman konularının hangisinde sıkıntı yaşıyorsunuz?" şeklindeki soruya karşılık, hiçbirisinde sıkıntı yaşamadıklarını vurguladı.
Türkiye Ekonomi Modelinin yatırım, istihdam, üretim ve ihracat için ortaya konulduğunu anlatan Kavcıoğlu, "Hatırlarsanız ben temmuz enflasyon raporunda, 2021'de henüz faiz indirimlerine başlamamışken, 'yeni ekonomik modelimizde artık faiz artırarak değil kalıcı ve sürdürülebilir fiyat istikrarını sağlayabilmemiz için cari fazla verecek bir ekonomiyi sağlamamız gerekiyor' demiştim. O günlerde de cari fazla vererek geldik." diye konuştu.
Kavcıoğlu, Türkiye'nin kafasını biraz kaldırıp da önünü görmeye başladığında döviz kuru hareketlerinin ve yapısal çarpıklığın Türkiye'ye hep engel olduğunu kaydederek, "Aslında 2018'de başlayan, bizim de bunun üzerine koyarak devam ettirdiğimiz bu Türkiye Ekonomi Modeli, kendi sermayesini ve kendi kaynağını da yaratan sisteme döndü." açıklamasında bulundu.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, 2016'dan 2022'nin başına kadar 1,2 trilyon lira kredi kullandırıldığını belirterek, "2022'nin 10. ayının sonu itibarıyla 1,5 trilyon lira kredi kullandırmışız. Yani 2016'dan 2022'ye kadar kullandırdığımız krediden daha fazla krediyi kullandırmışız. Bu çok önemli." ifadesini kullandı.
Kredi maliyetlerinde yaşanan düşüşlere işaret eden Kavcıoğlu, şu bilgileri verdi:
"Tüm faiz oranları; devletin borçlanma faizi, Hazinenin borçlanma faizi, piyasa faizi ve politika faizi artık birbirine yakınsamış durumda. Türkiye'de faiz indirimine gittikten sonra bizim yeni liralaşma strateji içerisinde politika setimizi biraz önce söyledim. Bütünleşik politika çerçevesi içerisinde bunu zaten biz deklare ettik. Bu yılki Para Politikası Kurulu metninde bunların hepsinin detaylı yol haritasını açıklayacağız. Yani, 'faiz inmedi, bunu böyle yapalım, faiz insin' şeklinde değil. Bu zaten baştan beri dünyanın bütün ülkelerinin uyguladığı bir şey. Japonya'ya, İngiltere'ye, Amerika'ya, Almanya'ya bakın. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız onların da bu makroihtiyati tedbirlerle bu politikaları uyguladığını görürsünüz. Bizim eksikliğimiz buydu."
Kavcıoğlu, makroihtiyari tedbirleri vatandaşın ve piyasanın lehine aldıklarını, bu kararları almamaları halinde sürecin kendilerini başka yerlere götürebileceğini belirtti.
Şahap Kavcıoğlu, kredilerin nereye gittiğine dair bir soru üzerine, faizleri indirerek, üretimi artıracak ve cari fazlayı sağlayacak politikaları uygulayacaklarını, bu konuda tavizlerinin olmadığını söyledi.
Kredilerin doğru yere gitmesi için zaman zaman sözlü yönlendirmeler, bazen de makroihtiyati tedbirler aldıklarını anlatan Kavcıoğlu, bankalarla bu alanda sık sık görüşmeler yaptıklarını bildirdi.
Kavcıoğlu, kredilerin çok da doğru yerlere gitmediğini tespit ettiklerini kaydederek, "Ondan sonra haziran ve temmuz ayında makroihtiyati tedbirleri uygulamaya başladık. Buradaki amaç kredileri kısmak değil, kredilerin selektif olarak hedefli kredi noktasında uygulanması. İstediğimiz yere, hedefli bir şekilde... Çünkü ben faizi düşürmüşüm. Düşük faizle alınan ve dövize, stoka giden bir paranın ülke ekonomisine o kadar da bir katkısı olmadığını zaten yaşadık. Dövize gittiğinde daha da sıkıntı yaşadık." diye konuştu.
Ucuz bulunan paranın daha fazla stoka gitmesinin zaman zaman sıkıntı yaşatabileceğinden bahseden Kavcıoğlu, şu anda yurt dışında ham madde ve ara malı fiyatları ile navlun ücretlerinde düşüş yaşandığını bildirdi.
Kavcıoğlu, düşüşlerin bu nedenle gecikmeli olarak fiyatlara yansıdığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Normalde bunların hemen fiyatlara yansıması lazım ama siz yüksek maliyetlerle stok yaptığınızda, üretim yerine dövizde kalayım, döviz artacak şeklinde eski alışkanlıklarla hareket ettiğinizde fiyata yansıması gecikti. Şimdi biz ne yaptık? Makroihtiyati tedbirlerle, finansmana ihtiyacı olmayan firmaların düşük faizli kredilerden yararlanma şansını zayıflattık. Bankalara belirli limitler koyduk. 'Kendi müşterini kendin seç, ona göre bu kredileri ver'... Diğer taraftan KOBİ'lere hiçbir kısıtlama yok. Hiçbir ihtiyati tedbir yok. Bütün bankalar için geçerli. Yatırım kredilerinde hiçbir kısıtlama yok. Yatırım yapacak kim olursa olsun. Zaten Merkez Bankasının Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı düşük faizli, şu an 7'ye kadar faiz geliyor, 2 yıl ödemesiz 10 yıl. İthal ikamesi, ihracat ve teknolojik yatırımlara ağırlık veriyoruz. İhracatçılara da hiçbir kısıtlama yok makroihtiyati tedbirlerde."
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, şu anda büyük firmaların çoğunun tahvil ihraç ederek finansman sağlamaya başladığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
Kavcıoğlu, kamu bankaları ile özel bankaların faiz oranları arasındaki makasın daralıp daralmadığına ilişkin bir soruya karşılık, makroihtiyati tedbirler almaya başladıktan sonra yatırım ve ihracat kredilerinin toplam krediler içerisindeki payının yüzde 28'den fazla arttığını söyledi.
KOBİ'lerin kullandığı kredilerin 7 kat arttığını anlatan Kavcıoğlu, "Geçen yılın tamamında KOBİ'lere kullandıran kredinin 1,5 katı sadece eylül ayında kullandırıldı. Dolayısıyla hem firma sayısında hem de miktar olarak çok önemli bir artış var." diye konuştu.
Kavcıoğlu, yatırıma ve üretime gitmeyen kredilerde bir durgunluk olduğunu ifade ederek, "Ancak selektif kredilerde müthiş bir artış var. İstediğimiz de bu. Üretimi de ihracatı da artıracak, ithal ikamesiyle ithalatımızı azaltıp cari fazla vermemizi sağlayacak kredi yapısı bu. Şu an bunu da zaten gelişmelerden görüyoruz." açıklamasında bulundu.
Konut tarafında gelişmeleri takip ettiklerini anlatan Kavcıoğlu, enflasyonu bozmayacak ve aşırı talep yaratmayacak düzenlemeler üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Kavcıoğlu, bir gazetecinin "Bir süredir dolar stabil seyrediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bunu şöyle yorumladı: 'Doları baskılamak için gece geç saatlerde kamu bankaları birbirlerine dolar alıp satıyorlar. Bunların her şeyleri suç, her şeyleri sahte...' Böyle bir işlem yapılıyor mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
Bu yılın başından bu yana dünyada merkez bankalarının rezervinin toplam 1 trilyon 300 milyar dolar azaldığına işaret eden Kavcıoğlu, "Bizim 128 milyar dolar yok dediler, satıyorlar, alıyorlar falan... Bunlar nereye harcadı?" diye konuştu.
Şahap Kavcıoğlu, 2021-2022'de arz, enerji ve tedarik zinciri şokları yaşandığını belirterek bugün talep dışında bir enflasyon baskısı olduğunu, dünyada artık faiz artırımlarının bu işi çok da çözemeyeceğinin konuşulduğunu söyledi.
Dolar endeksinin güçlenmesinin, dünyadaki finansal sıkıntıların sonucu olduğunu anlatan Kavcıoğlu, "Ülkelerin hepsinin kura müdahale ettiğini biz biliyoruz. Tutar açıklamıyorlar. Bilançolarından yaklaşık olarak yorum yapılıyor. Bazıları daha sonra açıklıyor, farklı bilanço yapıları var merkez bankalarının... Biz faiz indirimine başladığımızda 90'larda olan dolar endeksi 115'lere kadar çıktı.. Avro/dolar paritesi 1'in altına, neredeyse 2002'deki başlangıç noktasına geldi. Bu gelişmeleri göz ardı ederek 'Yok akşam alıyorsunuz, satıyorsunuz' falan... Dünyanın ne yaptığına bakın. Dünyada 2022'nin başından bu yana rezervi artan tek merkez bankası TCMB'dir." değerlendirmesinde bulundu.
Şahap Kavcıoğlu, rezervlerini, bütünleşik bir politika çerçevesi uygulamaları sayesinde güçlendirdiklerini vurgulayarak "Merkez Bankasının rezervlerini çeşitlendirdik. Bugün TCMB artık her gün rezerve katkı yapan, çeşitli kaynaklardan rezerv oluşturan bir merkez bankası haline geldi." ifadelerini kullandı.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, altın rezervlerini de güçlendirdiklerini belirterek yıl sonu için toplam altın rezervleri açısından 800 tonun hedeflendiğini, şu anda yaklaşık 770 ton altın rezervi içerisinde Merkez Bankasının kendi mülkü olan altının payının arttığını bildirdi.
Yaklaşık 150 ton altının Merkez Bankası sahipliğine geçtiğini aktaran Kavcıoğlu, "Bugün TCMB, sahip olduğu altın rezervi ile dünyada ilk 5'e giriyor. Dolayısıyla TCMB'nin gücünü konuşurken bunların hepsini göz önüne almak lazım. Biz, doğru olanı yapıyoruz." dedi.
Kavcıoğlu, "Gece yarısı yasa dışı döviz alım-satım iddialarını nasıl karşılıyorsunuz?" sorusunun yöneltilmesi üzerine de "Yasa dışı işlemden kastını bilmiyoruz. Bunlar çok kulağa hoş gelen ifadeler değil. 3 tane banka birbiri ile alıp-satarken nasıl oluyor bilmiyoruz. Bu bir teknik. Geçen sunum yaptılar, TCMB'de çalışan arkadaşlarımız oradaydı. Onlara sorsalardı, en azından nasıl olduğunu, böyle bir şey varsa nasıl yapıldığını öğrenirlerdi.. Bu arada bu da bir suç değil. Kura müdahale etmek de bir suç değil. Türkiye'de daha önce döviz alım-satım ihaleleri ile müdahaleler yapılıyordu. Bunun çok sonuç vermediği yıllar içinde görülünce 2017'de farklı işte Hazine üzerinden, onların arka kapı dediği ki; arka kapı niye oluyor? İşlemin türü belli..." diye konuştu.
Şahap Kavcıoğlu, kamu bankaları üzerinden dövize müdahale iddialarına da yanıt verdi.
Piyasada, kamu ile yerli ve yabancı birçok özel banka bulunduğunu belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Döviz alım-satım ihalelerinin serbest olarak sonuç vermemesinin nedeni; alan banka pozisyonda tutuyor. 'Siz niye aldınız, niye pozisyonunuzda tutuyorsunuz?' diyemezsiniz. Sattığınız paranın piyasaya girmesi lazım ki; kurun üzerinde bir etkisi olsun. Kamu bankası olduğu zaman, kamu bankasına o parayı sattırıyorsunuz ama özel bir bankaya bu parayı, piyasaya müdahale gibi olur, sattıramazsınız. O gün yapılan şey bu. Bir de kamu bankası zaten Hazine'nin ajanı. Hazine'nin işlemlerini yapan banka. Dolayısıyla siz bir işlem yapacaksanız, kendi ajanınız olan, işlerinizi yapacak banka üzerinden yaparsınız. Gidip başka bir banka üzerinden yapmazsınız. Müdahaleler olur mu? Gerektiği zaman olur. Bu yıl en küçük merkez bankası bile 20-30 milyar dolarlık müdahale yapmış. TCMB de kendi içerisinde, kendi yöntemleri, uygulamaları, döviz rezervlerinin durumuna göre ihtiyaç olursa müdahale yapar."
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Türkiye'nin yurt dışındaki muhabir bankalarda tuttuğu altın rezervlerinin TCMB kasasına getirildiğinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"Bu Türkiye Ekonomi Modeli'nin başlangıcıdır. Berat Bey'in o dönemde... Sadece oradaki altınların getirilmesi değil. Cevherden altın alınması, altının banka içerisinde farklı şekilde alınması, yöntemleri falan hep o zamanda. Biz şimdi övünerek anlatıyoruz ama o zamandan kurulan bir yapı ve rezervin ne kadar önemli olduğu o günlerde başlıyor. Biz 2001'de, 2000 krizinde 1.775 liraya kadar çıktı dolar hatırlarsınız. Ondan sonra dolar çok aşağılara geldi. 5-6 sene 1.100-1.200 civarında gitti. 75 milyar dolar civarında, suçsa o zaman da bu suçlar işlenmiş tabii. Ben geçen eski Başkan Durmuş Yılmaz'a da söyledim plan bütçe komisyonunda. Bunlar hep olur. Merkez bankaları bu politikaları hep uygular. O dönemde 75 milyar değil de 750 milyar dolar yapsaydınız Merkez Bankasının bugün 250 milyarın üzerine rezervi olurdu. Sadece yaptıklarınız değil, yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz."
Kavcıoğlu, Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının etkileri üzerine de değerlendirmelerde bulunarak "Kur korumalı mevduat uygulamasının Merkez Bankasına bir yükü yok. Bunun altını çizerek söyleyeyim. İsmi kur koruma ama biz döviz satın alıyoruz. Hazine'yle bizim işlemimiz farklı, karıştırıyorlar." dedi.
Bugün borçlanmaların yüzde 25-30'lardan yüzde 9,5'lere kadar gerilediğini, bunun KKM uygulamasının bir sonucu olduğunu anlatan Kavcıoğlu, bu açıdan bakıldığında Hazine'nin de bu işten çok karlı olduğunu ifade etti.
Kavcıoğlu, KKM uygulamasının sürdürülebilir olmadığını, süreç içerisinde sona ereceğini vurgulayarak "Döviz rezervleriniz güçlü olduğu sürece sürdürülmesinde de bir sakınca yok bence ama her zaman endeksli ürünler çok da cazip ve uzun dönemli tercih sebebi değildir. Dönemine, sürecine göre ne zaman kullanıldığına göre farklı olabilir. Şu an için çok avantajlı ve bizim uyguladığımız politikalara çok destek veren bir enstrüman. Misyonu tamamladı mı? Çok keskin bir ifade. Mesela çıkışlar başladı. Biz oradaki çıkışı enflasyondaki düşüşü hissettiği zaman vatandaş göreceğiz." diye konuştu.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Merkez Bankasının kar amacı gütmediğini vurgulayarak "Merkez Bankasının amacı; likiditeyi ve parasal aktarım mekanizmasını iyi bir şekilde yönetmek, buna hizmet edecek bütün enstrümanları en iyi şekilde kullanmak." ifadelerini kullandı.
Rezervlerin artması ve aktarım mekanizmasının çalışması için Merkez Bankasının bazen maliyete de katlanabileceğinden bahseden Kavcıoğlu, bunda hiçbir beis olmadığını söyledi.
Kavcıoğlu, KKM'nin piyasayı olumlu etkileyen bir işlem olduğunu yineleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Merkez Bankasına rezerv alıyorsunuz. Bu kadar para da piyasaya çıkmamış oluyor. Dolayısıyla bunun avantajı çok fazla. Birincisi ben rezerv yapıyorum. İkincisi vatandaş parasının kıymetini koruyor. Üçüncüsü de bankalar en ucuz maliyetle kaynak yaratıyoruz. Biz neden faizleri düşürdük? Bankalar buna neden fazla direnç göstermedi? Politika faizi artı 3 puan dedik. Yüzde 12 ile mevduat yapıyorsun. İlk dönemi hatırlayın yüzde 17 faizle 6 ay mevduat yapıyordun. Türkiye'de hiçbir dönem mevduatlar 6 ay olmamıştır. 35-45 arasıdır gün olarak ve daha yüksek faizle… Çünkü aradaki farkı da Hazine yükleniyor. Ben rezerv yaptığımız için maliyet dedikleri ya da orada piyasaya verdiğim paradan dolayı daha ucuz bir kaynak elde ediyor. Dolayısıyla bankalar yüzde 17 ile 1,5 trilyon toplam mevduat içerisinde uzun vadeli bir kaynak elde ediyor. Yani kur korumalı sisteme sadece bir tarafından bakmak doğru değil. Bu paranın hepsi piyasaya giriyor. Ya kağıt alacak ya da kredi verecek. Parayı öyle ya da böyle kullanacak."