Erdoğan, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Memur-Sen 7. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Memur-Sen çatısı altında ülkenin dört bir yanında emek mücadelesi verenlere selamlarını iletti.
Dünyanın farklı ülkelerinden genel kurula katılan 80 sendika liderine de "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, tüm çalışanların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutladı.
Erdoğan, Suriye'nin Tel Abyad ilçesinde patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan polis memurları Özgür Barçın ile Resul Barutçu'ya Allah'tan rahmet diledi.
Memur-Sen camiasıyla bir araya gelmekten büyük bahtiyarlık duyduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu güzel atmosferde gönüllerimizi buluşturan Memur-Sen başkanına ve yönetimine teşekkür ediyorum. Memur-Sen’in 7'nci Genel Kurulu'nun, konfederasyonumuz başta olmak üzere ülkemiz, milletimiz ve tüm kamu personelimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Genel Kurul'da bayrağı devredecek arkadaşlarımıza gayretleri ve hizmetleri için teşekkür ediyorum. Güven tazeleyip görevlerine devam edecek veya yeni sorumluluk üstlenecek kardeşlerimize de Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Bu vesileyle bir kez daha Memur-Sen'in kurucusu, değerli ağabeyimiz, şair, düşünür, muallim ve aynı zamanda yürekli bir dava adamı olan Mehmet Akif İnan'ı rahmetle yad ediyorum."
Akif İnan'ın bir şiirinde, "Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarlarımızdan" dediğini anımsatan Erdoğan, İnan'ın sadece hayatıyla, eserleriyle, mücadelesiyle değil aynı zamanda vefatıyla da destan yazan sembol isimlerden birisi olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnan'ın miras olarak arkasında davasına vakfedilmiş bir ömür, halen coşkuyla terennüm ettikleri şiirler ile Memur-Sen gibi önemli bir müessese bıraktığını belirtti.
Akif İnan'ın kurduğu, temellerini attığı, istikametini çizdiği Memur-Sen'in, kamu görevlilerinin hakkını savunma yanında milli iradeye sahip çıkan cesur duruşuyla da temayüz ettiğine dikkati çeken Erdoğan, kuruluşundan bugüne geçen 28 yıllık dönemde Memur-Sen'in daima tavrını, haktan, adaletten ve demokratik değerlerden yana koyduğunu söyledi.
Erdoğan, Memur-Sen'in 28 Şubat dönemi dahil milli iradeyi hedef alan tüm girişimler karşısında dik ve sağlam durduğunu, vesayetçilerin tehditlerine boyun eğmediğini dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Memur-Sen, memurların meseleleri kadar İslam coğrafyasındaki kanayan yaralarımızı da gündeme getiren bir vicdan hareketi olmuştur. Ülkemizle birlikte dünyanın dört bir tarafında hakları çiğnenen, emekleri, alın terleri sömürülen tüm mazlumlara da kol kanat germiştir. Vesayetçi sistemle, çetelerle, mafyayla, terör örgütleriyle, cuntacılarla, devletin kılcallarına kadar sızmış 'Haşhaşi' bozuntularıyla mücadelemizde hep yanımızda olan Memur-Sen'e teşekkür ediyorum. Bu temiz, bu özgün geleneğin daha da güçlendirilerek, gelecek nesillere taşınması büyük önem arz ediyor. Memur-Sen'in kuruluş ilkeleri çerçevesinde önümüzdeki dönemde kutlu mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğine inanıyorum. Rabb'im, hepimize Akif İnan gibi bir hayat yaşamayı, onun gibi geride hayırla, şükranla yad edilecek eserler bırakmayı nasip etsin."
"Memur-Sen gibi ayağı bu topraklara sağlam basan, ilhamını milletin kadim değerlerinden alan Türkiye merkezli hareket eden kuruluşlarımızın varlığıyla ne kadar gurur duysak azdır." diyen Erdoğan, sivil toplum örgütlerinin içtimai hayatta nasıl büyük bir boşluğu doldurduğuna Kahramanmaraş merkezli depremlerde bir kez daha şahit olduklarını vurguladı.
Erdoğan, devletin ilgili kurumlarının yanı sıra belediyelerin, sendikaların, gönüllü kuruluşların bu süreçte olağanüstü çaba sergilediğini, son asrın en büyük doğal afetinde Memur-Sen camiasının da ilk andan itibaren tam bir seferberlik ruhuyla hareket ettiğini söyledi.
Memur-Sen'in 270 kişilik arama kurtarma ekibinin gece gündüz çalışarak, pek çok insanı enkaz altından canlı çıkardığını, yardım kampanyalarından kan bağışına, çadırdan nakdi yardımlara kadar her alanda depremzedelerin yanında olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz, bu deprem felaketinde sizler canla başla çalışırken, kimileri de yalnızca şov yapmanın, acılarımızı istismar etmenin peşinde koştu. İnsanımızın canı yanarken, bunlar devleti, devletin kurumlarını suçladılar, milleti kışkırttılar; hamaset yaptılar, yıkıntılar önünde bol bol poz verdiler. İşleri bittikten sonra da deprem bölgesini terk ettiler. Biz ise devletimizin tüm kurumlarıyla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla halen sahadayız. Seçim gündeminden bağımsız olarak, bölgede yürütülen tüm çalışmaları günbegün takip ediyoruz. Son olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Akif İnan'ın da memleketi sayılan Kahramanmaraş'ta afet konutlarımızın temellerini attık. Afet konutunun yanında başka neler var? Okulu, camisi, sosyal donatı alanları var. Bunlar durup dururken olmadı. Bunlar 'tek millet iki devlet' olmanın bir gerçeğidir. İnşallah 319 bini ilk bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konutun ve köy evinin inşasını tamamlayacağız. Bazı köy evlerinin teslimini de yaptık. Afette evi yıkılan, düzeni sarsılan, hayatı alt üst olan kardeşlerimizi yeni yuvalarına kavuşturuncaya kadar durmayacağız, dinlenmeyeceğiz. Elbette yükümüz ağır, sorumluluklarımız çoktur. Elbette vatandaşlarımızın bizden büyük beklentileri vardır. Ama millet devlet olarak inancımız, irademiz, engelleri aşma kararlılığımız tüm bunların hepsinden çok daha güçlüdür."
Erdoğan, Marmara depremi sonrasında yaşananları hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Kimdi onlar. İşte şu andaki CHP. Ne yaptılar. Hiç. Biz o zaman da yine deprem bölgesini, gezdik, dolaştık ama maalesef ortada yönetim diye bir şey yoktu. Ülkemiz 1999 Marmara depreminde sadece can kayıplarıyla sarsılmadı, sadece yıkıntıların altında ezilmedi. Ekonomik olarak da ciddi bir darboğaza girdi. Memur, işçi, emekli maaşları ancak dışarıdan gelen paralarla ödenebildi. Bugün ülkeye utanmadan, sıkılmadan '300 milyar dolar getireceğim' yalanını atanlar, o günlerde IMF komiserlerinin çantacılığını yapıyordu. Bay Bay Kemal, halef selef olduklarınız o zaman niçin size bir kuruş para vermediler. Memurların parasını ödeyemediniz. Ülkeye yatırımlar konusunda en ufak bir şey yapamadınız." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, 2013'te IMF'nin Türkiye'den alacağını tahsil için kendileriyle Davos'ta görüştüğünü anımsatarak, şunları kaydetti:
"O zaman bebecan benim bakanım. Davos'ta IMF'nin başkanı ile konuşuyoruz. Kendisine, Türkiye'den alacaklarınızı alıyor musunuz dedim. 'Alıyoruz' dedi. Türkiye'nin başbakanı benim. Siz alacaklarınızı alacaksınız ama Türkiye'yi siz yönetemezsiniz, Türkiye'yi ben yönetirim dedim. O zaman bizim 23,5 milyar dolar borcumuz vardı IMF'ye. O zaman Merkez Bankasının döviz rezervi 27,5 milyar dolar. Aradan yıllar geçti. 2013'te biz IMF'ye olan borcumuzu bitirdik ve ondan sonra IMF ile ilişiğimizi kestik. Bu arada Bay Bay Kemal, onun bir sözcüsü var, bir de İP'in malum Merkez Bankasından uğrayıp geçen garibi var, ikisi beraber IMF'nin temsilcileriyle görüşme yaptılar. Neymiş, biz sıkıntıdaymışız IMF'den para almamız lazımmış. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok, gerek yok dedik. Onlar geldiği gibi döndüler. O gün bugün ihtiyaç yok. Şimdi ne diyor bu? Herhalde esrar, eroin kaçakçılarının Londra'ya götürdüğü paradan 300 milyar dolar alacak. Bu başka türlü gelmez. Bakın o zaman 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı Merkez Bankasının, elhamdülillah şu anda 122 milyar dolar döviz rezervimiz var. Tabii bunla yetinmiyorlar, bunlar da yalan bol, eğer yalan sanatını öğrenmek isteyenler varsa Bay Bay Kemal'e müracaat etsinler. Bu işi çok iyi bilir. Sizlere yalanı asla tavsiye edemem. Çünkü bu millet doğruluk üzere ayakta durmuştur, yalan ile değil. Milletimiz, bırakın geleceğe dair umut beslemeyi, yarın ne olacağını dahi o zamanlar kestiremiyordu.
Erdoğan, Türkiye'nin 6 Şubat'ta çok daha geniş bir alanda, çok daha yıkıcı, şiddeti çok daha büyük bir deprem yaşadığını anımsattı.
Elini vicdanına koyan herkesin bugün bambaşka bir tablo olduğunu kabul edeceğini anlatan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Asrın felaketine maruz kalsak da milletimizi de devletimizi de enkazların altında bırakmadık. Şimdi duamız şudur. Allahım vefat edenlere rahmet eyle, mekanlarını cennet eyle. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar lütfeyle. Enkazları bir an önce kaldırmaya bizler muktedir eyle. Aynı şekilde kalıcı konutları da bir an önce bitirmeye bizleri muktedir eyle. İnşallah bunları da gerçekleştireceğiz. Hane desteği, taşınma ve kira yardımıyla vefat edenlerin yakınlarına nakdi yardım olarak bugüne kadar 30 milyar lira ödeme yaptık. Halen 3,5 milyon insanımızın barınma dahil tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Kalıcı konutların inşası için hemen kolları sıvadık. Hatta bayramdan itibaren tamamlanan evlerimizi teslim etmeye başladık. Felaket bölgesindeki 11 vilayetimiz ve 14 milyon insanımız devletine, hükümetine güveniyor; hepsinden öte istikbaline güvenle bakıyor. Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun hiçbir vatandaşımız, bir sene içerisinde yeni yuvasına kavuşacağından asla şüphe duymuyor. Devlet ile millet arasında işte böyle bir güven iklimi tesis ettik. Bu güven ilişkisini kalıcı hale getirerek, daha da güçlendirmekte kararlıyız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece deprem yaralarını sarmakla kalmadıklarını, hesaplamalara göre 104 milyar doları bulan deprem maliyetine rağmen milletin diğer alanlardaki sorunlarını çözmeye, birbirinden önemli projeleri devreye almaya devam ettiklerini dile getirdi.
Bunun yanında yerli gazın sevincini milletle paylaşmak için ilk ay ısınma dahil konutlardaki tüm doğal gaz faturalarını ücretsiz yaptıklarını anlatan Erdoğan, ayrıca, bir yıl boyunca yine konutlardaki mutfak ve su ısıtma ihtiyaçlarına karşılık gelen miktardaki doğal gaz tüketimini faturalardan düştüklerini, bu müjdeyle ilgili Cumhurbaşkanı Kararnamesi'nin bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandığını ifade etti.
Erdoğan, öğretmenlerden sağlıkçılara kadar Cumhuriyet tarihinin en büyük atamalarını yaptıklarını, emeklilerden memurlara, işçilerden iş dünyasına toplumun hiçbir kesimi ihmal etmediklerini vurguladı.
Millete verdikleri hangi söz varsa bahaneye sığınmadan tek tek hayata geçirdiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Emeklilikte yaşı bekleyen 2 milyon 250 bin kardeşimizin talebini karşıladık. Nisan ayından itibaren şartları uyan vatandaşlarımız maaşlarını almaya başladı. En düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya, bayram ikramiyelerini de 2 bin liraya çıkartarak bir başka önemli adım daha attık. Ramazan Bayramı'nda zamlı ikramiyelerini hesaplarına yatırarak, emeklilerimize çifte bayram yaşattık. Ayrıca diğer emeklilerimizin durumlarını da iyileştirecek bir hazırlık yapması noktasında çalışma ve maliye bakanlarımızı talimatlardandık. Seçimden sonra yeni Meclis'in yasama faaliyetlerine başlamasıyla 7 bin 500 liranın üzerinde emekli maaşı alan vatandaşlarımızı da sevindirecek bir güzel haberi, inşallah milletimizle paylaşacağız. Yine bu dönemde, müjdesini sizlerle birlikte verdiğimiz sözleşmeli kamu görevlilerinin kadroya geçişini sağladık. Böylece, farklı kamu kurumlarında çalışan yaklaşık 500 bin kardeşimizin sorununu çözüme kavuşturduk.
Kamu çalışanlarının ve emeklilerinin uzun süredir beklediği ek gösterge düzenlemesini hayata geçirdik. Sene başında kamu çalışanlarımıza ilave yüzde 13,5 oranında refah payı vererek çalışanlarımıza yüzde 30 oranında zam yaptık. Böylece 2002 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını, reel olarak yüzde 136 artışla yaklaşık 12 bin liraya çıkardık. Temmuz ayında, enflasyon farkı yanında, refah payı artışını da dikkate alan bir düzenleme yapacağız. Memurlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü yine tutacağız. Hiçbir zaman memurumuzu ve işçimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Birilerinin, dönemsel olarak fiyatları yükselen sonra da tekrar düşen bazı ürünler üzerinden kötümser bir tablo çizmek istediklerini görüyoruz. Son mahalli idareler seçimleri öncesinde yaptıkları istismar siyasetinin aynısını, bugün de tekrarlıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar. Avrupa'da, sizler de sosyal medyada görmüşsünüzdür, cumhurbaşkanına oy verenler kalkmışlar fakire oy vermişler, yanındaki üç tanesine de patates, domates ve salatalık koymuşlar. Benim vatandaşım bu işi gayet iyi biliyor. Bay Bay Kemal de öğrenecek. Daha yapacak çok iş var."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Deprem sonrası özellikle büyükşehirlerimizde aniden artan kira fiyatlarıyla ilgili olarak söylüyorum gerekli hazırlıkları yapıyoruz. Gerek TOKİ vasıtasıyla daha fazla konut üreterek, gerekse memurlarımız ve ücretli çalışanlarımızın refah kayıplarının önüne geçerek, bu meseleyi de mutlaka çözüme kavuşturacağız." dedi.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katıldığı bir programda "asgari ücret üzerindeki vergiyi kaldırmaktan" bahsettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yahu bir insan, bu kadar mı ülkesinden ve milletinden habersiz olur? Bir siyasetçi, çalışma hayatına bu kadar mı yabancı olur? Hani derler ya, uyan da balığa gidelim… Ya biz asgari ücreti vergi dışı bırakalı neredeyse 1,5 sene oldu bay bay Kemal. Dahası, diğer ücretlilerin de asgari ücret kadarki gelirlerini vergi dışı bıraktık. Hiç mi gündemi takip etmiyorsun? Yav bu akıl hocalarına ders ver ama onlar da sana ders vermiyor. Bizim emekçi kardeşlerimiz için neler yaptığımızı hiç mi araştırmıyorsun? Önüne konulan kağıt parçalarını okumadan önce hiç mi sorgulamıyorsun? 14 Mayıs'ta trajikomik durum sona erecek. Tekaüt vakti geldiği anlaşılan Kılıçdaroğlu'nu siyasetten emekli edeceğiz. Böylece hem kendisini, hem CHP seçmenini, hem de milletimizi bu eziyetten kurtaracağız."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çalışanların ve emeklilerin alım gücünün 2002 yılına göre bugün her bakımdan daha fazla olduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Deprem sonrası özellikle büyükşehirlerimizde aniden artan kira fiyatlarıyla ilgili olarak söylüyorum gerekli hazırlıkları yapıyoruz. Gerek TOKİ vasıtasıyla daha fazla konut üreterek, gerekse memurlarımız ve ücretli çalışanlarımızın refah kayıplarının önüne geçerek, bu meseleyi de mutlaka çözüme kavuşturacağız." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, insanları fikrine, meşrebine, mezhebine, kökenine göre ayırmanın İslam inancında siyasi gelenekte yeri olmadığını vurguladı.
"Bay bay Kemal diyor ki ben Aleviyim. Yahu senin Aleviliğinden bize ne? Biz böyle bir şeyden dolayı seni eleştirdik mi?" Hayırlı olsun. Ne kadar güzel." ifadelerini kullanan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ama bugüne kadar sen bunu hiç söylemiyordun. Ne oldu da şimdi söyledin? Çok manidar. Fakat bu millet artık bunları yutmayacak. Ve bunlara artık benim milletim prim vermeyecek. Hangi kurumda çalışırsa çalışsın, hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun bunların hiçbiri bizim derdimiz değildir. Sen Alevi olmuşsun, şu olmuşsun, bu olmuşsun. Bunların hiçbirisi bay bay Kemal bizi ilgilendirmiyor. Ve bunun soruşturmasını yapacak olan da Rabb'imdir, biz değiliz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun farklı meslek gruplarında çalışanları tehdit ettiğini belirterek, "Göreve gelince elbette devri sabık yaratacağız diyen tek parti faşizmi heveslisi zorbalardan olmadık. Şimdi ne diyor? Kimsenin ekmeğiyle oynamadık. Biz kimseyi işinden etmeyeceğiz. 4 yıldır belediyelerde işlerinden edilen benim vatandaşlarımın hakkını hukukunu acaba sen neyle izah edeceksin? İyi Ankara diyor, İyi İstanbul diyor, İyi İzmir diyor. Yahu ne iyisi, 4 senedir sizi gördük her tarafı pislik götürüyor. İzmir öyle. Ankara öyle. İstanbul öyle. Zaten bir yağmur vesaire yağdığı zaman bakıyorsun belediye başkanları ortada yok. Niye? Tatildeler Bunlar için en uygun yer Bodrum. Hep oradalar." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kuşatıcı tavırlarını koruyacaklarını belirterek, elinde güç ve imkan yokken kamu personelinin tehdit edenlere meydanı bırakmayacaklarına işaret etti.
Kılıçdaroğlu'nun elma şekeri dağıtır gibi önüne gelene birer cumhurbaşkanlığı yardımcılığı vadettiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Önce 6'lı masa dedi, sonra bu 7 oldu daha sonra 9 oldu. Şu anda bununla yürüyor. Ne Kılıçdaroğlu ve ortakları gibi devletimizi FETÖ’cülere ve bölücülere teslim edeceğiz, ne de sırf siyasi görüşü sebebiyle birilerini dışlayacağız. İşini layıkıyla yapan, görevine sadık, milletine aşkla hizmet eden herkesin hakkını aldığı bir yönetim olarak, yolumuza devam edeceğiz. Ekonomiden diplomasiye, özgürlüklerden hakların teslimine nice başarıya beraber imza attığımız gibi, Türkiye Yüzyılını da beraber kuracağız. Memur-Sen’in bu vizyonumuzu gerçeğe dönüştürme mücadelemizde de bizleri yalnız bırakmayacağına inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerdeki oy pusulalarında sadece ittifak ve adayların olmayacağını, iki farklı gelecek, iki farklı toplum ve devlet tasavvurunun yer alacağını vurguladı.
"Cumhur İttifakı LGBT’ci değildir" diyen Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ya toplumun temel direği olan aile kurumuna sahip çıkanları ya da aile düşmanı sapkın akımların desteğini alanları tercih edeceğiz. Cumhur İttifakı LGBT'ci değildir. Şu anda adı millet olan zillet ittifakında LGBT aleyhine bir söz duydunuz mu? Yok. Çünkü LGBT'yi açık ve net ne yapıyorlar? Başta ana muhalefet olmak üzere savunuyorlar. İP savunuyor. Ya bizim kutsalımız nedir? Ailedir. Aile kurumunu bu denli bir kenara koyan anlayış 14 Mayıs'ta benim milletim gereken dersi verecektir. Ben buna inanıyorum. 14 Mayıs seçimleri işte bu kadar önemli, bu kadar hayati, istikbalimiz açısından bu derece mühim bir seçimdir. Daha kendi aralarında anlaşamayanların, ülkenin sorunlarını çözmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Daha önce meydanlarda verdikleri hiçbir sözü tutmayanların, bol keseden dağıttıkları vaatlerin de üzerine beton dökeceğini çok iyi biliyoruz."
14 Mayıs seçimlerinde gezi olaylarındaki vandallıkların unutulmayacağına işaret eden Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Diyarbakır'da o Selo denilen edepsizin benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 51 Kürt kardeşimizin evet öldürülmesine neden olan Yasin Börü'nün öldürülmesine neden olan o attığı adımı unutmayacağız. Şimdi ne diyorlar? Selo'yu çıkaracağız. Bu millet bu teröristin çıkışına Allah'ın izniyle müsaade etmez. Ben milletime inanıyorum. Milletime güveniyorum. Allah'ın izniyle 14 Mayıs'ta sandıkları gümbür gümbür patlatacağını inanıyorum. Ama durmak yok. Yola devam. Dünyanın dört bir yanında Türkiye'nin başarısı için ellerini semaya açıp dua edenleri de asla ve asla unutmayacağız. Yani hep birlikte elimizi vicdanımıza koyacak, ölçecek Artacak, doğruya doğru diyerek istikbalimiz için en hayırlı kararı vereceğiz.
Memur-Sen camiasının bir kez daha yanımızda çok güçlü bir şekilde duracağından asla şüphe duymuyorum. Sizlerden 14 Mayıs’ta karşımızdaki koalisyon masasını altındakilerle, üstündekilerle, perde arkasından bunlara emir verenlerle birlikte sandığa gömmenizi bekliyorum. Biliyorsunuz bunların bayrak diye bir derdi yok. Millet diye bir derdi yok. Vatan diye bir derdi yok."
Genel kurulun yapıldığı salonda, "Hak, emek, adalet, yaşasın 1 Mayıs." ile "Dünya beşten, emek sermayeden büyüktür." yazılı pankartları yer aldı.
Genel kurula, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan katıldı.