Türkiye ve Suriye’yi vuran büyük depremlerin ardından, enkaz altında mahsur kalanlar için zaman daralıyor. Endişe içinde beklenirken enkaz altında bir insanın kaç saat, kaç gün yaşayabileceği merak kazandı. Daha önce yaşanan depremlerde enkaz altında en fazla kaç gün kalındı? İşte bu konudaki veriler...
Uzmanlar enkaz altında yaşam süresinin çeşitli faktörlere bağlı olduğunu söylüyor. Çökme anındaki konum, hava ve suya erişim, iklim, hava koşulları ve enkaz altındaki kişinin fiziksel ve psikolojik durumu gibi unsurlar, ne kadar süre hayatta kalabileceklerini etkiliyor.
Çoğu kişi felaketin ardından geçen 24 saatlik sürede kurtarılabiliyor, ancak bundan çok daha sonra enkaz altından sağ kalanların kurtarıldığı birçok vaka var.
Birleşmiş Milletler, arama kurtarma çalışmalarını genellikle felaketten beş ila yedi gün sonra, ya da son felaketzedenin kurtarılmasının üzerinden bir ya da iki gün geçtiğinde sonlandırıyor. Depremzedenin enkaz altında yaşayabileceği süre sağlık durumu, ezilme sendromu, psikolojik durumu gibi etkenlerle doğru orantılıdır.
İşte yaşam savaşını etkileyen o etkenler:
-Hava veya suya ulaşım
-Crush (ezilme) sendromu
-Yaralanma düzeyi
-İklim, hava koşulları
-Psikolojik güç
Bir insan susuz en fazla 7 gün hayatta kalabilir. Bu süre 168 saat olarak söylenebilir. Çocuklar için veya sağlık durumu iyi olmayan biri için ise bu durum değişiklik gösterebilir.
Haiti'de 2010 yılının Ocak ayında yaşanan depremden 14 gün sonra bir adam, defalarda yağmalanan bir dükkanın yıkıntıları altından sağ olarak çıkarılmıştı. Bahsedilen bu depremde en az 200 bin kişi ölmüştü. Haiti depreminin 14’üncü gününde enkaz altından canlı çıkarılan Rico Dibrivell, felaketlerde yaşanan mucizelerin son örneğiydi.
Türkiye'de ise Marmara ve Çin'deki Siçuan depremlerinde de mucizeler yaşanmıştı. Depremden tam 151 saat sonra enkaz altından sağ olarak çıkarılan İsmail Çimen de (5 yaşında) yaşanan mucizelerin simgesi olmuştu. Basında "Mucize İsmail" olarak anılan küçük çocuğun annesi de depremin ikinci gününde kurtarılmıştı. Ancak İsmail’in babası ve üç kardeşi göçük altında can verdi.
Marmara Depremi’ndekine benzer bir mucize ise Şubat 2004’te Konya'da yaşanmıştı. Çöken apartmanın enkazından 131 saat kurtarılan 16 yaşındaki Muhammet Kelam, şu sözleri söylemişti: "Sarsıntının başlamasıyla merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Bina çöktükten sonra umutsuzluğa kapılmamaya çalıştım. Zaman zaman uyudum. Yukarıda çalışanlar olduğunu duyuyordum. 'Nasıl olsa beni kurtarırlar' diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Cep telefonu aradım, ama bulamadım. Annemin ve kardeşlerimin durumunu düşündüm."
Türkiye'de enkaz altında en uzun süre kalıp, sağ çıkmayı başarma rekoru ise Marmara depreminden önce, 1992 Erzincan Depremi'nde yaşanmıştı. SSK Hastanesi'nin üçüncü katında bulunan lojmandan kaçmak isterken merdivenlerin çökmesi sonucu birinci kata düşerek aç ve susuz şekilde beton bloklar arasında hayatta kalmayı başaran Nurcan Hemşire, 9 gün sonunda kurtarıldı. Enkaz altındayken kangren olan sol ayağı kesilen Nurcan Hemşire deprem sonrasında mucize ile eş anlamlı hale geldi.
101 saat sonra kurtarılan Tanem: "Babacım seni seviyorum, ben çok iyiyim”
Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen Hatay’da yürütülen arama kurtarma çalışmalarının 101. saatinde bir güzel bir haber daha geldi. Küçük Tanem ve babası uzun uğraşlar sonucu enkaz altından kurtarılarak Esenyurt Belediyesi’nin hasta nakil ambulansları ile hastaneye nakledildi.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ili etkileyen depremin 5. gününde devam eden arama kurtarma çalışmalarında 8 yaşındaki Tanem Okur ve 42 yaşındaki babası Cem Okur enkazdan sağ olarak kurtarıldı. Depremin 101. saatinde Hatay’ın Defne ilçesi Armutlu Mahallesi’nde yapılan arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan küçük Tanem ve babasına Esenyurt Belediyesi’nin sağlık personelleri tarafından ilk müdahale yapıldı. Ardından belediyenin bölgeye gönderdiği hasta nakil ambulansları ile hastaneye sevk edilen küçük tanem ambulansa bindirilirken, “Babacım seni seviyorum, ben çok iyiyim” diyerek sağlık çalışanlarına “Orada su içecek miyiz?” diye sordu. Sağlık çalışanlarının Esenyurt’tan geldiğini öğrenen baba Cem Okur ise “Toparlayayım ben de insanlara yardım edeceğim” dedi.