Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu.
Tekin, Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz ve editörlerin yeni eğitim öğretim yılına ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmede bulundu.
Öğretmen, veli, öğrenci ve yöneticilere başarılı bir eğitim öğretim yılı dileklerini ileten Tekin, "İnşallah güzel başlar, güzel ve arzu ettiğimiz şekilde de sonlandırılır." dedi.
Yaz aylarında eğitim öğretimin başladığı andan itibaren çalıştıklarının birkaç katı fazla çalıştıklarını ve sürece yönelik hazırlıkların çok yoğun şekilde sürdüğünü belirten Tekin, "Yaklaşık 21 milyona yakın öğrencimiz var. Yani anne babasıyla düşündüğünüzde 60 milyonun üstünde kişiyle muhatabız." dedi.
Sokaktaki herkesin eğitim öğretimle ilgili düşüncesi, hayali ve ideali olduğuna değinen Tekin, dolayısıyla 86 milyon muhatapları olduğunu dile getirdi.
Tekin, Türkiye'de 74 bin eğitim-öğretim kurumu ve 878 bin derslik bulunduğuna dikkati çekerek, toplamda 1 milyon 159 bin 124 mesai arkadaşları olduğunu kaydetti. Bu kurumlarda yaklaşık 100 bin idarecileri olduğunu da belirten Tekin, "Gerçekten çok büyük bir camia. Biz şöyle bir mantıkla hareket ettik. Dedik ki 'Yani madem bu kadar büyük bir ekibiz, bunun dezavantajlarını değil, avantajlarını görmemiz gerekiyor. Yaz aylarında da biz arkadaşlarımızla bir istişare süreci başlatalım' dedik. Yaklaşık 10 bin civarında öğretmen arkadaşımızla buluştuk, bir araya geldik. Gittiğimiz her ilde 100-150 kişilik öğretmen arkadaşla monolog tarzı toplantılar değil, her birisinin eline mikrofon alıp hem kişisel sorunlarıyla hem de eğitim öğretim süreciyle ilgili fikirlerini, düşüncelerini, hayallerini, ideallerini paylaştığı bir süreç başlattık." diye konuştu.
Her ayın ilk cumartesi günü öğretmenlerle, "Öğretmenler Odası Buluşmaları" gerçekleştirdiklerini anımsatan Tekin, yaz aylarında mevzuatta bazı değişiklikler yaptıklarını da söyledi.
Bu kapsamda okullardaki fiziki çalışmaları anlatan Tekin, bu yıl devlet okullarında 5 bin 624 yeni dersliği daha hizmete aldıklarını, deprem bölgesi dışında 7 bin 530 derslikte güçlendirme, 66 bin derslikte de onarım çalışması yaptıklarını, Türkiye genelinde 79 bin 475 dersliği yazın bakımdan geçirdiklerini kaydetti.
Sahada alınan geri dönüşler doğrultusunda yönetmelik değişiklikleri yaptıklarını dile getiren Tekin, şöyle devam etti:
"En önemli problemlerden bir tanesi özel okul ücretleriyle ilgili konu idi. Dolayısıyla ilk yaptığımız yönetmelik değişikliklerinden bir tanesini Özel Öğretim Kurumları Yönetmenliği'nde yaptık. Özel okullarla yaptığımız istişarelerde ücret belirleme politikasıyla ilgili gelinen durumda, öğretmenlere ve velilere iyi hizmet edebilmek açısından eğitim öğretim ücretlerini, servis ve yemek ücretlerine yansıttıklarını özel okullar kabul etmişlerdi. Biz de özel okul ücretleriyle ilgili TEFE-TÜFE oranına göre artış yaparak, servis ve yemek ücretlerinden kamuoyunu rahatsız edecek artışlar yapmamalarının garantisini aldık kendilerinden."
Başka yönetmelik hazırlıkları olduğuna işaret eden Tekin, bu hafta, bunları eğitim öğretim yılı başlayınca yayınlayacaklarını söyledi.
Tekin, geçen hafta 81 il valiliğine yeni eğitim öğretim dönemiyle ilgili dikkat çekilmesi gereken hususlar konusunda genelge gönderdiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Birincisi, biz genelgemizde kamuoyunda hemen hemen herkesin şikayetçi olduğu, başta obezite, yani çocuklarımızın ve gençlerimizin hareketsizliğini gündemimize alarak valiliklerimize, il müdürlüklerimizden çocuklarımıza sabah ders başlamadan önce kendi imkanları ölçüsünde bir fiziksel aktivite organizasyonu yapmalarını istedik. Yani 15-20 dakika, çocuğu da yormadan... Şöyle düşünün, çocuk servisten iniyor, derse giriyor, eve dönüyor, bilgisayarın başında oturuyor. Tamamen gün içerisinde 300-500 adım dahi atmadan günü tamamlayan çocuklarımız var. Obezite ve dijital bağımlılık, önümüzdeki dönem problemlerinden bir tanesi. Yani ekonomik açıdan da sağlık açısından da öyle. Sonrasında ortaya çıkarabildiği sağlık problemleri ve onun sağlık bütçesine yükleyeceği yükü düşündüğümüzde ben bunu önemsiyorum."
Tekin, fiziksel aktivitenin ilkokul, ortaokul ve liselerde okulların fiziksel ortamlarının imkan verdiği kısıtlılıklar içerisinde yapılabilmesini önemsediklerini belirterek, birçok çocuğun okulda yaptığı fiziksel aktivitenin gün boyu yapacağı fiziksel aktivite olacağını, bunun çocuğun sağlığı için önemli olduğunu kaydetti.
Atıl durumdaki okul bahçelerinin, çocukların oyun oynadıkları bir alana dönüşmesini istediklerini de belirten Tekin, bunun, öğrencilerin sosyalleşmesi ve sağlığı açısından önemine işaret etti.
"Geleneksel oyunlarımızın yansıtıldığı oyun alanları kuruyoruz." diyen Tekin, şöyle konuştu:
"Asosyal, elektronik ortamda dijital dostluklar dışında başka dostu olmayan çocuklarımız, ders başladığında belki arkadaşlarıyla paylaşımda bulunmuyor. Teneffüste de herkes kendi bilgisayarından veya kendi laptopundan, tabletinden başka tür etkinlikler içerisine girdiğinde belki 3-5 kelime konuşmadan arkadaşlarıyla günü tamamlayan öğrencilerimiz olacaktı. Bunun da önüne geçmek istiyoruz. Dolayısıyla yeni dönemde okul müdürlerimizden, öğretmenlerimizden istediğiniz şeylerden bir tanesi de buydu." dedi.
Okul bahçelerine oyun parklarının bir kısmını kurduklarını dile getiren Tekin, EBA ortamı üzerinde de geleneksel oyunlarla ilgili modüller yükledikleri bilgisini verdi. Tekin, "Ben bunu çok önemsiyorum. Bu sağlıklı bir toplum için, sağlıklı bir birey için gerekli. Bir de hani bizim açımızdan da bir nostalji."dedi.
Eskiden zil çaldığında öğrencilerin bahçeye koştuğunu anımsatan Tekin, "Şimdi tekrar bunun olmasını istiyoruz. Bu toplum olarak ihtiyaç duyduğumuz bir şey. Bu kararları alırken sadece bu boyutları da değil aynı zamanda bunun pedagojik olarak eğitim sürecine de pozitif yansıyacağını düşündüğümüz için bunları yaptık." ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin, hem temel eğitim düzeyinde hem ortaöğretim düzeyinde öğrencilere sosyal etkinliklerinin zamanla notlandırılacağı bir düzen oluşturmak istediklerini de vurgulayarak, "Çocuklarımız eğitim öğretim sürecinin dışında sosyal etkinlikler içerisinde de bulunsunlar. Bunları da bizim oluşturduğumuz modüle kaydederek sonra eğitim öğretim sürecindeki başarıların ölçüldüğü bir şey oluşsun istiyorum."
Birçok Batı ülkesinde uygulanan bir modeli üretmek istediklerini söyleyen Tekin, "Dedik ki velilerimiz sınıfa girmesin, koridorlarda dolaşmasın. Okul müdürü ile öğretmen üzerinde bir randevu sistemi oluşturalım, görüşmek istediği öğretmenle anlatmak istediği problemi her neyse randevu saatinde gitsin ve görüşsün. Bunu da çok önemsiyoruz. Öğretmen arkadaşlarımızın da bu yönde çok ciddi tereddütleri vardı." diye konuştu.
Çocukların cep telefonlarıyla ilgili çok fazla merakı olduğunu belirten Tekin, "Çocuklarımızın cep telefonuyla birlikte derse girmelerini istemiyoruz. Bununla ilgili okul müdürlerimiz gerekli tedbirleri aldılar. Derse girmeden çocuklarımız cep telefonlarını teslim edecekler. Aynı şekilde öğretmen arkadaşlarımızdan da rica ettik, sınıflarda cep telefonuyla zaman geçirerek çocuklara kötü örnek olmamaları konusunda. Kişisel verilerle ilgili hukuki düzenlemelerimiz de var. Çocuklar kendilerinin veya öğretmenlerinin cep telefonlarıyla görüntülerini, seslerini kaydedip sosyal medya ortamlarından paylaşıyorlardı. Bunun bir sürü disiplin boyutu da vardı. Dolayısıyla bunun da yapılmasını istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
Okullarda zorunlu bağış adı altında kayıt ücretinin alınıp alınmamasına ilişkin soru üzerine Tekin, "Böyle usul asla yok, mevzuatımızın hiçbir yerinde yok. Ne kayıt ücreti var ne de bağış zorunluluğu var. Bunun altını çizerek belirtmek istiyorum. Bu konuda velileri zorlayanları hem hukuk hem de sözlü olarak uyarıyoruz zaten." bilgisini verdi.
Tekin, hem ortaöğretim hem de lise düzeyindeki öğrencilerin hangi okula kayıt yapacaklarına dair düzenlemelerin çok belirgin olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Değişik gerekçelerle çocuklarını belli okullara göndermek isteyen ve bu konuda ısrarcı olan velilerimiz var. Bunlar okul idarelerine okulların belli ihtiyaçlarını gidermek üzere bağış yapıyorlar. Boş kontenjan varsa okul yönetimimiz kendilerine yardımcı oluyor. Ama okulun belli ihtiyaçlarını karşılamak için bağışlarda bulunuyorlar. Nihayetinde oradaki çocukların ihtiyaçlarını karşılıyorlar ama bunların tamamı isteğe bağlı bağış olarak kabul edilebilir. Ama zorunlu bağış, kayıt ücreti kesinlikle böyle düzenlememiz, isteğimiz, politikamız yok. Bunu yapan arkadaşlarla ilgili zaten gerekli işlemleri yapıyoruz."
Bakan Tekin, liselerde sınıf tekrarı ve devamsızlıkla ilgili alınan karara ilişkin soru üzerine, şöyle konuştu:
"Biz öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın kendileri açısından 'Ben sınıftaki otoritemi nasıl kuracağım. Bu çocuğa karşı bir yaptırımım yok. Ben sınavımda başarısız olsa dahi geçecek bir öğrenciyi nasıl eğitim öğretim sürecine adapte edebilirim...' Bunlar hep birbirlerini tetikleyen şeyler. Bir yerde bununla ilgili bir tedbir almak gerekiyor. Bu konuda kesin kararlıyız. Okul devamları, sınıf tekrarı konusunda ısrarcıyız. Bunun eğitim öğretim sürecini sekteye uğratan sorunlardan bir tanesi olduğunu düşünüyoruz. Yönetmeliğimiz yayın sürecinde."
Tekin, devamsızlık ve açık liseyi birlikte değerlendirmek gerektiğinin altını çizerek, açık liseye kayıt oranlarındaki büyüklüğün şaşırtıcı olduğunu, örgün eğitimdeki çocukların açık liseye gitmemeleri yönünde çalışma yaptıklarını ifade etti.
Açık lise okuyanların merdiven altı, denetimsiz, izinsiz ve içeriği konusunda çocuklara belki de hiçbir faydası olmayan kurslara devam ettiği yönünde bilgi edindiklerini dile getiren Tekin, merdiven altı kursların bilhassa FETÖ kapsamıyla hem resmi okullarda hem de özel okullarda ilişiği kesilen kişilerin yönettiği bir sektör olduğunu bildirdi.
Tekin, izinsiz kurslarla ilgili İçişleri Bakanlığı ile istişare halinde olduklarını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Yeni dönemde gerekli tedbirleri alacağız. Velilerimiz, Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü bünyesinde izinli ve müfredatı onaylı olan özel öğretim kurslarımıza baksınlar ve çocuklarını bu tür yerlere kaydetsinler. Bütün özel öğretim kurumlarında QR kodla kimlik tanımlaması yaptık, velilerimiz bu kodları okutarak bu kurumların izinli olup olmadıklarını rahatlıkla görebilir. Bu açıdan lütfen çocuklarımızı merdiven altı kurslarına göndermeyin."
"Öğretmen ihtiyacı var mı, bu ihtiyaç ne zaman karşılanır?" sorusuna Tekin, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen ihtiyacına ilişkin net bir rakam vermenin doğru olmadığını, söylenilen rakamların yaklaşık rakamlar olduğunu söyledi.
Bakanlığın her yıl takvim yılının sonunda, her okulda okutulan ders, öğrenci sayısı, şube sayısı üzerinden okulların normunu hesap ettiğini belirten Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda 68 bin öğretmen ihtiyacımız var. Yaklaşık ama bu rakam. Başka parametrelerle birlikte öğretmen ihtiyaç rakamımızı sürekli güncelliyoruz. Çünkü müfredat ve Talim Terbiyeyi Kurulu Başkanlığı sürekli müfredat güncellemesi yaptığı için biz de okullarımızdaki devam, kayıt ve benzeri rakamlar üzerinden sürekli güncelleme yaptığımız için öğretmen ihtiyacımız güncelleniyor."
Bakan Tekin, şu an duyulan 68 bin öğretmen ihtiyacıyla ilgili bir süreç başlatmak istediklerini, bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da destek olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanlığıyla, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile öğretmen ihtiyacı rakamı konusunda konuştuklarını belirten Tekin, "Sayı söyleyemem ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim bahar yarı yılının başında yeni atanan bir grup öğretmen arkadaşımızla eğitim öğretim sürecine başlayacağız. Bunun anlamı şudur; ekim sonu itibarıyla branş bazlı olarak kaç kişi alınacağını ilan edip, şubat ayı yani yeni bahar eğitim öğretim yılı başlarken yeni öğretmen arkadaşlarımızı ailemize dahil etmiş olmayı planlıyoruz." diye konuştu.
Tekin, gelecek dönemde yapacakları yeniliklerle birlikte özellikle yabancı dil eğitimiyle ilgili ihtiyaçlarının yoğun olduğunu, özel eğitim öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, imam hatip okullarında meslek dersi öğretmenliği gibi alanların temininde güçlük yaşadıklarını ifade etti.
Bu konuda bir tercihte bulunmadıklarını, elektronik ortamda ihtiyacın belli olduğunu belirten Tekin, şunları kaydetti:
"İngilizce öğretmenliğinde, sınıf öğretmenliğinde kaç tane ihtiyacımız var, bize tahsis edilen kadro sayısı kaçsa onu aritmetik olarak bunlara eşit dağıtıyoruz ve tablo kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Orada herhangi bir ihtiyacı önceleyip bir başka ihtiyacı ikinci plana atmıyoruz. Otomatik olarak hesap ettiğimiz bir rakam. Tahmin ediyorum ekim içerisinde de bu konuyla ilgili takvimimizi branş dağılımlı olarak kamuoyuyla paylaşmış oluruz."
Bakan Tekin, "Öğretmenlerin sınıf içerisinde rol model olmasına yönelik önlük giymelerinin teşvik edileceğini açıkladınız. Bu uygulamayı nasıl hayata geçireceksiniz, önlükleri bakanlık mı temin edecek?" sorusu üzerine bu kararı alırken yaklaşık 10 bin öğretmenle sohbet ettiğini söyledi.
Öğretmenlerin şu an çok genç olduğunu, yüzde 70'den fazlasının 2003'ten sonra sisteme dahil edilen öğretmenlerden oluştuğunu dile getiren Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Okula gidildiğinde, öğrenci mi, veli mi, öğretmen mi, ayırt edemiyorlar, böyle bir tablo söz konusu. Öğrenciler fark edemiyorlar yani öğretmeninin öğretmen olduğunu, dersine girmiyorsa büyük okullarda özellikle. Öğretmen arkadaşlar, genel anlamda toplumumuzda, bu anlamdaki uygulamalardan, öğrencilerimizin, çocuklarımızın, gençlerimizin disiplin anlamında istediğimiz gibi yetişmediklerinden çok bu anlamda farklılıklar arz ettiğinden rahatsız olunduğu bize dile getiriliyor. Öğrencilerimize bu anlamda örnek olmak açısından, öğrencilerimizin en çok örnek aldığı kişiler öğretmenleri... Dolayısıyla öğretmen arkadaşlarımıza şunu söyledik, bu konuda bir tavsiye kararı yok zaten. Biz öğretmen arkadaşlarımıza tavsiye kararında bulunduk. Şu an bu bir zorunluluk değil.
Biz 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir aksilik olmazsa öğretmen arkadaşlarımıza bakanlık olarak bir önlük hediye etmeyi planlıyoruz. Hem bizim olgunlaşmalar hem de üniversitelerdeki moda tasarım bölümlerindeki arkadaşlar bir önlük tasarlıyor şu anda. 24 Kasım'da da arkadaşlarımız önlük giyerlerse mutlu olacağız. Şu an zorunlu değil."
"Seçmeli dersler konusunda müfredat değişikliğinin detayları ve güncel gelişmelerin müfredata hızlı aktarılması konusunda ne yapmayı planlıyorsunuz?" sorusuna ilişkin Bakan Tekin, müfredatı sürekli güncellediklerini, güncellenmesi için Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının gerekli adımları attığını belirtti.
Bu konuda bazı eleştiriler bulunduğunu dile getiren Tekin, gelişen durumlara dinamik bir yapı olarak gördükleri müfredatın güncellemesine ihtiyaç duyduklarını söyledi.
Tekin, müfredatı öğrencilerle paylaşan öğretmenlerin geri dönüşlerinin de kendileri için önemli olduğunu, öğretmenlerin görüşlerini sıklıkla aldıklarını vurguladı.
Seçmeli derslerdeki müfredat güncellemesine ilişkin de seçmeli derslerin diğer akademik derslerin devamı niteliğinde olmasının pedagojik anlamı bulunmadığını vurgulayan Tekin, çocukların, sosyal, kültürel veya kişisel gelişimleri açısından kendilerine fayda verecek başka alanlara yönelmeleri için düzenlemeler yaptıklarını ifade etti.
Tekin, "Dersleri 3 kategoriye ayırdık. İlla 'Ben akademik anlamda kendimi eksik duyduğum bir ders var, devamını almak istiyorum' diyen arkadaşımıza sadece bir tanesinin bu şekilde değerlendirebileceğini söyledik. Diğer iki tanesini çocuğun farklı alanlarda gelişebileceği, kendisini geliştirebileceği seçmeli dersleri seçmesini arzu ettiğimiz için bunu yaptık." şeklinde konuştu.
Bu konuda eleştirilerde bulunanlardan da seçmeli derslerin içeriğine bakmalarını isteyen Tekin, seçmeli dersler arasına düşünme eğitimi, metin tahlilleri, bilişim teknolojileri ve yazılım, iklim, çevre ve yenilikçi çözümler, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği, temel hukuk bilgisi, adabımuaşeret, Türk sosyal hayatında aile, Türk kültür ve medeniyet tarihi, sanat ve spor eğitimi konulduğunu bildirdi.
Tekin, bu derslerin kimler tarafından okutulacağının Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 9 No'lu kararına göre belirleneceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Okullarımızda koyduğumuz bu yeni dersi doğrudan lisans programı itibarıyla okutabilecek arkadaşlarımız varsa bu öğretmenimizin dersi açmasını istiyoruz. Lisans formasyonu olarak bu dersi anlatabilecek arkadaşımız yok ama buna ilgi duyan, bununla ilgili sertifikaları ya da benzeri belgeleri olan arkadaşlarımız var, onlar verebilir. Bunları verebilecek kimse yok o zaman il milli eğitim müdürlüğümüze bu konuda dersi verebilecek dışarıdan, il genelinden, il tarım müdürlüğünden veya bu konuyla ilgili kamu otoritesinden herhangi bir uzmanın bu dersi vermesi için imkan tanıdık. Okul idaresinin, seçilen bu dersleri verebilecek ilinde, ilçesinde uygun formasyona sahip öğretmeni bulabileceği bir imkanı oldu."
"Temmuz ayında Anayasa Mahkemesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda 6 madde iptal etmişti. Bu iptal edilen maddelerle ilgili yeni bir çalışmanız var mı?" sorusu üzerine Tekin, Anayasa Mahkemesinin kararını, öğretmenlerin kendilerine ait bir meslek kanunu boyutuyla incelemek gerektiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi henüz gerekçeli kararı yayımlamadığı için iki versiyon üzerine çalıştıklarını belirten Tekin, "Gerekçeli kararı gördükten sonra eğer bu gerekçeli karar mevcut Öğretmen Meslek Kanunu'nu uygulama kabiliyetini ortadan kaldırabilecek nitelikte ise yeni bir öğretmenlik meslek kanunu çalışmamız var. Ama gerekçeli karar mevcut yasal düzenlemeyi ortadan kaldırabilir veya uygulama kapasitesini ortadan kaldırabilecek şekilde değil de daha farklı çözümlerle yürütebileceğimiz bir gerekçeli karar karşımıza çıkarsa da bu sefer mevcut kanunun üzerinde bu tür revizyonlarla yürüyeceğiz." diye konuştu.
Tekin, kasım ayında yapılması planlanan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavına ilişkin ise şu bilgileri verdi:
"Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hususlardan bir kısmı bu sınavı uygulayamayacağımız hale getiriyor. Eğer gerekçeli karar kamu otoritesine bu maddelerle ilgili bir süre tanımı yaparsa, yani 'bunu iptal ediyorum ama 9 ay, 6 ay süre veriyoruz' gibi bir süre verebilir. Anayasa Mahkemesinin kararı önümüze geldiğinde, eğer 'şu andan itibaren iptal ettik' dediğinde uzman ve başöğretmenlikle ilgili süreci yürütemeyebiliriz. Böyle bir süre verdiği zaman uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili meri mevzuat çerçevesinde sistemimiz yürüyecek. Zaten başvurularımızı aldık, kasım ayı içerisinde, 19 Kasım'da yanlış hatırlamıyorsam sınav var. Ondan sonra da dediğim gibi tamamen Anayasa Mahkemesinin bizi yönlendireceği hukuki sürece göre hareket etmiş olacağız."
Bakan Tekin, "Anayasa Mahkemesinden gerekçeli kararın ne zaman yayınlanacağına dair bir işaret geldi mi?" sorusuna, "Üye arkadaşlarımızla konuştuk, 'gündemimize aldık' dediler ama tabii bilemiyorum. Ortalama Anayasa Mahkemesi kararlarının yayınlama takvimine baktığımızda sadece bu karar için söylemiyorum, kendi akademik ilgi alanım itibarıyla tahminim ekim ayı içerisinde yayınlanabilir diye düşünüyorum. Ama dediğim gibi o konuyla ilgili mahkemeden herhangi bir geri dönüş aldığımdan değil. Anayasa Mahkemesinin genel uygulamasına baktığımız zaman 3 ay periyotta bu tür konularda gerekçeli kararlarını yayınladığını gördük." yanıtını verdi.
Tekin, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni yasama yılına başladığında duruma göre kendilerine yeni takvim belirleyeceklerini söyledi.
Ücretsiz ders kitabı uygulaması kapsamında şu ana kadar öğrencilere ulaştırılan kitap sayısına ilişkin soruya Tekin, uygulamanın AK Parti iktidarları döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eğitimle ilgili üzerinde durduğu çok önemli hususlardan biri olduğunu dile getirdi.
Kendi öğrencilik dönemlerinden bahseden Tekin, "Rize'de öğrenciyken ilk dersin kitabını almak için gidip bir kırtasiyeye para ödüyorduk, çoğunlukla güz yarı yılının ortalarında elimize geliyordu. Bazen ikinci yarı yılda bile ancak yetişiyordu. Ders kitabı temininde ciddi sıkıntılar yaşıyorduk. Şimdi çocuklarımızın benzer bir süreci yaşamaması için Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 11 Eylül yani okulları açtığımız gün çocuklarımız bütün ders kitaplarını masalarının üzerinde bulmuş olacaklar. Bu yıl tahminim 200 milyon civarında ders kitabını çocuklarla paylaşmış olacağız. Bu çok büyük bir rakam." şeklinde konuştu.
Bakan Tekin, "Hiç endişeye mahal yok. 170 milyon civarında şu anda zaten kitabımız ulaştı gerektiği yerlere. 11 Eylül sabahı itibarıyla kalanlar da tamamlanmış olacak ve 200 milyon civarında bir ders kitabının o gün itibarıyla dağıtılmış olacağını söyleyebiliriz." dedi.
Ücretsiz ders kitaplarının performansına ilişkin soru üzerine Bakan Tekin, 2013 yılında dershanelere ilişkin sürecin başladığı takvim itibarıyla bazı verileri aktardı.
Bugüne kadar 20 milyon öğrenciye dağıtılan ders kitabının devlete maliyetiyle, piyasada o tarihte sadece FETÖ yayınevlerinin elde ettikleri pasta karşılaştırıldığındaki sonuca ilişkin bilgi veren Tekin, "Bize maliyetinin 2,5 katı kadar bir büyüklük vardı." dedi.
Tekin, sadece o zaman 38 FETÖ yayınevinin Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki öğrenciler için ders ve yardımcı kitap hazırladığına işaret etti.
Pastanın büyüklüğünü görenlerin buradan sadece ekonomik rant da elde etmediğini belirten Tekin, FETÖ yayınevlerinden birisi tarafından dağıtılan bir yardımcı kitapta, 2015 yılı Ekim ayında "15 Temmuz 2016 uçurtma şenliklerine sizleri davet ediyoruz" diye bir metin olduğunu, halbuki Türkiye'de hiçbir yerde 15 Temmuz'da uçurtma şenliği olacağıyla ilgili bir bilgi bulunmadığını söyledi.
Bu pastayı yöneten kitlelerin kendi çıkarlarının sekteye uğramaması için manipülasyon yaptığına dikkati çeken Tekin, şöyle devam etti:
" 'Milli Eğitim Bakanlığının ders kitapları kötü, liseye giriş ya da üniversiteye giriş hazırlığında çocuklara hiçbir faydası yok.' Bu söylemi yaydığınız zaman bu kitapların kapağı açılmıyor ama sektöre çocuklarımızı teslim ediyoruz. Biz ne yaptık o tarihte? Biz o zamanki adıyla önce SBS sonra TEOG dediğimiz temel eğitimden ortaöğretime geçiş sürecinde velilerimize şu konuda teminat verdik. 'Bu süreçte çocuklarımıza bizim dağıttığımız ders kitapları dışında hiçbir materyalden soru sormayacağız, bütün sorularınızın cevapları burada olacak.' Aynı şeyi o tarihte ÖSYM başkanından rica etmiştim. Üniversiteye giriş sınavındaki bütün soruların lise yani ortaöğretim müfredatında ve ders kitaplarındaki karşılığıyla ilgili bize rapor verilmesini istemiştim. Dolayısıyla onlardan aldık ve bunu da kamuoyuyla paylaştık. Kamuoyuna şunu deklare ettik, dedik ki 'Bizim ders kitaplarımız dışında başka bir şeye ihtiyacınız yok. Takviye istiyorsanız da zaten biz size EBA üzerinden ya da başka yerlerden verebiliriz."
Bakan Tekin, şimdi de bu söylemin yeniden egemen olduğunu belirterek, bu pastadan pay elde eden kişilerin ders kitaplarıyla ilgili bu tür olumsuz yargıları kamuoyuyla paylaştığını dile getirdi.
Bakan Tekin, ders kitaplarının ve müfredatın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından onaylandığının altını çizdi.
"Dolayısıyla kitaplarımız bilimselliğiyle ilgili piyasadaki diğer kitaplarla kıyas kabul etmez bir noktada." diyen Tekin, şöyle konuştu:
"Onlarca öğretmen, akademisyen kitabı satır satır okumuş, yorumlar yapmış, eleştiriler yapmış, hakeme göndermiş, revize edilmiş, gözden geçirilmiş defalarca. Böyle bir yayın var. Bir de dışarıda böyle bir sürece tabi olmadan yayınlanmış bir yayın var. İçerik olarak baktığımızda bizim ders kitaplarımızın kıyas bile kabul etmeyecek düzeyde, nitelikte olduğunu iddia ediyoruz. Baskı kalitesi itibarıyla baktığımızda kitaplarımızın kalite olarak piyasadaki bu kitapların büyük çoğunluğundan çok daha nitelikli bir baskıya sahip olduğunu görüyoruz."
Bazı özel okullarda ücretsiz ders kitaplarının açılmadan geri dönüşüme yollandığı yönündeki iddialara değinen Tekin, bunu yapan birkaç özel okula ulaştıklarını belirtti.
Bunun da bir kısmının yalan olduğunu ifade eden Tekin, "Başka tür kitaplar veya başka tür yayınlardan bahsediyorlar. İşte o kamyonetlere yüklenirken verilen görüntüler var. Ama birileri bir fotoğraf çekiyor ve sonra da kamuoyunda bunu paylaşıyor. Ben bu iddialara kesinlikle katılmıyorum. Kitaplarımız gerçekten nitelikli, bunun tamamen bir manipülasyon olduğunu, yani buradaki pastadan pay almak isteyen grupların ürettiği sansasyonel manipülatif bir haber olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Liseye ve üniversiteye Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 11 Eylül günü sıralarda bulunacak ders kitaplarıyla hazırlanan öğrenciler bu sınavları kesinlikle kazanabilirler diyebilir miyiz?" sorusuna Tekin, şu yanıtı verdi:
"Kesinlikle bu sınavlarda başarılı olacaklardır. İhtiyaç duydukları konularda da bu kitaplarla müfredatla uyumlu bir biçimde kimseye bir ücret ödemeden EBA'da her sınıf düzeyine göre hazırlanmış bu süreci destekleyecek materyallerimiz var. Öğrenciler elektronik ortamına girecek, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan, kendi seviyesine uygun bir biçimde oradan yararlanacak."
"Deprem bölgesindeki eğitim öğretim yılı hazırlıkları hangi aşamada? 11 Eylül'de eğitim öğretim sorunsuz başlayacak mı? Öğretmenlerin barınma sorunu çözüldü mü? Depremden en çok etkilenen il ve ilçelerde öğretmenlerin yer değişikliği taleplerine ilişkin ikinci bir düzenleme yaptınız, tüm bu düzenleme ile hedefleriniz nelerdir?" şeklinde soru üzerine Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deprem bölgesindeki çalışmalarla ilgili talimatlarını anımsattı.
Bu çerçevede deprem bölgesindeki bütün illere gittiklerini, Bakanlık merkez teşkilatında "acil müdahale ekibi" oluşturulduğunu ve deprem bölgesindeki her ilin bu ekibin içindeki görevlilere zimmetlendiğini anlatan Tekin, "Ekiplerimiz valilerimiz ve il milli eğitim müdürlerimizle koordineli bir biçimde süreci yürüttüler. Deprem bölgesindeki illerimiz için geçerli olmak üzere bu kadar kısa süre içerisinde 2 bin 571 derslik 11 Eylül itibarıyla ilk defa hizmete açılmış olacak. Bunların bir kısmı prefabrik bir kısmı çelik konstrüksiyon yapılar." ifadesini kullandı.
Bakan Tekin, başka tür tedbirlerle hızlıca çözülemeyecek noktalarda bu tip derslik yapılarının faaliyete alındığını vurgulayarak, "Bunun dışında güçlendirme ve onarım çalışmaları yaptığımız okullar oldu. Bu kapsamda 48 bin dersliği elden geçirip eğitim öğretime hazır hale getirdik. Dersliklerimizin, okullarımızın büyük çoğunluğu 2002 sonrası deprem mevzuatına uygun hazırlandığı için okullarımızda oransal olarak ciddi bir problem yoktu. Bu nedenle kendi tedbirlerimizi aldık." diye konuştu.
Yeni derslik yapılamayan alanlarda farklı tedbirlerin devreye alındığını aktaran Tekin, ikili eğitimin bunlardan biri olduğuna işaret etti.
Bakan Tekin, ikili eğitim uygulanacak öğrencilere bakanlıkça okula taşıma desteğinin verileceğini, mevzuatın buna göre düzenlendiğini belirterek, "Eski mevzuata göre, belediye sınırları içerisinde taşıma yapılmıyordu ama şimdi nerede olursa olsun öğrencilerimizi kayıt ettiğimiz okullara taşımayı taahhüt etmiş oluyoruz. İl müdürlüklerimiz bununla ilgili taşıma süreçlerini başlattılar." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Tekin, depremden etkilenen 11 ilde yaklaşık 210 bin öğretmenin bulunduğuna, bu öğretmenlerin bir kısmının yeni atananlar bir kısmının ise depremden önce de bu bölgelerde görev yapanlardan oluştuğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İl milli eğitim müdürlerini topladık ve kendilerinden yeni atanan ya da eski öğretmen tamamıyla telefonla irtibat kurarak, konaklama ihtiyacı olup olmadığının belirlenmesini rica ettim. Bu çerçevede il milli eğitim müdürlüklerimiz 210 bin öğretmenimizle tek tek irtibata geçti, ailesinde kaç kişi oldukları gibi durumları belirlendi. İçişleri Bakanlığımız ve AFAD'ın koordinesinde 11 bin konteyner tahsis edildi. Biz bu konteynerleri okullarımız, taşıma bölgeleri gibi uygun alanlarda oluşturduk. Toplam 11 bin 76 konteyner sadece öğretmenlerimizin konaklaması için tahsis edildi. Öğretmen arkadaşlarımızın bu anlamda bir sıkıntısı yok."
Deprem bölgesinde yaz aylarında hayat boyu öğrenme kapsamında 53 bin 920 kurs açıldığını ve bu kurslardan zor süreçler geçiren yetişkinlerin yararlandığını anlatan Tekin, toplam 745 bin 866 kursiyerin bu kurslara katıldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde bu kurslarda kursiyerlerin ürettiği ürünlerin hayırseverlere satışı ve buradan elde edilen gelirin de deprem bölgesinde kullanılmasına ilişkin bir proje de başlatıldığını anımsatan Tekin, şöyle devam etti:
"Öğrencilere yönelik olarak da yaz aylarında telafi programları açmıştık, bunlar isteğe bağlıydı. Şimdi okullar açıldıktan sonra 11 Eylül'den 4 Ekim'e kadar bu kez zorunlu telafi programları uygulanacak. Her öğrencimize seviyesine göre destek sağlamış oluyoruz.
Ayrıca Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı kapsamında deprem bölgesindeki iller için toplam 30 bin ilave kontenjan sağlandı. Bu da çok önemli. Bir de özellikle ortaokuldan liseye geçen çocuklarımız haklı olarak 'Haziran ayındaki sınava o psikolojik ortamda nasıl hazırlanacağız' serzenişinde bulundu. Yaş itibarıyla 8'inci sınıftaki bir öğrenciden bahsediyoruz... O psikolojik ortamda hazırlanamayacaklarını düşündüğümüz için bu çocuklarımıza şöyle bir ayrıcalık tanıdık, Türkiye genelinde, nerede olursa olsun, sınavla öğrenci alan her okulda en az ikişer kontenjan oluşturduk. Dolayısıyla yaklaşık 13 bin ilave kontenjan oluşturulmuş oldu. Yani sadece 5 il, 2 ilçedeki öğrencilerin müracaat ettiği, sadece kendi aralarında yarıştığı bir süreç oldu. Bu sadece bir yıla mahsustu, bunu yaparken de o okulu doğal olarak tercih edecek bir öğrencinin hakkını da gasbetmeden sadece şubeye ilave 2 kontenjan tanımlamış olduk."
Bakan Yusuf Tekin, deprem bölgesindeki çocukların gittikleri okulların bulunduğu illerdeki pansiyon, barınma hizmetlerini de üstlendiklerini, öğretmen ve öğrenciler için psikososyal destek programları açtıklarını, 3 bine yakın öğretmenin bu programlarda görev aldığını ifade etti.
Tekin, "Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, 11 Eylül günü itibarıyla deprem felaketini yaşamış bölgedeki eğitim öğretim süreci inşallah sağlıklı bir şekilde başlayacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla orada hızlı bir şekilde derslik ihtiyacımızı gidereceğiz. Yani zorunluluklar gereği ikili veya benzeri yöntemlerle çözdüğümüz ihtiyacı gidereceğiz. Kendimize şöyle bir takvim oluşturduk, bir kısım derslikleri 11 Eylül itibarıyla bitirmiş olacağız, bir kısım derslikleri şubat yarıyılı başladığında hizmete açacağız, bir kısım derslikleri de önümüzdeki eylül ayına yetiştirecek şekilde bir hazırlık içerisindeyiz." ifadelerini kullandı.
Tekin, Türkiye milli eğitim sisteminin en büyük probleminin ne olduğu ve sistemde "reform" ihtiyacına gerek görüp görmediğine ilişkin soru üzerine, Türkiye'de çok fazla dejenere olduğunu düşündüğü reform kavramını çok fazla kullanmamaya özen gösterdiğini anlattı.
Reform yerine eğitim sistemindeki rutin problemlerin çözümünün ve yeni gelişmelere göre adımlar atılmasının daha doğru bir çözüm olduğuna inandığını dile getiren Tekin, bunlar hayata geçirildiğinde "reform" ile tarif edilen hedeflere ulaşılacağını ifade etti.
Tekin, Milli Eğitim Bakanlığının çağın gereksinimlerine uygun şekilde hızlı hareket etme kapasitesini geliştirmesi gerektiğine işaret ederek, "Bakanlığı daha dinamik hale getirirsek ve sahayla entegrasyonunu sağlarsak çok büyük mesafe katetmiş olacağız." dedi.
Göreve gelmesinin hemen akabinde birim amiri genel müdürlere 6 soru yönelttiğini, bu soruların özünü bakanlıktaki birimlerin birbirinden haberdar olup olmadığının oluşturduğunu anlatan Tekin, bu durum hayata geçirildiğinde başarının geleceğini vurguladı.
Bakan Tekin, "Hayalim, idealim; kısa süre içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatını sahadan, öğretmenden beslenen, öğretmeni önemseyen ve ona göre kendini revize eden dinamik bir bürokratik yapıya kavuşturmak. Şu ana kadar yaptığımız şeyler de bu yönde." değerlendirmesinde bulundu.
Sahadan gelen verilerin bir havuza aktarılması ve hızlı hareket edilmesi yönünde çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Tekin, çok büyük kitleyi ilgilendiren kararların hayata geçirilmesinde gecikmenin büyük bir faturaya mal olabileceğini vurguladı ve bu tıkanmalar çözüldüğünde sorunların da hızlı şekilde çözüme kavuşacağını söyledi.
Öğretmen ve öğrencilere yeni eğitim öğretim yılının başlayacağı 11 Eylül'e ilişkin mesajının sorulması üzerine Tekin, öğretmen meslektaşlarının bakanlık ekibinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Ne yapacaksak hep beraber yapacağız." dedi.
Tekin, velilerin kimi zaman öğretmenden anne baba, ağabey ya da abla olma yönünde toplumsal taleplerde bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu yükün kaldırılabilir hale gelmesi noktasında ebeveyn olarak bizler de kendi çocuğumuza ve etrafımızdaki çocuklarımıza destek olalım. Hep beraber toplumsal bir eğitim seferberliği arzu ediyorum. Hepimiz kendi üstümüze düşeni yapalım. Çocuklarımıza zaman ayıralım, eğitimleriyle ilgilenelim, her şeyi öğretmenden bekleyecek bir yapımız yok. Veli, anne, baba öğretmen, kamu ve sivil toplum kuruluşları ile hep beraber eğitim seferberliği ilan edelim. Sadece kendi üzerimize düşeni yaparsak süreç çok iyi ilerleyecektir."