12Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 39 yıl geçti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in ‘bir sağdan bir de soldan asın’ diyerek hayatlarını kararttığı 9 gençten 5’inin ailesi Yeni Şafak’a konuştu. Haklarını Kenan Evren’e helal etmediklerini haykıran aileler, o dönem hayatlarının karartıldığını ve iadei itibar istediklerini vurguladı.
Darbeden sonra ilk idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun abisi Oktay Fırtına, “Mustafa yakalanınca Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 7’inci katına geldik. Annemle birlikte beklemeye başladık. Aradan 20 dakika geçti geçmedi, görevli polise ‘Mustafa’yı ne zaman göreceğiz’ diye sordum. Polis yanımızda oturan genci işaret ederek ‘Orada’ dedi. Kardeşime öyle işkence etmişler ki eli yüzü şişmiş, annem de ben de tanıyamadık. O günü asla unutamıyorum” diye konuştu.
Anne ve babasının idam edilen kardeşinin acısıyla hayatını kaybettiğini anlatan Fırtına, “Suçlular Gölbağı’ndaki bir mağarada yakalandı. Yani darbeciler kardeşimi suçsuz yere katletti. Dolayısıyla iadei itibar verilmesi gerekir. Babam bunun için çok uğraştı, başaramadı. Bana da vasiyet etti. Cumhurbaşkanımızdan iadei itibar istiyoruz. Bizim soy ismimizi bile Kenan Evren’in zoruyla değiştirdiler. Ben o dönem Devlet Planlama’da çalışıyordum, kurumdan atıldım. Rahmetlinin idamından sonra benim çocuklarımı okutmadılar” diye konuştu.
12 Eylül cuntacılarının 5 Haziran 1983 tarihinde idam ettiği Halil Esendağ’ın abisi Osman Esendağ, acı dolu günleri Yeni Şafak’a anlattı. Cuntacıların kendilerini mahkemeye dahi sokmadığını söyleyen Esendağ, “Mahkemenin birine babam tek gitmişti. Orada yüzüne vurmuşlar” dedi. Darağacındayken son isteği sorulan kardeşi Halil’in “Allah’ımdan havanın biraz yağmasını istiyorum” dediğini aktaran Esendağ “O böyle dileyince yağmur yağmış. Eğilmiş o celladın kulağına bir şey söylemiş. İş bittikten sonra cellada sormuşlar ‘Halil senin kulağına ne dedi?’ diye, ‘Benden helallik istedi’ demiş. Asıldıktan sonra başı kıbleye dönmüş” diye konuştu. “Acı bir olaydı. Cenazesini alamadık, vermediler” diyen Esendağ şunları söyledi: “Cenazesini askeriye götürdü, biz ise arkadan takip edebildik. Göstermediler, biz o acıyla köyümüze döndük.”
Manisalı Selçuk Duracık’ın kardeşi Gülşen Duracık Aydınlı da iadei itibar isteyen ailelerden. Abisi Selçuk Duracık’ı her hafta Pazar günü Buca Cezaevi’nde ziyaret ettiklerini anlatan Gülşen Duracık, “Gittiğimizde temiz çamaşır götürür, kirlilerini alırdık. O da her seferinde kirlilerin arasına tadelle çikolata koyardı benim için. Beni çok severdi. Abim asıldıktan sonra ne zaman tadelle çikolata görsem içim cız eder, yiyemem” dedi. En son görüşte abisinin halinin tuhaf olduğunu kaydeden Duracık, şunları anlattı: “Yanımızda biraz durdu sonra bizi bırakıp gitti. Haberlerde sabah iki kişi asıldı diye duyduk. Aradık ‘Sizinkiler değil’ dediler. İçimizde kuşku olunca ertesi gün yine gittik. Cezaevinde önümüzden iki tabut geçti. Meğer abimle Halil Esendağ’ın tabutuymuş.”
Abisi için çok mücadele verdiklerini anlatan Gülşen Duracık, “Bir ekmek fırını olayı olmuş, abim o gün orada bile değilmiş ama ortaokul çağında hapse düştü. 17 yaşında hapse girdi. Yaşını büyütüp astılar. En çok zorumuza giden de o oldu. Zor günler yaşadık, çok acılar çektik. Anne ve babam kanser olup vefat etti.”
Kardeşi Ahmet Kerse’yi kaybeden Şaban Kerse, o günleri “12 Eylül’de ailece yok olduk, sıfırlandık, tükendik. Ben abimle çok yakındım. Kenan Evren’e hakkımı helal etmiyorum” sözleriyle özetledi. İnfaz edildikten sonra kardeşinin eşofmanla defnedildiğini belirten Şaban Kerse, “Abimin cenazesini alıp köye getirmek için bayağı uğraştık. Abimi yıkamadan, kefenlemeden eşofmanıyla toprağa koymuşlar. Üzerine taş bile koymamışlardı. Biz oradan çıkarttık, yıkadık, kefenledik ve köyümüze defnettik. ‘Kalk sıran geldi’ dediklerinde abdest alıp namaz kılmış. ‘Bu ilmeği boynuma geçirmeyi size nasip etmem’ deyip kendi geçirmiş urganı boynuna” diye konuştu. Kardeşinin bir kız sevdiğini anlatan Şaban Kerse, şunları anlattı: “Biz dayak yedik, işkence gördük. Çok zor günler geçirdik. Kilis’te kaçak gezdik. Bir kız sevmişti. O kızın abisi de onu ihbar edip yakalattı. Benden bir şey saklamazdı, biz arkadaş gibiydik. O sevdiği kızı amcasının oğluna verdiler. Birbirlerini çok seviyorlardı. Kızın abisinin ihbar ettiğini ben kardeşimin hatıra defterinden okudum.”