Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, Finansal İstikrar Raporu'nun önsözünde yaptığı değerlendirmede, raporun son sayısından bu yana, küresel büyümeye dair beklentilerin aşağı yönlü güncellendiğini ve risk unsurlarının belirginleştiğini belirtti.
Uysal, bu çerçevede, kredi arz ve talep koşullarında kaydedilen iyileşmeyle kredi büyümesi canlanarak iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanmayı desteklemeye başladığının altını çizdi.
Bankacılık sektörünün güçlü sermaye ve likidite yapısının, sektörün risklere karşı dayanıklılığını desteklemekte olduğunu bildiren Uysal, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası elindeki bütün politika araçlarını fiyat istikrarını sağlama ve finansal istikrarı destekleme hedefleri doğrultusunda etkin biçimde kullanmaya devam etmektedir." ifadelerini kullandı.
Raporun değerlendirme bölümünde makrofinansal görünüm 2019 yılı başından itibaren iyileşmeye başladığı, söz konusu eğilimin haziran ayından itibaren belirginleştiği belirtildi.
Makrofinansal görünümün 2019 yılı üçüncü çeyreğinde kayda değer iyileşme sergilediği ifade edilen raporda, hesaplanan endeksin tarihsel ortalamanın üzerine çıktığı vurgulandı.
Bu gelişmede, küresel koşulların ılımlı desteğinin, yurt içi makroekonomik dengelenme sürecinin, finansal olmayan kesimin borçluluğundaki azalma eğiliminin ve banka finansallarındaki olumlu gidişatın etkili olduğu bildirilen raporda, şunlar kaydedildi:
Raporda, küresel büyümeye ilişkin endişelerin, küresel ticaret politikalarındaki korumacılık eğilimleri ve jeopolitik gelişmelerin, küresel iktisadi politika belirsizliğini artırdığı bildirildi.
Küresel borçluluğun, özellikle artan reel sektör ve kamu sektörü borçluluğu nedeniyle gelişmiş ülke ve gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) önemli bir kırılganlık unsuru olmaya devam ettiği ifade edilen raporda, "Bankacılık sektörü sermaye karlılıklarının küresel finansal kriz öncesi döneme kıyasla genel olarak düşük seyretmesi bir diğer kırılganlık unsurudur. Gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından uygulanan genişleyici para politikalarının etkisiyle yataylaşan getiri eğrileri, küresel iktisadi faaliyetteki zayıflık ile aktif kalitesi görünümünün bozulması gibi ülke ve bankalara özgü koşullar karlılık oranlarındaki bu durum üzerinde etkili olmuştur." değerlendirmesi yapıldı.
Raporda enflasyondaki düşüş eğilimi ve enflasyon beklentilerindeki iyileşme sonucu faiz oranlarındaki gerileme ve finansal koşullardaki olumlu seyrin iktisadi faaliyeti desteklediği belirtildi.
Türkiye'nin, küresel büyüme görünümündeki zayıflamaya karşın, firmaların ihracat pazarlarını çeşitlendirme esnekliği ile dış ticarette rekabet gücünü koruduğunun altı çizilen raporda, iktisadi faaliyetteki toparlanma ve kredi faizlerindeki gerilemeyle birlikte son aylarda kredi talebinde artış gözlendiği bildirildi.
Raporda, şunlar kaydedildi:
Firma kredilerinde büyük firmalar başta olmak üzere firma ölçeklerinde genele yayılan ılımlı kredi büyümesi gözlenmektedir. Bu gelişmede büyük firma kredilerinde daha belirgin olmak üzere TL kredi faiz oranlarındaki gerileme etkili olmuştur. Bir önceki rapor döneminde teşvikli kredilerin etkisiyle küçük ölçekli firmalar lehine daralan ölçek bazlı TL kredi faiz farkı, tarihsel ortalamasına geri dönmüştür. 2019 yılı ağustos ayı öncesinde, özel bankaların temkinli duruşunun kredi stoku üzerindeki etkisi kamu bankalarının kredi piyasasındaki proaktif davranışı ve fiyatlamalarıyla dengelenmiştir."
Finansal İstikrar Raporunda, yeni TL Zorunlu Karşılık (ZK) uygulamasının bankacılık sisteminde genele yayılan ve birbirine yakınsayan bir kredi büyümesini teşvik eder özelliklere sahip olduğunu belirtildi.
Eylül 2019’dan itibaren özel bankaların da kredi piyasasında rekabetçi davranmaya ve kredi stokunu artırmaya başladığı bildirilen raporda, "TL likiditedeki artış, fonlama maliyetlerindeki düşüş ve makroekonomik verilerdeki olumlu gelişmelerle iyileşen beklentilere ilave olarak, yeni ZK çerçevesinin de etkisiyle önümüzdeki dönemde bankacılık sisteminde genele yayılan ve ekonomik büyüme öngörüleriyle uyumlu bir kredi büyümesi gözlenebileceği değerlendirilmektedir." ifadelerine yer verildi.
Raporda, hanehalkı borçluluğunun düşük seviyelerini koruduğu bildirildi. Ekonomide yaşanan dengelenme sürecinde, cari işlemler açığının kapanmasının döviz cinsinden ilave borçlanma ihtiyacını azalttığı vurgulanan raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"2019 yılı eylül ayı itibarıyla tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranlarında ve ilavelerinde firma kredileri kaynaklı artışlar izlenmiş; bankacılık sektörü TGA oranı yüzde 4,9 seviyesine yükselmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), yaptığı mali bünye çalışmaları kapsamında bazı kredilerin 2019 yılı sonuna kadar TGA olarak sınıflandırılmasına yönelik karar almış ve bu kapsamda TGA oranının yüzde 6,3 seviyesine çıkabileceğini açıklamıştır. Bireysel kredilerde TGA oranı işsizlik oranındaki yükselişe rağmen geçmiş dönemde alınan makroihtiyati önlemler sonucunda yatay seyrini sürdürmektedir. İktisadi faaliyetteki toparlanmanın belirginleşmesi ve kredi büyümesinin istikrar kazanmasıyla önümüzdeki dönemde TGA oranındaki artış eğiliminin yavaşlayacağı ve aktif kalitesi kaynaklı risklerin sınırlı kalacağı değerlendirilmektedir."
Raporda, son dönemde enflasyon beklentilerindeki iyileşme ve kur oynaklığındaki azalmayla birlikte mevduat büyümesinin özellikle TL tarafta belirginleşmesinin de finansal istikrarı desteklediği vurgulandı.
Mevduat dışı yükümlülüklerin yabancı kaynaklar içerisindeki payı sınırlı miktarda azalarak eylül ayı itibarıyla yüzde 38 seviyesine gerilediği bildirildi.
Raporda, bankacılık sektörü karlılık göstergelerinde bir süredir zayıf seyreden kredi büyümesi ve aktif kalitesi gelişmeleri nedeniyle gözlenen düşüşün, yerini mevcut rapor döneminde yataylaşan bir seyre bıraktığı ifade edildi.
Sermaye yeterlilik rasyosunda (SYR) son dönemde gözlenen yükselişte ise kredi büyümesinin zayıf seyri ve bankaların özkaynak yapılarını güçlendirmelerinin belirleyici olduğu kaydedilen raporda, şunlar kaydedildi:
"BDDK’nın mali bünye çalışmaları kapsamında bazı kredilerin yıl sonuna kadar TGA olarak sınıflandırılmasına yönelik kararının sektör SYR’sini sınırlı şekilde etkileyebileceği, bununla birlikte sektörün güçlü sermaye yapısının korunacağı öngörülmektedir. Mevcut rapor döneminde, küresel koşullardaki ılımlı seyir, yurt içi makroekonomik dengelenme, beklentilerdeki iyileşme, para politikasındaki temkinli duruş, finansal olmayan kesimin borçluluğundaki azalma eğilimi, TL likiditedeki artış ve banka finansallarındaki olumlu seyir makrofinansal istikrara olumlu katkı sağlamıştır. Yurt içi fonların ve çekirdek yükümlülüklerin banka finansmanındaki payının artması yurt dışı oynaklıklara karşı duyarlılığı azaltmaktadır.
Finansal kesim aktif kalitesinde sınırlı bozulma izlenmiş olup; önümüzdeki dönemde, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın belirginleşmesi ve kredi büyümesinin desteğiyle aktif kalitesi kaynaklı risklerin sınırlı kalması beklenmektedir. Bankacılık sistemi, güçlü sermaye ve likidite yapısı sayesinde risklere karşı dayanıklılığını korumaktadır. İktisadi faaliyete dair genel görünüm olumlu olmakla birlikte; küresel büyüme görünümü, risk iştahı ve belirsizlik algılamalarında ortaya çıkabilecek negatif yönlü gerçekleşmeler ile jeopolitik gelişmeler risk faktörleri olarak değerlendirilmektedir."