Mavi Vatan doktrininin mimarı müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini Montrö’yle sınırlandırmanın yanlış olduğunu söyledi. Yaycı, “Bugüne kadar yapılan yüzlerce anlaşmada egemenlik haklarımız asla sorgulanmamış. Egemenliğimizin sadece Montrö ile kâim olduğu yolunda bir görüş hasımlarımızca dahi dile getirilememiştir” dedi. Yaycı, son günlerin tartışılan konusu Montrö Sözleşmesi’yle ilgili Yeni Şafak’a şu açıklamaları yaptı: Kanal İstanbul, Montrö’yü etkilemez. Çanakkale Boğazı’ndan girişten itibaren Montrö Sözleşmesi hükümleri geçerlidir. Gemiler ister İstanbul Boğazı’ndan ister Kanal’dan geçsin, aynı hükümlere tabi olacaklardır.
GÖREVİMİZ GÖZ KULAK OLMAK
- “Montrö Sözleşmesi 28. maddesi uyarınca Türkiye savaş gemilerinin geçmesine, sözleşmeye uyulmadığı konularda göz kulak olacaktır. Bu çok net. Bir diğer husus da Türkiye sanki tek muhatapmış gibi kamuoyuna anlatılıyor, bu doğru değil.Montrö uyarınca ABD gemileri Boğaz’dan geçeceklerini 15 gün önceden bildirdiler ve 21 günlük süre içinde Karadeniz’de kalacaklarını bildirdiler. İki geminin toplam tonajı 13 bin 400 ton ve Montrö kısıtlaması olan 15 bin tonun altında. Uçak gemisi veya denizaltı da değil bunlar. Montrö’ye aykırılığı yok. Biz de bunu imzacı devletlere bildirdik. İmzacı devletlerin herhangi biri bu deklarasyona itiraz etme yetkisine sahip.Böyle bir itiraz da olmuş değil. Buna rağmen Türkiye’yi sanki bir krizin eşiğindeymiş gibi iki ara bir derede bırakmaya çalışıyorlar.”
Montrö 9. maddeye göre, gemilerin Tomahawk taşımaları, büyük silahları bulunması dolayısıyla geçmemeleri gerektiğine dair iddiaları da yalanlayan Yaycı, söz konusu maddenin muharip gemiler için değil, akaryakıt veya sağlık gemisi gibi yardımcı gemilere yönelik olduğunu hatırlattı.
KANAL İSTANBUL ETKİLEMEZ
- Kanal İstanbul Montrö’yü etkiler mi?:Etkilemez. Çünkü Montrö’de söz konusu olan coğrafya; Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Karadeniz’dir. Montrö hem gemilerin boğazlardan geçiş rejimini, hem de Karadeniz’de kalış süresini düzenler. Tartışma konusu yapılmak istenen geçiş kısmıdır. Çanakkale Boğazı’ndan girişten itibaren Montrö Sözleşmesi hükümleri geçerlidir. Gemiler ister İstanbul Boğazı’ndan ister kanaldan geçsin, aynı hükümlere tabi olacaklardır.
- Montrö kalkarsa?:O zaman Türkiye kendi egemenlik haklarına göre iç hukuk hükümlerine dönebilir, iç su rejimini uygulayıp istediğini istediği şartta geçireceğini beyan edebilir ya da Montrö rejimini aynen uygulayacağını ve aksine bir müdahaleyi savaş nedeni sayacağını ilan edebilir. Egemen devlet olarak tüm bu haklara sahiptir.
SERBEST GEÇİŞ OLAMAZ
Tartışmayı bitirmek lazım
- Dünyadaki diğer boğaz ve kanallarla karşılaştırılabilir mi?:Cebelitarık ve Hürmüz boğazları uluslararası boğaz niteliğindedir. Bir açık denizi diğer bir açık denize bağlarlar. İstanbul ve Çanakkale Boğazları ise uluslararası suları iç sulara bağlarlar. Yine Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı’yla da bunları kıyaslamak doğru değildir. Bu iki kanalın, suni su yolları olduğu ve geçiş rejimlerinin özel sözleşmelerle tanzim edildiklerini unutmamak gerekir.
Rusya ve Ukrayna’da arabulucuyuz
- NATO’nun Rusya-Ukrayna krizine dahil olması halinde, Türkiye’nin de ittifakın bir üyesi olarak NATO yükümlülüklerini yerine getireceğini belirten Yaycı,“Ama böyle bir karar NATO’da konsensusla, oydaşmayla alınıyor. Burada herkesin oy hakkı var. Türkiye’nin de veto yetkisi var. Bu da tabii ki siyasilerin vereceği bir karardır”dedi. Yaycı,“Ukrayna bu süreçte NATO’nun bir üyesi olabilir mi?”sorusuna da“Hayır olamaz. Topraklarının bir kısmı işgal altındaki bir devlet NATO’ya üye yapılamaz. Böyle bir durumda doğrudan NATO’nun 5. maddesi yürürlüğe girer. Mevcut durumda Ukrayna’yı NATO’ya almak NATO’yu savaşa sokmak demektir”cevabını verdi. Türkiye’nin bugüne kadar Karadeniz’de barış, istikrar ve güvenlikten yana olduğunu, bölgesel sahiplik ilkesini prensip edindiğini,“Karadeniz Karadenizlilerindir”anlayışıyla dış müdahalelere her zaman soğuk baktığını, Karadeniz’in bir barış denizi olmasını sağladığını anlatan Yaycı,“Karadeniz asayişi en iyi olan, en huzurlu denizdir. Karadeniz’in etrafındaki kara bölgelerinde birtakım sorunlar var. Ama onu deniz ortamıyla karıştırmak doğru değil. Türkiye Karadeniz konusundaki milli duruşunu devam ettiriyor. Coğrafya değişmeyeceğine göre Rusya, Ukrayna ve Gürcistan ile iyi ilişkilerimiz var ve bu ilişkilerimizin bozulması Türkiye’nin aleyhinedir. Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında iyi niyetli arabulucu rolü güdüyor ve bu rolümüzü devam ettirmeliyiz”diye konuştu.
Olası anlaşmaya karşı Kıbrıs’la ortak formül
Çiti çektik tapuyu aldık
- Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın kıyısı olmadığını, Yunanların da bunu birçok kez yazılı ve sözlü olarak belgeleriyle itiraf ettiğini anlatan Yaycı,“Türkiye, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile pazarlık etmemeli, Yunanistan’ı muhatap almamalıdır. Yunanistan haddinden fazla emelleri olan bir devlettir. Beş kez savaşta yenilerek sınırlarını büyütmüştür ve bunu da Türkiye’den toprak alarak yapmıştır. Denizlerde de aynı oyuna gelmemeliyiz”dedi. Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın istişari görüşmelerde “Türkiye bizi memnun edemezse AB ile konuşur” açıklamasını da hatırlatan Yaycı,“AB’nin kara sınırları, deniz sınırları gibi bir şey yoktur. AB üyesi devletler egemenlik haklarını AB’ye devretmemiştir. AB bir federal ya da konfederal bir yapı değildir. AB, ağırlıklı ekonomik ve hukuki uyumluluklar içeren bir yapıdır. Buna rağmen, ’Burası AB’nin deniz sınırıdır” diyen tek devlet vardır, o da Yunanistan’ diye konuştu. Yunanistan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı tarafından Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanına yapılan “Türkiye-Libya deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasından vazgeçin”çağrısına da değinen Yaycı,“Libyalı yöneticiler Libya halkının haklarından vazgeçmek ve kazandıkları deniz alanlarını Yunanistan’a vermek istiyorlarsa, bizim söyleyebileceğimiz bir şey olamaz. Ancak bizim açımızdan olay şudur. Biz çitimizi çektik ve buranın tapusunu aldık. O iş bitti. Ama onlar tapularını Yunanistan’a verecekse kendileri bilir”dedi.