Son dönemde dini değerlere yönelik saldırılar akıllara geçmişte kritik dönemlerde gerçekleştirilen ve FETÖ’nün parmak izlerinin çıktığı Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleri ile Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamını akıllara getirdi. Geçmişte işlenen cinayetlerle planlananın günümüzde cami, cemevi ve kiliselere yönelik saldırılarla yeniden tezgahlandığı belirtiliyor. CHP’nin başlattığı darbe söylentilerini cami, cemevi ve kiliseleri hedef alan saldırılar izledi. Ankara’da ezan okunduğu sırada araçta yüksek sesle müzik dinleyenleri uyardığı için öldürülen Barış Çakan’ın, “Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldüğü” yalanını Hrant Dink Vakfı’na yönelik tehditler izledi. Her iki olayda da toplumun etnik sinir uçları hedef alındı.
Türkiye’nin toplumsal fay hatlarını hedef alan sistematik tüm bu saldırılar akıllara FETÖ saldırılarını ve yöntemlerini getirdi. Agos Gazetesi genel yayın yönetmeniyken 19 Ocak 2007’de hayatını kaybeden Hrant Dink suikastının arkasından FETÖ çıktı. Ancak FETÖ’nün hedef saptırmasıyla gerçeklerin üzeri uzun yıllar örtüldü. Bu nedenle Dink’in ölümüne ilişkin dava 13 yıldır devam ediyor. Türkiye’de sonuçlanması beklenen önemli dosyalar arasında yer alan Dink davasının sanıkları arasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, firari savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri de yer alıyor.
Türkiye’de yabancılara karşı gerçekleşen olaylardan biri de Rahip Santoro cinayetiydi. Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro, 5 Şubat 2006’da Trabzon’da öldürüldü. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü ise FETÖ’cü Ramazan Akyürek’ti. Akyürek, Hrant Dink davasından da sanıkları arasında.
Yine Zirve Yayınevi katliamının arkasında da FETÖ’nün parmak izleri çıktı. 18 Nisan 2007’de Malatya’da Zirve Yayınevi’nde biri Alman uyruklu üç Hristiyan öldürüldü. Zirve Yayınevi katliamı olarak anılan bu olayın ardından açılan davada FETÖ’cü savcılar tarafından karartma yapıldı. Dava sürecinde tanık olarak ifade verenler FETÖ tarafından tehdit edildiklerini itiraf etti. Söz konusu olaya ilişkin dava daha sonra FETÖ’nün kumpas davalarından olan Ergenekon davası ile birleştirildi. FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesinde cinayetle ilgili sistematik algı yönetimi yürütüldü. 13 Mart 2009 tarihli Zaman gazetesinin manşeti “Ergenekon Zirve’ye uzandı” oldu.
“Dinler arası diyalog ve hoşgörü” sloganını kendisine maske yapan FETÖ, geçmiş dönemde söz konusu saldırılardan önce Hristiyanları hedef göstermekteydi. Örgütün yayın organlarında Hristiyanlara karşı sistematik karalama kampanyası yürütüldü. Önce algı operasyonuyla gerekli zemini oluşturan hain örgüt, daha sonra ise saldırı için harekete geçti. Söz konusu karalama kampanyası da son dönemde gerçekleştirilen saldırıların ardından yapılan manipülatif paylaşımları, yürütülen algı operasyonlarını akıllara getirdi. Bu da Rahip Santora cinayeti, Hrant Dink suikastı ve Zirve Yayınevi katliamıyla planlananın yeniden tezgahlandığını ortaya koydu.