Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Mali Müşavir Berk Hacıgüzeller, konkordatoyla ilgili hazırlanmakta olan yeni kanunun, sürecin denetiminin sıklaştırılması ve incelemelerin daha da hassaslaştırılmasına yönelik birtakım düzenlemeler içerdiğini belirterek, "Yeni düzenlemeyle konkordatoda keyfilik önlenecektir" dedi.
Hacıgüzeller, yaptığı açıklamada, konkordato uygulamasının, 7101 Sayılı İcra ve İflas Kanunu kapsamında 15 Mart 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğini anımsatarak, uygulamanın, kanun düzenlemesiyle, şirketlerin devamlılığının sağlanmasının, şirketin borcunu alacaklılarla anlaşarak onlara bir takvim sürecinde ödemesinin amaçlandığını söyledi.
Konkordatonun iyi niyetli dürüst borçlular için ihdas edilmiş bir uygulama olduğunu dile getiren Hacıgüzeller, ekonomik sıkıntı içerisinde olan veya olacağını düşünen şirketlerin başvurduğu ve alacaklı ile borçluyu uzlaştıran bir mekanizma olduğunu aktardı.
Hacıgüzeller, ekonominin bugünlerde içinde bulunduğu sıkıntının nakit darlığı, enflasyon ve yüksek faiz sonucu oluştuğunu, bu durumun da piyasadaki şirketlerin rekabet gücünü olumsuz etkilediğini ve bazı şirketlerin konkordatoya başvurduğunu bildirdi.
Konkordatoya ilişkin kanunun gerekçesine bakıldığında, "yatırım ortamının iyileştirilmesinin, şirketlerin ekonomik varlığını ve devamlılığını sürdürmesinin, alacaklıların alacağını istediği ve kabul ettiği şekilde almasının" hedeflendiğini vurgulayan Hacıgüzeller, konkordatodan önce "iflas erteleme" olduğunu anımsattı.
Hacıgüzeller, ortada ciddi bir ekonomik problem yokken 2015'te iflas erteleme için başvuran şirket sayısının bini aştığını kaydederek, iflas ertelemenin amacının çok dışında kullanıldığını, batık kredilerin oluşturulduğunu, şirketlerin içinin boşaltıldığını aktardı.
Hacıgüzeller, iflas erteleme yerine gelen konkordatoda, en fazla iki yıl olmak üzere mahkeme tarafından güncellenecek kısa süreli dönemler için (üçer aylık) borçlunun bir komiser denetiminde idaresinin, borçlu ve alacaklının anlaşmasının ve borçların yapılandırılarak ödenmesinin söz konusu olduğunu söyledi.
Konkordato sürecinde işçi alacaklarının etkilenmemesinin söz konusu olduğunu dile getiren Hacıgüzeller, şu ifadeleri kullandı:
"Konkordato uygulaması 8 ayını henüz doldurdu. Son dönemde de şirketler zora girdiğinde ilk fırsatta, 'hemen gidelim konkordato talep edelim' diyorlar. Konkordatonun layıkıyla uygulanması gerekiyor şirketler tarafından. Konkordatonun iflas ertelemeye göre en önemli avantajlarından bir tanesi alacaklı ile borçluyu bir araya getirerek belirlenen bir takvim üzerinde borçların ödenmesini sağlıyor. Burada alacaklıyı dışarıda bırakmadan, onların istediği şekilde bir ödeme takvimine bağlamak çok faydalı. Konkordatoda işçi veya çalışanların alacakları, tazminatları, tebligatları ve icraları kesintiye uğramıyor."
Hacıgüzeller, konkordato süreci için atanan komiserin şirketin işleyişini sürdürmekle görevli olduğunu bildirdi.
Hacıgüzeller, konkordato talep eden şirketlerin 3'te ikisinin inşaat sektöründen olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'de son 10 yılda lokomotif bir sektör haline gelen inşaat sektöründe son 5 yılda satılan sıfır konut sayısı 3 milyon adet. Ortalama 75 bin dolara satıldığını düşünürsek 225 milyar dolarlık satış hasılatı olduğunu görebiliriz. Bunun yüzde 20'sinin kar olduğunu varsayarsak 45 milyar dolar ediyor. Yani inşaat sektöründe son 5 yılda 45 milyar dolarlık birikmiş bir kar var. Ortada böyle bir rakam varken şirketlerin son yaptıkları projeyle ilgili konkordato ilan etmesi doğrusu düşündürücü. Belki burada sermaye yönetiminde problemler vardır."
Hacıgüzeller, Türkiye genelinde 750 bin kayıtlı şirket olduğunu belirterek, bunların 250 bininin aktif olmadığını bildirdi.
Geriye kalan 500 bin şirketten 200-250 bin adedinin aktif olarak üretim yaptığını, vergi verdiğini, fatura kestiğini dile getiren Hacıgüzeller, şunları söyledi:
"Bildiğimize göre konkordato için başvuran şirket sayısı 3-4 bin arasında. Yani üretim yapan şirketlerin yaklaşık yüzde 1,5'ine tekabül ediyor. Ekonomik anlamda bir sıkışıklık var ama bunu konkordato ilan ederek mi atlatmak lazım yoksa dirsek temasıyla ekonomik şartları birlikte paylaşarak mı atlatmalıyız? Şirketler büyüme, yatırım, satış planlamasını iyi yapmalı. İleriye dönük 5 veya 10 yıllık perspektifte iş geliştirme ve bilanço yönetimi öngörülerini her ay güncellemeli. Yatırım kararlarında fizibilite çalışmalarının layıkıyla yapılmadığını görüyoruz. Planlamayı iyi yapan, kriz yönetimine hazır olan şirketler bu tür süreçleri en az zararla atlatır."
Hacıgüzeller, konkordato ilan eden şirketlere bankaların ileride sıcak bakmayacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Daha önce de söylediğim gibi şirketler zora girdiğinde ilk fırsatta, 'hemen gidelim konkordato talep edelim' diyorlar. Konkordato tercih edilecek ilk alternatif olmamalı. Şirket içerisinde karlılığın öne çıkarılıp maliyetlerin kısılması, satışların ve cironun artırılması, kar marjının yükseltilmesi, ihracata odaklanılması gerekiyor. Başımız sıkıştığında ilk olarak konkordatoya başvurmamalıyız. Konkordato ilan edilmesi şirketlerin geleceği için de çok doğru olmaz."
Hacıgüzeller, konkordatoya ilişkin yapılacak kanun düzenlemesine dair, "Şu anda hazırlanmakta olan yeni kanun, konkordato ilanı üzerinde denetimin sıkılaştırılması ve incelemelerin de daha hassaslaştırılmasına yönelik birtakım düzenlemeler içeriyor. Bu doğru bir yaklaşım, gerek konkordato için başvuranların gerekse konkordato ilanı almış şirketlerin komiser marifetiyle takiplerinin daha hassas yapılmasını sağlayacak. Yeni düzenlemeyle konkordatoda keyfilik önlenecektir" ifadelerini kullandı.