Suriye’ye düzenlediği 3 ayrı harekâtla bölücü planları akamete uğratan Türkiye, Doğu Akdeniz’de yeni oyun kurdu. Türkiye ile Libya arasında, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalandı. Anlaşma ile Türkiye, Akdeniz’in batısındaki meşru sınırlarını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. İki ülke deniz sınır koordinatlarının ayrıntısını da içeren anlaşmanın hayata geçirilmesinde Libya tüm hukuki işlemleri tamamlarken, Türkiye ise tarihi sözleşmeyi TBMM’de onaylanmasının ardından Birleşmiş Milletler’e bildirecek. Muhtıra böylece resmen yürürlüğe girecek.
Akdeniz’deki dev mutabakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla yürütüldü. Son olarak Libya Kara ve Deniz Hudut Komitesi’nin 18-19 Kasım’da Türkiye’yi ziyaretinde teknik çalışmalar tamamlandı. Hazır hale gelen anlaşma Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj’ın önceki gün Erdoğan’la buluşmasında imzalandı. Libya’da iç karışıklıklar devam etse de anlaşmanın BM nezdinde meşrû bir hükümetle yapılmış olması, mutabakat üzerindeki meşruiyet tartışmalarını bertaraf ediyor.
İki ülkenin Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerini (MEB) tanımlayan anlaşmada Türkiye ile Libya arasına ‘deniz yetki alanı şeridi’ çekildi ve bu şerit Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır arasında kalkan oluşturdu. Ayrıca Yunanistan’ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları hattını esas alarak Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır ile sınırlandırma anlaşması yapması girişimi önlenerek oldu-bitti çabalarının önü kesildi. Adeta Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası ile Türkiye’yi Akdeniz’de 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetme oyunu da bozulmuş oldu. Dolmabahçe Anlaşmasıyla birlikte Yunanistan ne Kıbrıs Rumlarıyla ne de Mısır’la MEB anlaşması yapamayacak.
Mutabakatla birlikte Türkiye, enerji kaynaklarını paylaşma amaçlı kurulan şer ittifaklarına karşı sahada üstünlük kazandı. Ayrıca enerji jeopolitiğine doğrudan etki ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında kritik kazanımlar elde etti. Libya ise Yunanistan’ın gasp ederek hidrokarbon ihaleleri açtığı 39 bin kilometrekarelik bölgede hakimiyetini ilan etmiş oldu. Libya bu anlaşmayı Yunanistan ile imzalasaydı neredeyse Kıbrıs adası büyüklüğünde bir bölgedeki haklarından vazgeçmiş olacaktı. Dolmabahçe’deki mutabakat, Türkiye’nin Akdeniz’de bir kıyıdaş devletle imzaladığı ilk münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması oldu. Anlaşmayla Türkiye, Mavi Vatan topraklarının yaklaşık 4’te 1’i büyüklüğünde bir alanda meşrû hakimiyetini resmen ilan etmiş oldu. Bugüne kadar donanma gücüyle izlenen Gambot diplomasisiyle bu bölgedeki hak ve menfaatlerini koruyan Ankara, meşrû hakları için hukuki altyapı oluşturdu.
Türkiye ve Libya, deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması için çalışmaları bundan 9 yıl önce başlatmıştı. Libya, 27 Mayıs 2009’da münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan edip sınır ülkelerle anlaşmaya hazır olduğunu duyurunca dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit’in talimatıyla yapılan araştırmalarda, Türkiye ve Libya’nın karşılıklı kıyılarının olduğu ve iki ülke arasında bir sınırlandırma anlaşması yapılabileceği haritalarla ortaya konuldu. 29 Kasım 2010’da dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya’ya, beraberinde haritalarla gitti. İki ülke, anlaşma için çalışmaları başlattı. Henüz birkaç ay geçmişti ki Libya’da düğmeye basıldı. 2011 yılı başında patlak veren iç savaş, tüm çalışmaların rafa kaldırılmasına neden oldu. Libya ile yarıda kesilen görüşmeler Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 5 Kasım 2018’deki Libya ziyaretiyle yeniden hız kazandı. Ancak bu girişimin üzerinden daha bir ay geçmeden, 2019 başında CIA destekli darbeci General Halife Hafter harekete geçirildi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmeyi amaçlayan Trablus saldırısı başladı. Türkiye ile Libya ne zaman bir MEB anlaşmasına yaklaşsa ülkedeki karışıklığın artması dikkat çekiyor. Dolmabahçe’deki tarihi mutabakat, Libya’daki meşrû hükümet güçlerinin darbeci Hafter’e bağlı militanları Türkiye’nin desteğiyle püskürtmesi sonrasında gerçekleşti.
Akdeniz’de anakara ülkesi olarak en büyük söz sahibi ülkeler arasında bulunan Türkiye, Libya’nın yanısıra İsrail ve Mısır başta olmak üzere kıyısı bulunan diğer ülkelere de sınırlandırma anlaşması çağrısı yapıyor. Dr. Cihat Yaycı, yaptığı çalışmalarda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması imzaladığı İsrail’e ait 4 bin 600 kilometrekare, Lübnan’a ait 3 bin 957 kilometrekare, Mısır’a ait ise 21 bin 500 kilometrekare büyüklüğünde bir deniz yetki alanını, bu ülkelerin aleyhine olacak şekilde sahiplendiğini ortaya koymuştu. İsrail GKRY yerine Türkiye ile sınırlandırma anlaşması imzalamış olsaydı, GKRY’nin ihaleye açtığı 13 ruhsat sahasından 12. Parselin tamamı, 8,9 ve 11. Parsellerin büyük kısmı ile 1, 7 ve 10. Parsellerin bir kısmı İsrail’in olacaktı. Eğer Mısır yetkisi tartışmalı olan GKRY yerine Türkiye ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsaydı, 11 bin 500 kilometre kare daha fazla deniz alanına sahip olacak ve İtalyan ENİ tarafından yapılan sondaj sonucu 225 milyar metreküpe yakın gaz tespit edilen 6 nolu parselin güney yarısı ile 4, 5, 7 ve 11 nolu parsellerin bir kısmına sahip olacaktı. Bu ülkeler Türkiye değil KKTC ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsalardı dahi enerji yataklarına ait parsellerden GKRY ile yaptıkları anlaşmalardan çok daha fazla pay alacaklardı.