Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Geride bıraktığımız iki yılda insanlık olarak sancılı günler geçirdik. Aralarında sevdiklerimizin de olduğu 4.6 milyon insanı salgın nedeniyle kaybettik. Salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğini görüyoruz.
Genel Kurulun salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra insanların umutlarını da artıracağını umuyorum.
Öncelikle acı da olsa bir gerçeği ifade etmek istiyorum. Az gelişmiş ve yoksul ülkeler kaderine terk edildi. Küresel sistemin çözüm yerine sorun çıkaran çarpık yapısının da payı bulunuyor.
DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Türk kökenli iki bilim insanının geliştirmesinden gurur duyduk.
Salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini olumlu karşılıyoruz.
Yaşadığımız hadiseler bize bazı gerçekleri tekrar tekrar hatırlatmaktadır. Sevinçlerimiz gibi hüzünlerimiz de ortaktır. Ben yaptım oldu mantığıyla hareket edildiğinde bedelini tüm insanlık ödemektedir.
Suriye'de tüm dünyanın gözü önünde 100 binlerce kişinin ölümüne neden olan insani dram 10'uncu yılını geride bıraktı. DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO müttefikiyiz.
Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının taşeron olarak kullanılması kabul edilemez.
Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve milli güvenliğini tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemiz sürecektir.
Suriyelilerin dışında ülkemizde sayıları 1 milyonu bulan göçmenler vardır. Suriye krizinde insanlık onurunu kurtaran bir ülke olarak yeni göç dalgalarını ne karşılamaya imkanımız ne de tahammülümüz vardır.
Libya'da meşru hükümetin yanında durma çağrımı yeniliyorum.
BM kararına dayanan ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. İki devletli çözüm misyonu yeniden canlandırılmalıdır.
Kafkasya'daki istikrar bakımından yakın dönemde önemli adımlar atılmıştır. Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarını elde etmiştir. Tarafların atacağı her olumlu adımı destekleyeceğiz.
İlhakını tanımadığımız Kırım'ın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne önem veriyoruz.
Keşmir'de 74 yıldır süre gelen sorunun BM kararları çerçevesinde çözülmesinden yana olan tavrımızı sürdürüyoruz.
Çin’in toprak bütünlüğü perspektifinde Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması hususunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Tamamen insanoğlunun yol açtığı tehditlerle karşı kaşıya duruyoruz. İklim değişikliği başta olmak üzere toplayabileceğimiz sorunlar insanlığın geleceğini tehlikeye atacak boyuta ulaşmıştır.
Sıcaklığın artması sayısı gün geçtikçe artan afetlere yol açıyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararların yanı sıra insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. İklim değişikliğinin en büyük etkisi büyük şehirlerde etkisini gösterecektir. Misal içinde bulunduğumuz New York şehri 500 yılda bir görülebilen yağışlar yüzünden zor günler geçirmiştir.
Dünya bugün bile mülteci sorununa henüz çözüm bulamadı. Büyük iklim değişikliği sonucu yaşanacak göçe nasıl bir çözüm bulacağı meçhuldür.
İklim değişikliği ile mücadele mevcut altyapılarla yapılamaz. Şehir planlamaları iklim sorununa göre yapılmalıdır.
Sıcaklık artışı sonucu deniz suyu seviyesi son asırda 20 santim artmıştır. Etkin önlemler alınmazsa sonunda deniz seviyesinin 1 metre yükselmesi beklenmektedir.
Daha adil dünyanın mümkün olduğuna dair çağrımızı tekrarlamak istiyorum. İçinde bulunduğumuz binanın hemen karşısında yer alan yeni Türkevi binası da BM'ye olan güvenimizin simgesidir.