AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplandı.
Parti genel merkezindeki toplantı, saat 17.50'de başladı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Toplantıda, seçimlere yönelik çalışmaların ele alındığını ifade eden Çelik, bugüne kadar yapılan çalışmaların AK Parti'nin, kurumsal kapasitesi itibarıyla seçimlere hazırlıklı olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Çelik, bundan sonra da takvime uygun olarak seçimle ilgili çalışmaların partinin Seçim İşleri Başkanlığı başta olmak üzere kurullar tarafından yerine getirilmesinin takip edileceğini bildirdi.
Ömer Çelik, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum günü olduğunu hatırlatarak, AK Parti'nin bütün yetkili kurulları ve teşkilatları adına Erdoğan'ın doğum gününü kutladı.
Erdoğan'a bereketli, hayırlı, uzun yıllar temenni eden Çelik, "Şimdiye kadar vatandaşlarımızın da zarif şekilde ifade ettiği milletine adanmış bir ömürle, bedeli ödenmiş pek çok süreci yöneterek bu yaşlara, büyük işlere, büyük devrimlere imza atarak geldiler. Bundan sonrasında da kendilerine sağlık, mutluluk içerisinde büyük başarılarla milletimiz ve mazlumlar için yapacakları çalışmalarda başarılar dileyerek nice yaşlar, yollar diliyoruz." diye konuştu.
Dünya liderlerinden doğum günü kutlaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayanlar olduğunu anımsatan Çelik, vatandaşların partiye gelerek, mesajla, telefonla, sosyal medya üzerinden ilettiği tebrikleri Erdoğan'a ulaştırdıklarını söyledi. Çelik, bütün vatandaşlara hassasiyetleri ve zarafetleri için teşekkür etti.
Antalya'daki sel felaketi ve Erzincan İliç'teki toprak kayması nedeniyle büyük üzüntüler yaşandığını ifade eden Çelik, hayatını kaybedenler için rahmet diledi.
Seçim sürecinde çalışmalar devam ederken aynı şekilde ülkenin güvenliğinin korunması bakımından terörle mücadelenin kararlılıkla sürdüğünü dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim terör örgütlerine karşı bu mücadelemiz sürerken esas amacımız tabii ki ülkemizin iç ve dış güvenliğini korumak, aynı zamanda da birtakım siyasi projelerin neticesi olarak sınırlarımızın etrafında birtakım teröristan adacıkları kurmak isteyenlere müsaade etmemektir. Şimdiye kadarki kararlılığımız sınırlarımızın yakınında teröristan kurmak isteyenlere hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğimizi göstermiştir.
Eğer Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi harekatlar çok güçlü bir şekilde yapılmasaydı, birtakım siyasi projeler, bölgenin haritasını değiştirmek isteyen birtakım karanlık emeller çerçevesinde sınırlarımızın da yakınlarında birtakım teröristan bölgeciklerinin, devletçiklerinin kurdurulmaya çalışıldığını biliyoruz. Bunların arkasındaki odakları da biliyoruz. Dolayısıyla bunlara şimdiye kadar müsaade etmedik. Bundan sonrasında da müsaade etmeyeceğiz.
Aynı zamanda bu, bizim milli güvenliğimizi sağladığı gibi komşularımızın da güvenliğinin sağlanması bakımından son derece önemlidir. Eğer komşularımız bu terör örgütlerini bertaraf etme konusunda yeterli, yerinde ve zamanında kapasite ortaya koyabiliyorlarsa zaten sorun olmayacaktır. Ama bu kapasite ortaya koyulmadığı zaman ortaya çıkan tablo çerçevesinde Türkiye, Birleşmiş Milletler Şartı'nın kendisine verdiği yetki ve meşruiyet çerçevesinde bu hakkını kullanacaktır."
"Arkadaşlarımız Irak'ı üst üste ziyaret ettiler, burada hem bu terör örgütlerine karşı ortak mücadele bakımından hem de Irak'ta hayata geçirmeyi planladığımız Kalkınma Yolu Projesi'nin sağlığı ve geleceği açısından bu terör örgütleriyle güçlü mücadele ve ortak mücadele iradesinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde ifade etmiş oldular. Dolayısıyla güney sınırlarımızda özellikle hiçbir şekilde bu terör yapılanmalarına müsaade etmeyeceğimizi, bu terör örgütlerinin faaliyetlerini takip ettiğimiz gibi bunları kullanan birtakım odakların ortaya koymaya çalıştığı siyasi projeleri de net bir şekilde gördüğümüzü, hepsiyle topyekun mücadele ettiğimizi ifade etmek isterim."
Çelik, aynı şekilde FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütleri, organize suç örgütleri, milleti ve demokrasiyi tehdit eden her türlü unsurla gerekli mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini söyledi.
Seçim sürecinde olunduğuna dikkati çeken Çelik, "Ne seçim ne başka bir gündem hiçbir şekilde deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın yaralarını sarma konusundaki irademizin önüne geçemez." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın depremin birinci yıl dönümünde Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Adıyaman'ı ziyaret ettiğini hatırlatan Çelik, "Bu bizim her gündem içerisinde, her şart altında deprem bölgesindeki vatandaşlarımızla beraber olduğumuzu, kaybettiğimiz canları her zaman hatırımızda tuttuğumuzu ve yaraların sarılması konusundaki çalışmaları kesintisiz bir kararlılıkla sürdüreceğimizin ifadesidir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü desteğiyle, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in koordinasyonunda yürüyen ekonomik programın meyvelerini verdiğini ifade eden Çelik, enflasyonda düşüş, cari açığın azalması, kadınların istihdam oranının artması, genç işsizlik oranının azalması gibi pek çok alanda güçlü neticenin görülmeye başlandığını vurguladı.
Bunların, 2023'ün son ve bu yılın ilk çeyreğine ilişkin makro ekonomik finansal göstergelere yansımaya başladığını aktaran Çelik, kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 35,9'a çıktığını, genç işsizlik oranının da 4,7 puan iyileşerek yüzde 15,3'e gerilediğini belirtti.
"Enflasyonla ve diğer alanlarla ilgili olarak da olumlu gelişmeleri görmeye devam edeceğiz. Tabii bununla paralel olarak ülkemize giren yatırım miktarı, ülkemize gelen yabancı para miktarı da bu çerçevede artmaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notunu yükseltmektedir. Bütün bu göstergelere baktığımızda Cumhurbaşkanı'mızın güçlü desteğiyle, Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek'in koordinasyonunda yürüyen bu programın olumlu etkilerinin görüldüğünü, bundan sonra vatandaşlarımızın bu olumlu etkileri daha çok göreceğini ve vatandaşımızın refahına katkıda bulunma konusunda bu programın daha güçlü neticeler vereceğini değerlendiriyoruz."
İsrail'in Gazze'deki soykırım faaliyetlerinin devam ettiğini ifade eden Çelik, Batı Şeria'daki saldırılarda da hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının arttığını söyledi. Çelik, "hiçbir çağrı ve girişimin Netanyahu hükümetini soykırım faaliyetinden geri döndürmediğini" kaydetti.
Açlık çeken Gazzelilerin hayvan yemi yemek durumunda kaldığını dile getiren Çelik, Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Gazze'deki altı çocuktan birinin şiddetli kıtlık yaşadığını aktardı.
Çelik, İsrail güvenlik güçlerinin "İsrail'in güvenliği çerçevesinde değil, soykırım amacıyla sistematik bir katliam çerçevesinde hareket ettiğini" ifade etti.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği için İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanına başvurmasının önemli bir dönüm noktası olduğunun altını çizen Çelik, "Birileri Güney Afrika'yı bu girişiminden dolayı eleştiriyorsa bunun açık anlamı onların aslında bu soykırım faaliyetlerini destekledikleri ve bu çerçevede bu soykırım suçuna ortak olduklarıdır." şeklinde konuştu.
Divan'ın İsrail'in ihlallerini tespit ettiğini anlatan Çelik, "Ama netice itibarıyla bir ateşkes çağrısının olmaması ve bu ateşkesi hayata geçirecek bir mekanizmanın olmaması bu büyük eksikliği maalesef devam ettirmektedir. İsrail Divan'ın hükümleri çerçevesinde bir ay içerisinde bir rapor verecek. Ama İsrail, bu safhalardan defalarca geçmiştir ve her seferinde de uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek, yok sayarak bu faaliyetlere devam etmiştir." dedi.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına değinen Çelik, ortaya çıkan tablonun, uluslararası sistemin etkisizleşmesi, işlevsizleşmesi ve işe yaramaz hale gelmesiyle neticelendiğini ifade etti.
Çelik, şöyle konuştu:
"Burada soykırımı yapan Netanyahu hükümetinin ahlaken ve siyaseten iflasının, bir nefret eyleminin sembolü haline gelmesinin ötesinde uluslararası mekanizmaların tamamen etkisizleşmesi gibi bir tabloyla karşı karşıyadır. Her türlü, İsrail'i durduracak ya da İsrail'e karşı güçlü mesaj verecek girişimin ABD tarafından veto edilmesi, ABD açısından gerçekten utanç verici bir kara leke olarak tarihine geçecek adımdır."
"Yavaş yavaş, Batı toplumlarındaki halkların isyanı ve son derece soylu eylemler yapmaları neticesinde, Filistin devletiyle ilgili bir tablonun ortaya çıkması çerçevesinde daha çok ses çıkmaya başladı. Bu devletin kurulması için öncelikle ateşkesin ortaya çıkması lazım. Ortada bir ateşkes yok. İkinci bir nokta şu, sık sık başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinden bahsediyoruz. Fakat İsrail'in, Gazze'yle ilgili planları, Gazze'de ortaya koyduğu soykırım faaliyeti ve yansıyan planları coğrafi bütünlüğü tamamen yok edecek ve her türlü devlet niteliğinden yoksun kağıt üstünde bir devlet konumuna getirebilecek bir noktaya doğru ilerlemektedir."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cezayir'den Mısır'a kadar geniş bir diplomasi ağı çerçevesinde ziyaretler gerçekleştirdiğini anımsatan Çelik, bu ziyaretlerin amacının Gazze konusundaki ortak duruşu güçlendirmek olduğunu söyledi.
Erdoğan'ın turunun, Gazze için yapılmış en geniş diplomatik girişim olduğunu dile getiren Çelik, "Bundan sonrasında da Gazze birinci gündemimiz olmaya devam edecektir. Hem ateşkesin sağlanması hem de başkenti Doğu Kudüs olan ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin ortaya çıkması için bütün gücümüzü kullanarak çalışmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Çelik, Ermenistan'la normalleşme sürecini dinamik bir şekilde Azerbaycan'la uyum ve mutabakat içerisinde ilerletmeye çalıştıklarını, bu süreci sabote etmeye çalışan birtakım girişimler olduğunu belirtti.
Ermenistan'ın saldırganlıktan vazgeçmesi ve kendi refahı çerçevesinde bir normalleşme yürütme konusunda iradenin ortaya çıktığını gördüklerini kaydeden Çelik, ancak bazı Batılı devletlerin bunu sabote etmeye, diasporanın da engellemeye çalıştığını gördüklerini ifade etti.
Çelik, "Bizim buradaki pozisyonumuz, ne olursa olsun bölgede saldırganlıktan vazgeçilmesi halinde bir normalleşmenin olmasıdır ve bölgenin ortak barışına katkı sağlayacak şekilde bu mekanizmaların kurulmasıdır. Buradaki barışçıl diplomasiyi de güçlü bir şekilde desteklemeye devam edeceğiz." dedi.
Yerel seçim sürecinde Cumhur İttifakı'nın tutarlı ve açık bir iletişimle yoluna devam ettiğini belirten Çelik, muhalefetin 14-28 Mayıs sürecinden yerel seçim sürecine kadarki sürede içine düştüğü tabloyu hatırlatmak gerektiğini söyledi.
Muhalefetin, "altılı, yedili masa" diyerek yola çıktıklarını ifade eden Çelik, "O zaman bunların ortaya koymaya çalıştığı sistemin milletimizin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir sistem olmadığını, sadece birtakım siyasi partilere makam, mevki dağıtmak şeklinde bir istismar siyasetinin neticesinde ucube bir mekanizma olduğunu ifade etmiştik. Sonrasında ortaya çıkan gelişmeler bizim bu ifadelerimizin çok ötesinde bir vahametin ortada olduğunu gösterdi." diye konuştu.
Milletin önüne çıkıp yan yana poz verenlerin, şu anda birbirlerine Türk siyasi tarihinin en ağır söylemlerini kullandığını söyleyen Çelik, "Altılı, yedili masaya destek veren genel başkanların ve parti yönetimlerinin vatandaşlarımıza bir özür borcu vardır. Birbirleriyle ilgili en ağır lafları söylüyorlar. Her birinin yerel seçim için çıkıp da oy istemeden önce o süreçte ortaya koydukları tutumla ilgili olarak millete özür dilemesi ve genel seçimler öncesinde milletin huzuruna çıktıkları bu tablonun siyasi saçmalığa dönüşmesi karşısında millete bir hesap vermesi gerekir." dedi.
CHP'ye yönelik eleştirilerde bulunan Çelik, şunları söyledi:
"Neredeyse siyasi aklın rafa kaldırıldığı, onun yerine yapay zeka ile karar verilmeye çalışıldığı, onun da hiçbir neticesinin olmadığı bir tablo var. CHP Genel Başkanı, Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısında, 'Aşırı sağın yükselişine ve popülizme karşı mücadelede insanların yanında durmalıyız' diyor. Ama en ağır aşırı sağ sembolleri ve söylemleri kullananları partisinden belediye başkan adayı yapıyor. Aynı zamanda, demokrasinin en büyük düşmanı olan terörle ilgili, ilkeli ve demokratik bir söylem kullanmayan, tersi istikamette ileri gidenlerle de bir ittifak gerçekleştirmeye çalışıyor. İşte bütün bunlar demokrasiyi zehirleyen siyasetsizliğin neticesidir."
"Çocukların gözünün içine bakarak nefret söyleminde bulundu. Göçmen politikası konusunda, göç politikası konusunda insanların farklı görüşleri olur. Bu bir ırkçılığa dönüşmediği, bir nefret siyasetine dönüşmediği sürece demokraside makuldür. Ama nefret siyasetine ve ırkçılığa dönüştüğü zaman Avrupa'daki faşistler gibi bir söylem çerçevesinde bu ifade edildiği zaman bu demokratik olmaz. Bu milletimizin faydasına da olmaz. Milletimizin değerleriyle uyumlu da olmaz. Bunların hangi provokasyonlar gözetilerek yapıldığını net biçimde görmekteyiz. Bir topluluğun içerisinde o çocuklara böylesine faşizan bir üslupla konuşulmasını şiddetle lanetlediğimizi ve kınadığımızı ifade etmek isterim."
Seçime yönelik tedbirlere ilişkin soru üzerine Çelik, "Bütün siyasi partilerin üzerine düşen, sandık güvenliğini sağlamak, milletin iradesinin tam tecelli etmesine yardımcı olmaktır. Bu sebeple Yüksek Seçim Kurulunun ve devlet kurumlarının aldığı tedbirler var. Bunun yanı sıra, siyasi partilerin temsilcilerinin olayı takip etmekle ilgili vazifeleri var. AK Parti olarak şuna inanıyoruz; herkes sahada özgürce siyasi faaliyet yapabilsin. Hukuk ilkeleri çerçevesinde, demokratik ilkeler çerçevesinde herhangi bir nefret siyasetine ve antidemokratik bir duruma savrulmadan, meşruiyet çerçevesinde herkes siyasi faaliyetini yapabilsin, vatandaşımıza gitsin, kendisini anlatsın." değerlendirmesinde bulundu.
Kamuoyunun, üst üste yaşanan olumsuz olaylar üzerine seçim güvenliğiyle ilgili haklı olarak sorular sormaya başladığını belirten Çelik, "Herkes şundan emin olsun. Türkiye güvenli şekilde seçim yapan ve güvenli bir ülkedir. Seçimin güvenliğini sağlama bakımından İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız bütün gücüyle sandıkların güvenliğini sağlayacak şekilde yüksek konsantrasyonla çalışmaktadır. Güvenlik güçlerimiz pek çok seçimde güvenli bir şekilde bu süreçleri yönettiler… Türkiye yine güvenli bir şekilde seçimleri yapacak ve sandığa ulaşacaktır." dedi.
"Biz ne dini değerlerin istismarına ne de dini değerleri inciten birtakım açıklamalar yapılmasına müsaade ederiz. Bunlara karşı söylemimizi, duruşumuzu, siyasi mücadelemizi net bir şekilde ortaya koyarız. Çünkü vatandaşlarımızın sahip olduğu değerleri incitmeye hukuken de ahlaken de hiç kimsenin haklı yoktur. Biz siyaseten bunlarla mücadele etme konusunda son derece tecrübeliyiz. Bundan sonrasında bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Benzer şekilde devletimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız, Kurtuluş Savaşımızın Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili her türlü çirkin söylemin karşısında oluruz. Her türlü kötü sözün karşısında oluruz. Tarihin değerlendirilmesi, tarihin eleştirilmesi, tarihin tartışılması başka bir şeydir. Dünyadaki bütün liderlerin bulunduğu dönemlerde yaptıkları işler, imza attıkları siyasetler, işte kitaplar yazılır, filmler çekilir, tarihçiler tartışır, belgeler konuşur. Bu başka bir konudur. Zaten bütün demokrasilerde haktır bu. Bütün dünyada da bu şekilde olmaktadır. Ama devletimizin kurucu liderine Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e karşı herhangi bir nefret söyleminin, herhangi bir kötü sözün meşrulaştırmasını asla kabul etmeyiz. Bunların da tamamen karşısında oluruz ve bunlarla da mücadeleyi güçlü bir şekilde vermeye devam ederiz."
"İki tarafla da konuşabilen, bir diplomasi kapasitesi ortaya koyabilen, iki tarafın da alt düzeyde Türkiye'ye gelmesini sağlayan ve üst düzeydeki bir buluşma için öncülük eden Türkiye oldu. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu diplomatik kapasite aslında halen masadaki barışı gerçekleştirebilecek yegane diplomatik kapasite ve yegane diplomatik seçenektir. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya-Ukrayna arasında arabulucu olma çağrısı, iki taraf da kabul ettiği takdirde devam etmektedir. Şu ana kadar iki tarafın da 'Eğer böyle bir aşamaya gelinirse yegane güvenilir arabulucu Türkiye'dir' yönündeki iradesinde bir değişiklik olmamıştır."