Ağbal, "Enflasyon Raporu 2021-1" çevrim içi bilgilendirme toplantısında, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Sıkı duruşun uzun müddet korunacağı, gerekirse faiz artırılacağı ve faiz indirimi için biraz daha beklenilmesi gerektiği" mesajının alındığına dair bir yorum üzerine Ağbal, enflasyona ilişkin ellerindeki veriler ile ileriye dönük riskler birlikte değerlendirildiğinde, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarına varma hedefi doğrultusunda para politikasının sıkı duruşuna uzun bir müddet devam etmeleri gerekliliğinin ortaya çıktığını vurguladı.
Gerek uluslararası emtia fiyatları gerekse güçlü talep birlikte değerlendirildiğinde, faiz indirimi patikası şeklinde bir yaklaşıma girmek için erken olduğunu değerlendirdiklerini aktaran Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla enflasyon üzerinde risk oluşturan tüm faktörler belirli bir noktaya gelene kadar sıkı para politikası devam edecek. Ancak şunu üzerine basa basa vurgulayayım; fiyat istikrarı temelinde hükümetle varılan mutabakata göre, fiyat istikrarına işaret eden enflasyon hedefi yüzde 5. Dolayısıyla Para Politikası Kurulu olarak kararlarımızı yüzde 5 hedef doğrultusunda alıyoruz. Tabii ki mevcut ve yakın dönem gelişmeleri de dikkate alarak burada en çok önem verdiğimiz faktör manşet enflasyonun yanında enflasyon eğilimleri fiyatlama davranışları, beklentilerdeki bozulma... Bizim şu an elimizdeki veriler, bu anlamda 2021 yılında önce kontrol altına alınması, sonra da fiyat istikrarı temelinde aşağı yönlü evrilmesi için sıkı para politikasına devam etmemiz gerektiğini, faiz indirimlerine dönük bir gündemin konuşulması için çok erken olduğunu değerlendiriyoruz."
Naci Ağbal, yüzde 5 enflasyon hedefine ulaşma yolunda yapılması gerekenlere değinirken, "2023 yılı yüzde 5 hedefini elde edebilmek amacıyla bu süre zarfında enflasyonist beklentileri kontrol altına alacak ve fiyat istikrarına destek verecek şekilde para politikası faiz oranı ile gerçekleşen-beklenen faiz oranı arasında dezenflasyonist bir dengenin korunmasının da hedefe varmada önemli bir çıpa olacağını değerlendiriyoruz. Yukarı yönlü para politikası faizinin ilave sıkılaştırma yapacak şekilde değiştirilmesi ise enflasyon hedeflemesi rejimi içerisinde mevcut elimizdeki veriler ile yeni elde edeceğimiz verilerin işaret ettiği eğilime bağlı olarak belirlenecektir." ifadelerini kullandı.
TCMB Başkanı Ağbal, gıda enflasyonunun yüzde 10,5'ten yüzde 11,5'e yükseltildiğine dair yoruma ve Türkiye'nin bu sorunu ortadan kaldırmak için ne yapması gerektiğine ilişkin soru üzerine, gıda enflasyonu üzerindeki yukarı yönlü risklere değindi.
Özellikle son dönemde etkisini artıran uluslararası gıda emtia fiyatlarındaki artışın dikkat çekici olduğunu belirten Ağbal, uluslararası gıda fiyatlarının gelecekteki yönünün yukarı doğru olduğunu söyledi.
Ağbal, bütün varsayımlarında ve tahminlerinde ihtiyatlı ve riskleri olabildiğince hesaba kattıklarını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gıda enflasyonunu yukarı yönlü güncellerken gıda enflasyonu üzerinde etki edecek uluslararası emtia fiyatlarını dikkate aldık. Ama eğer bizim varsayımlarımızın ve tahminlerimizin ötesinde bir hareket görürsek, o konuda zaten sizleri bilgilendirmek suretiyle, bu kanalda gelen etkilerin kalıcı olduğunu da gördüğümüzde gerekli reaksiyonu veririz."
Ağbal, gıda enflasyonunun yapısal etkiler altında da şekillendiğini, bu nedenle Gıda Komitesi'nin kurulduğunu belirterek, Komite'nin yaptığı çalışmalardan bahsetti.
Naci Ağbal, gelecek süreçte uluslararası emtia fiyatları üzerinden gelen riski ithalat fiyatları kanalıyla yaşayacaklarını ifade ededek, şunları kaydetti:
"Buradan gelen risk, maliyetleri etkileyecek ama sıkı para politikası duruşu, yine farklı gıda ürünlerinde üretim arzının artırılması, zamanlama bakımından uyarlanması gibi çalışmalarla da yapısal tedbirlerin devrede olacağını söylemek mümkün. O anlamda Gıda Komitesi içerisinde TCMB de sekretarya görevini bugüne kadar yürüttü. Gıda Komitesi'nin içerisinde tabii TCMB'nin rolü ve pozisyonuna ilişkin de değerlendirmeleri yapıyoruz. TCMB'nin burada en önemli fonksiyonu, yaygın bir şekilde fiyatlama davranışlarını ve enflasyonist baskıları takip etmesi. Önümüzdeki süreçte erken uyarı sistemi konusunda yapılan çalışmalara TCMB olarak daha fazla katkı vermeyi planlıyoruz. Bu konuda ilgili kurumlarla çalışıyoruz."
Ağbal, erken uyarı sistemine ilişkin bilgiler verirken de, "Hem üretim hem toptan hem de perakende aşamasında bütün zincirin anlık takibi ve burada oluşan bilgi ve verilerin ilgili kurumlara anlık raporlanması ve kararların da alınmasını sağlıyor. Bunun da çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyoruz. Veri ve bilgi arttıkça karar alma etkinliğini de artıracaktır. Gıda enflasyonu, 2021 yılı enflasyon gerçekleşmesi üzerinde önemli bir risk oluşturmaya devam ediyor." şeklinde konuştu.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun düşük seyrettiğine işaret eden Ağbal, şunları kaydetti:
"Ancak 2021 yılında küresel enflasyon üzerindeki risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğu değerlendirilmekte. Artan emtia fiyatları ve talep koşullarındaki olası iyileşmenin yanı sıra salgına karşı uygulanan yüksek hacimli mali ve parasal genişleme, önümüzdeki dönem için enflasyonist baskı oluşturma potansiyelini taşımakta. Bu görünüm altında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde para politikasındaki genişletici duruşun sürmesi beklenmekte. Gelişmiş ülkelerin para politikası görünümü ve küresel toparlanmaya dair olumlu beklentiler, gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik risk iştahını artırmakta. Nitekim son dönemde gelişmekte olan ülkelere portföy girişlerinin hızlandığını görmekteyiz. Ülkemizde ise iktisadi faaliyet, güçlü kredi ivmesinin desteği ile 2020 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi talep kaynaklı belirgin bir toparlanma göstermekte. İktisadi faaliyetin dördüncü çeyrekte de güçlü bir seyir izlediğini görüyoruz. Sanayi üretimi, perakende satış ve ciro endekslerinde üçüncü çeyreğe göre dördüncü çeyrekte de güçlü bir artış görülmüştür."
Ekonomik aktivitede görülen güçlü toparlanmanın aynı zamanda sektörler genelinde yaygınlaştığını belirten Ağbal, bu dönemde ihracat ve turizm bağlantılı bazı sektörler haricinde, imalat sanayinin genelinde salgın öncesi üretim düzeylerinin de aşıldığını söyledi.
Ağbal, özellikle taşıt, mobilya ve beyaz eşyanın dahil olduğu dayanıklı tüketim malları sektöründe, üretim, sipariş ve kapasite kullanım oranlarının oldukça güçlü bir toparlanma sergilediğini kaydetti.
İnşaat bağlantılı ara malı sektörlerinde de aynı göstergelerin daha kuvvetli bir seyre işaret ettiğini vurgulayan Ağbal, diğer yandan başta giyim olmak üzere turizm bağlantılı imalat sektörlerindeki iyileşmenin sınırlı kaldığını aktardı.
Naci Ağbal, hizmetler sektöründe, birçok alt sektörde ciroların salgın öncesi düzeyleri aştığını belirterek, "Salgının olumsuz etkilediği konaklama, yiyecek, hava yolu ve seyahat acentesi sektörlerinde ise hala salgın öncesi düzeylerin altında bir seyir görüyoruz. İktisadi faaliyetteki güçlü toparlanma, sanayi sektöründe belirgin olmak üzere istihdam piyasasında da iyileşme sağladı. İstihdam imkanları genişlerken, iş gücüne katılım oranında da toparlanma görülmekte." diye konuştu.
Son dönemde salgına bağlı kısıtlamaların hizmetler sektörü istihdamı üzerinde etkilerinin görülmeye başladığını ifade eden Ağbal, iktisadi faaliyet düzeyine ilişkin yakın dönem göstergelerin, salgına bağlı kısıtlamalar ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle bir miktar yavaşlamaya işaret ettiğini söyledi.
2020 yılı üçüncü çeyrekte başlayan güçlü toparlanmanın en önemli belirleyicisinin güçlü kredi büyümesi olduğunu vurgulayan Ağbal, şöyle devam etti:
"Yıllık kredi büyümesi, ikinci çeyrekten itibaren ivmelenmiş ve 2017 yılındaki Kredi Garanti Fonu kaynaklı hızlı kredi genişlemesinin çok ötesinde bir genişlemeye neden olmuştur. Bu güçlü kredi genişlemesi, firma kredilerinde olduğu kadar konut ve ihtiyaç kredileri başta olmak üzere bireysel kredilerde de belirgin. İkinci çeyrekten itibaren bankalarca TL cinsinden açılan net kredi hacmi 518 milyar TL oldu. Üçüncü çeyrekte uygulanmaya başlanan parasal sıkılaştırma ve diğer politikalara bağlı olarak kredi faizleri yükselmeye başlamış, kredilerin ivmelenmesinde de önemli bir yavaşlama sağlanmıştır. Kredi genişlemesinin etkisiyle salgın döneminde belirgin bir parasal genişleme de gerçekleşti.
Altın dahil döviz tevdiat hesaplarını da içeren geniş tanımlı M2 para arzı, 2020'nin şubat ayına kıyasla yüzde 33 artışla 833 milyar TL yükseldi. Başta bireysel krediler olmak üzere net kredi kullanımının tarihsel ortalamaların oldukça üzerinde artması, altın ithalatının hızla yükseldiği ve turizm gelirlerinin keskin şekilde gerilediği 2020 yılında cari işlemler açığının önemli oranda yükselmesine neden oldu. Kasım ayı itibarıyla 12 aylık birikimli cari işlemler açığı 38 milyar dolar civarına yükseldi."
Ağbal, artan cari işlemler açığı ile birlikte küresel gelişmelerle uyumlu şekilde gerçekleşen sermaye çıkışlarının önemli miktarda rezerv kaybına yol açtığını vurguladı.
Dış dengedeki bozulmaya bağlı olarak artan makrofinansal riskler neticesinde, ülke risk priminin artarken döviz kurlarında oynaklık ve değer kaybının gözlendiğini ifade eden Ağbal, borçlanma maliyetlerinin arttığını, bu görünüm altında yurt içi yerleşiklerin mevduat dolarizasyonunun artış gösterdiğini kaydetti.
Ağbal, "Enflasyon Raporu 2021-1" çevrim içi bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, enflasyonun mevcut seviyesi ve yukarı yönlü riskler değerlendirildiğinde yüzde 5 hedefinden oldukça uzakta bir noktada olunduğundu söyledi.
Paylaştıkları tahmin patikası içinde yüzde 5 hedefine 2023 yılı sonunda ulaşılabileceğini belirten Ağbal, "Bu hedefe ulaşmak amacıyla 2021 yılında enflasyon hedeflemesi rejimini tüm unsurlarıyla kararlı bir şekilde uygulayacağız. Para politikasındaki sıkı ihtiyatlı duruşumuz yüzde 5 hedefine ulaşacağımız 2023 yılında kadar uzun bir süre kararlılıkla sürdürülecektir. 2021 para ve kur politikasında, bu yıl içinde enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler eşliğinde kararlılıkla sıkı bir parasal duruşu sergileyeceğimizi paylaşmıştık." diye konuştu.
Ağbal, bu kapsamda para politikası operasyonel çerçevesini sadeleştirerek ellerindeki bütün araçları etkin bir şekilde kullandıklarını hatırlattı.
Bunun neticesinde para politikasında güçlü bir sıkılaştırma yaptıklarını aktaran Ağbal, şöyle devam etti:
Naci Ağbal, enflasyonun ana eğilimi ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergelerin yayılım endeksleri, talep ve maliyet unsurları ile enflasyon beklentilerinin tahmin ufku içerisindeki hedefleriyle uyumunu da yakından izleyeceklerini belirtti.
Enflasyonda yüzde 5 hedefine ulaşma yolunda parasal duruşun sıkılık düzeyini ise Ağbal, şu şekilde tarif etmenin mümkün olacağını söyledi:
"Yüzde 5 hedefine varıncaya kadar gerçekleşen beklenen enflasyon patikası ile para politikası faiz oranı patikası arasındaki düzey güçlü bir dezenflasyonist denge gözetilerek oluşturulacak ve bu denge sürekli korunacaktır. Para politikasındaki bu sıkı duruş, hedef ufku içerisinde yani 2023'e kadar ülke risk priminin düşmesine, TL tasarruflarının özendirilmesine, ters para ikamesinin başlamasına, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesine ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesine katkı yapacaktır. Böylelikle bir yandan makro ekonomi ve finansal istikrar olumlu etkilenirken diğer yandan para politikasının sıkılık düzeyinin bu koşullar altında uyarlanmasına da imkan sağlayacaktır. Orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmada güçlü politika koordinasyonu dahilinde para ve maliye politikasındaki eş güdümün güçlendirilmesiyle sağlanacak mali konsolidasyon enflasyon hedeflerine varmamızda çok önemli bir girdi sağlayacaktır."
Ağbal, hukuk ve ekonomi alanında hükümet tarafından atılacak reform adımlarının beklenti kanalıyla dezenflasyonist sürece önemli bir destek sağlayacağını vurguladı.
Fiyat istikrarının önemine dikkati çeken Ağbal, "Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme, istihdam, toplumsal refah ve adaletli gelir dağılımının ön koşuludur. Fiyat istikrarı ekonomiye olan güveni artırır böylelikle yatırımlar ve üretimler artarak işsizlik azalır. Fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlarsak paramızın değerini korumuş oluruz ve paramızın bir değişim ve tasarruf aracı olma özelliğini de güçlendiririz." ifadelerini kullandı.
TCMB Başkanı Ağbal, fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesi durumunda ülke risk priminin düşeceğini belirterek, "Böylece dolarizasyon eğilimini tersine çeviririz, kamunun ve özel sektörün borçlanma maliyetlerini yeniletiriz ve düşürürüz. Kamu ve özel sektörün borçlanma vadelerini uzatırız böylelikle birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gibi ekonomimizi ve finansal sistemimizi güçlendirmiş oluruz. Fiyat istikrarının önemini aklımızdan hiç çıkarmadan bu hedef için sabırlı ve kararlı bir çaba göstermeye devam edeceğiz. Bu hedefe vardığımızda ise bundan hepimiz millet olarak istifade edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Bu çerçevede kalıcı fiyat istikrarının tesisi ve sürdürülebilir kılınması açısından tüm paydaşlarca ortak akla dayalı kararlı ve azimli bir mücadele gerekliliğinin önemini koruduğunu bildiren Ağbal, fiyat istikrarının sağlanması hedefi doğrultusunda TCMB olarak ellerindeki tüm araçları tam zamanlı, etkili, güçlü ve kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceklerini vurguladı.
Ağbal, bu süreci tüm tarafların da sahiplendiği bir sürece dönüştürmek üzere açık, samimi ve etkili bir iş birliği ve iletişim politikası yürüteceklerini söyledi.
Bu kapsamda TOBB, TESK, TÜSİAD ve MÜSİAD tarafından ortaklaşa yapılan fiyat istikrarına yönelik destek ve iş birliği çağrısının çok önemli olduğunu ifade eden Ağbal, "Kendilerine teşekkür ediyorum. Bu kapsamda fiyat istikrarının önemini ve bu doğrultuda uygulamaya koyduğumuz enflasyonla mücadele politikalarımızı tüm paydaşlarla paylaşmak ve enflasyonla mücadele konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla ziyaretler toplantılar ve medya programlarını başlatıyoruz." şeklinde konuştu.
Ağbal, yapacakları toplantılar ve organizasyonların fiyat istikrarı konusunda toplumun geneline yayılan bir sahiplenmeyi de beraberinde getireceğini belirterek, "Nitekim enflasyon hedeflemesi rejiminde esas olan da zaten toplumun bütün katmanlarının fiyat istikrarı hedefine odaklanması, buna inanması, karar alıcıların ve politika üretenlerin bu yönde adımlarını kararlı bir şekilde atmaları ve bu adımların sonuçlarının görülmesi, arkasından da bütün fiyatlama davranışlarının ve enflasyon beklentilerinin ortaya konulan hedefe yakınsamasıyla mümkündür. Buna son derece önem veriyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.