Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin bir soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin bu müdahalesinin meşru ve uluslararası hukuka da uygun olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçmişte aldığı kararların her ülkeye meşru müdafaa hakkı tanıdığını anımsatan Şimşek, "Çok açık ve net olarak Türkiye terörle mücadele ediyor. Bu, Türkiye'yi daha mı kırılgan yapıyor? Hayır. Esas terörle mücadele etmezseniz, terör tehdidi devam ederse orta-uzun vadede Türkiye'nin geleceğini riske atmış olursunuz. Terörün Türkiye maliyeti çok büyüktür. Dolayısıyla eğer terörü bir şekilde bertaraf edebilirseniz o zaman Türkiye'nin önünü açmış oluyorsunuz." diye konuştu.
Şimşek, bu konudaki analizlerin belli bir siyasi perspektifle yapıldığını ve çoğunun objektif olmadığını belirterek, toprak bütünlüğünü kaybeden Suriye'nin terör açısından ciddi tehdide dönüştüğünü anlattı.
"Bunun sonuçlarıyla da ister istemez karşılaşıyorsunuz. Şu anda 3,5 milyon civarında Suriyeli kardeşimiz bir insanlık trajedisi nedeniyle Türkiye'ye sığınmış durumdalar. Bunların içinde 370 bine yakın Kürt kardeşimiz var. Bu PYD/PKK terör yönetiminin bir anlamda ne kadar zalim olduğunu ortaya koyuyor. Zamanında Türkiye'ye gelen Kürtler geri gitmedi. Çünkü PYD/PKK terör örgütü Batı'nın gösterdiği gibi iyi ve sempatik değil, zalimdir."
Şimşek, bu çerçevedeki olaylara Türkiye penceresinden bakılmadığını, değerlendirmelerin yanlı ve birtakım ön yargılara dayalı yapıldığını ifade ederek, Türkiye'nin Ortadoğu'daki kaosların sorumlusu olmadığının altını çizdi.
"Türkiye'nin Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunu yoktur, terörle sorunu vardır. Batı'nın yapamadığı en önemli husus empati. Türkiye burada sorumlu değil. Türkiye, 911 kilometrelik sınırında yaşananlara hiçbir zaman kayıtsız kalamaz. Çünkü orada ciddi bir terör tehdidi var. Türkiye'nin PYD/PKK ile mücadelesi terörle mücadeledir, meşrudur. Bunun ötesinde Türkiye'nin uzun vadeli istikrarı, refahı ve geleceği açısından olmazsa olmazdır. Biz terörü sınırladığımız ve bertaraf ettiğimiz ölçüde Türkiye geleceğe çok daha güvenle bakacak."
Şimşek, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki eğitim ve istihdama yönelik bir soru üzerine, Türkiye'de geçen yıl 1 milyon 317 bin vatandaşın iş sahibi olduğunu hatırlattı.
Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı 28 ülkenin toplamında ise geçen yıl net istihdam artışının 1 milyon 946 bin kişi olduğuna işaret eden Şimşek, küresel kriz sonrası 10 yıllık dönemde bütün AB'nin net istihdam artışının 5,6 milyon kişi olduğunu bildirdi.
Şimşek, aynı dönemde Türkiye'nin tek başına 8 milyon 400 bin kişiye istihdam sağladığını vurgulayarak, "Bizim gençlerimizin de geleceğe bu anlamda iyimser bakması için sebep çok. Türkiye gerçekten ciddi bir başarı hikayesi. Rakamlar çok net, çok çarpıcı ve ortada. Türkiye'de işsizlik oranının hala yüzde 10,3 olduğunu dillendiren bazı kesimler var. Doğru, çünkü Avrupa'da çalışma çağındaki nüfus yıllık yüzde 0,1 artıyor. Türkiye'deki söz konusu nüfus yıllık 1,7 yükseliyor yani Türkiye'de her yıl neredeyse çalışma çağındaki nüfus yaklaşık yüzde 2 artarken, Avrupa'da bu durmuş durumda." dedi.
Eğitim seviyesinin artmasıyla Türkiye'de iş gücüne katılım oranının yükseldiğine dikkati çeken Şimşek, kadınların iş gücüne katılım oranının 10 yıl önce yüzde 23 civarı iken bugün yüzde 34'e çıktığını anlattı.
Eğitimde kaliteyi artırmak için yapılan çalışmalara değinen Şimşek, "Eğitimde genel anlamda kalitenin yetersiz olduğu algısı var fakat iyileşmediğini söyleyemezsiniz. Bu noktada bazı belirleyici noktalar var. Okul öncesi eğitimin kalitesinde, beşeri sermaye stokunun kalitesinde çok belirleyicidir." ifadesini kullandı.
Şimşek, AK Parti hükümetlerinin okul öncesi eğitim konusuna çok önem verdiğini ve bu konuda ciddi çalışmalar yaptığını belirterek, son dönemde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ciddi şekilde azaldığını söyledi.
Şimşek, öğretmen kalitesinin de önem taşıdığını vurgulayarak, "Kaliteyi artırmada öğretmen en kritik değişkendir ancak rekabetin olmadığı yerde inovasyon ve verimlilikten bahsedemeyiz. Ülke açısından da öyle, okullar açısından da öyle. Ciddi devlet destekleriyle özel okulların payını artırıyoruz. Özel okulların normal eğitim içindeki payı 15 yıl önce yüzde 2'nin altındaydı, şu an yüzde 8 civarı. OECD gibi ülkelerde ortalama yüzde 19'un üzerinde. Özel sektörün var olan kapasitesini devlet desteğiyle artırıyor." diye konuştu.
Şimşek, iş çevresinin ve üretim merkezlerinin en büyük sıkıntısının nitelikli iş gücü eksikliği olduğunu dile getirerek, bu eksikliği ve sıkıntıyı gidermek için meslek liseleri ve teknik liselerin payının artırıldığını anlattı.
Türkiye'deki mevcut olağanüstü hal (OHAL) durumunun eğitim ve akademik alana etkisine yönelik soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin durup dururken OHAL sürecine girmediğini belirterek, son dönemde Türkiye'nin başına büyük felaketler geldiğini söyledi.
"Türkiye'ye ve milletine sadık olmayan, iradesini başka bir merkeze teslim etmiş birinin ülkemize ne faydası olur? En önemli konu, Türkiye gerçekten kendi demokrasisine ve hukuk devletine yönelmiş çok büyük bir tehdidi bertaraf etmek için tedbirler almıştır. Bu tedbirleri alırken eksiklikler olduysa o nedenle bir komisyon kurulmuştur ve şu anda o komisyon bütün değerlendirmeleri yapıyor."