Mehmet Acet, Zekeriya Kurşun, Yusuf Kaplan, Yasin Aktay ve Aydın Ünal'ın yazılarının dikkati çeken bölümleri:
SORU 1- Afrin için operasyon kararı nasıl alındı?
CEVAP 1- Ocak ayının 11’inde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan telefon görüşmesinde mutabakat sağlandı, o görüşmeden sonra Erdoğan gittiği her yerde göstere göstere “geliyoruz” dedi ve operasyon geldi.
SORU 2- Rusya, Zeytin Dalı Harekâtına neden “Evet” dedi?
CEVAP 2- 11 Ocak görüşmesinden birkaç gün önce Rusların Suriye’de kalbi sayılan Tartus ve Hmeymim üslerine ‘kimliği meçhul’ bir drone ile saldırı düzenlendi. Saldırının arkasındaki güç, bu işi Türkiye yaptırmış gibi bir izlenim bırakmaya çalıştı. Türk ve Rus istihbaratı birlikte çalışıp, bunun bir tezgâh olduğu konusunda hemfikir oldu. Tezgâhın planlamasının da ABD etkisiyle yapıldığı kanaati oluştu.
SORU 3- Bunların bir delili var mı? Yoksa olsa olsa böyle olmuştur mantığıyla mı hareket ediyoruz?
Türkiye bu sefer fazla bekletmedi. İçeriden ve dışarıdan gelen oyalayıcı sözlere, temenni ve tehditlere aldırmadı. Kendisine doğrudan yönelen açık tehdit karşısında müdahale hakkını kullandı. Öncelikle belirtelim ki şekli ve belki de muhtemel sonuçları itibarı ile bir savaş gibi görünse de bu bir savaş değil, bir savunma harekâtıdır. ABD 2003 yılından beri bütün bölgeyi ama 2012 yılından beri de Türkiye’yi oyalıyor. Üstelik Türkiye’yi 1952’den beri inandırdığı ‘müttefik’ postuna sığınarak oyalıyor. 2003’ten beri Irak’ta hayatını kaybeden bir milyondan fazla insanı unutanlara sadece 2017 yılı içinde 14 bin insanın daha ilave olduğunu söyleyelim. Yani her ay binden fazla insanın hayatını kaybettiğini hatırlatalım. Suriye’de yarım milyondan fazla insanın hunharca öldürüldüğünü, 10 milyondan fazla insanın da yerinden yurdundan edildiğini bir o kadarının da zulüm altında inlediğini söyleyelim ve soralım:
Bütün bu olaylar dünyaya nizam vermek isteyen ABD ve ortaklarının gözü önünde ve hatta bizzat teşvik ve müdahaleleri ile olmadı mı?
Afrin operasyonu başlar başlamaz Batı dünyası, özellikle de ABD, büyük bir şaşkınlık yaşadı.Batılılar, ABD’nin YPG’yle düzenli ordu kuracağını açıklaması üzerine, Türkiye “vururuz” derken, Türkiye’nin blöf yaptığını, büyük bir askerî operasyona cesaret edemeyeceğini filan düşünüyorlardı. Washington’dan, Brüksel’den, Telaviv’den emir alan bir Türkiye’nin tarih olduğuna bir türlü inanmak istemiyorlardı.
Türkiye, gözünü kırpmadan kapsamlı ve kararlı bir operasyongerçekleştirerek bir kez daha Batılı başkentleri hayal kırıklığına uğrattı: Özellikle Amerika şaşkına döndü, kelimenin tam anlamıyla, “şaşkın ördeğe” dönüştü!
Evvela bir borcu ifa edelim, Mehmetçiğin yolu açık, kılıcı keskin, bahtı açık olsun. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Suriye’nin kuzeyinde terör odaklarının yuvalandığı Afrin’e yönelik harekâtı dün itibariyle başladı. Cumhurbaşkanımız bu ay içerisinde birçok defa bıçağın artık kemiğe dayandığını, Türkiye’nin sınır güvenliğinin söz konusu olduğunu, eğer muhataplar bu konuda bir önlem almazlarsa Türkiye’nin üstüne düşenleri yapmaya hazır ve kararlı olduğunu çeşitli düzeylerde ve çeşitli şekillerde dile getirmişti.
1. Türkiye neden Afrin’e harekât düzenliyor?Suriye’nin kuzeyinde ABD güdümünde PKK/PYD kontrolünde bir terör devleti oluşturulmak isteniyor. Bu terör kuşağının uzun vadede İskenderun’dan Kandil’e kadar uzatılması planlanıyor. Esed rejiminin göz yumması, ABD’nin eğitim ve silah desteği sayesinde PKK/PYD Afrin ve Kobani olarak adlandırılan iki bölgeyi kontrolü altında tutuyor ve genişlemeye çalışıyor. Türkiye ise en başından itibaren böyle bir oluşuma izin vermeyeceğini ifade ediyor. Afrin harekâtı işte bu projeyi bozmak için yapılıyor.
2. Afrin Türkiye için tehdit mi?Suriye’nin kuzeyinde kurulması planlanan terör kuşağı Türkiye için açık tehdit teşkil ediyor. 40 yıldır mücadele ettiğimiz ve 50 bin kişinin ölümüne neden olan PKK terör örgütü, ABD’nin açık desteği ile Suriye’de devletleşmeye çalışıyor. Bu gerçekleşirse, Türkiye’nin Suriye sınırı tamamen PKK kontrolünde olacak. Uzun vadede bu oluşum İskenderun’dan Akdeniz’e açılmak isteyecek ve Doğu/Güneydoğu’dan toprak iddiasında bulunacak. Suriye’nin kuzeyindeki oluşum, Türkiye’nin bugünü ve geleceği için açık tehdit oluşturuyor.
3. PKK ve PYD farklı yapılanmalar değil mi? PYD DAEŞ’e karşı savaşmıyor mu?PYD, PKK’nın Suriye kolu ve bunu gizleme ihtiyacı duymuyor. PYD’nin kullandığı semboller, sloganlar, organizasyon yapısı birebir PKK ile aynı. PYD kontrolü altındaki bölgelerde devasa Öcalan posterleri asılıyor, Öcalan lider olarak kabul ediliyor. PYD Kandil’den yönetiliyor ve PKK üst düzey yöneticileri sık sık Suriye’de görülüyorlar. PYD’nin DAEŞ’e karşı savaştığı iddiası, terörü meşrulaştırmak için kullanılan bir bahane. 2017’de DAEŞ teröristlerini otobüslere bindirip Suriye’den çıkaran da PYD oldu.