Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu.
Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle:
Şimdi salgının seyrinin önüne geçemezsek daha sonra can acıtıcı tedbirler almak zorunda kalabiliriz. Milletimizden sabır ve destek bekliyoruz. Maske-mesafe-temizlik kurallarına riayet edersek diğer tedbirlere gerek kalmaz.
Aşı çalışmalarını yakından takip ediyoruz, ön siparişimizi de verdik. Önümüzdeki ay ilk uygulamaları yapmayı ümit ediyoruz.
Suriye'den Libya'ya Irak'tan Filistin'e kadar farklı cephelerde yürüttüğümüz, hak, özgürlük, adalet mücadelesinin önemi ortaya çıkmıştır. Ülkemiz ve şahsımızı hedef alan çirkin kampanyaların kimler tarafından neden yürütüldüğünü elbette biz biliyoruz.
Türkiye olarak bölgemizdeki sorunlarla ilgilenirken, krizlere müdahale ederken asla yayılmacı bir hareket izlemiyoruz. Bizim kimsenin hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, iç işlerinde gözümüz yoktur. Biz sadece kendi vatandaşlarımızın can-mal emniyetini sağlamaya, ardından da bölgemizin ve gönül coğrafyamızın iç barışına, istikrarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Uluslararası toplumun yüzleştiği yeni meydan okumalar karşısında önemli sorumluluklar üstleniyoruz. Çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğunu tespit ettiğimiz 100 bin kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk.
Dün Barış Pınarı Harekatı bölgesinde 17 terörist sızma harekatına kalkıştı ve bunlar kahraman komandolarımız tarafından öldürüldü.
En son yine bir sivil gemimize Libya'ya insani ihtiyaçları karşılayacak sivil gemimize saldırı oldu. Bunun uluslararası deniz hukukunda yeri yok. Bunun da kaptanı bir Yunan. Gemiye girdikten sonra da sivil mürettebatı da bunlar maalesef taciz ettiler. Tüm bunlar video kayıtlarıyla tespit edildi. Gerekli olan yerlere gönderildi gönderilecek.
Dağlık Karabağ'da 30 yıllık bir adaletsizliğin son bulmasına katkıda bulunduk. Düne kadar ortalıkta görünmeyen, açıkça Ermenilere destek veren Minsk grubu eş başkanı, bazı ülkelerin anlaşmayla ilgili dile getirdikleri rahatsızlıkların hiçbir önemi yoktur.
Dün akşam sayın Putin ile bu konuları etraflıca görüşme fırsatı buldum. Ne gibi adımlar atabiliriz, bunları konuştuk. Sayın Putin ile yaptığımız bu görüşmelerden sonra Rusya-Türkiye-Azerbaycan olarak bu süreç içinde bölgeye barışı egemen kılmanın adımlarını atmış bulunuyoruz. Bunu daha da geliştirme şansımız da var. Bu genişletme-geliştirme çalışmalarını da sayın Putin ile görüştük.
Buradaki ulaşım sürecini de halletmek ve Azeri kardeşlerimizin bir an önce topraklarına dönme imkanını da sağlamış olacağız.
Aliyev kardeşimle de atılan adımları görüştük, değerlendirdik. Şu anda hepsinde bir mutluluk var. Kelpecer dün biliyorsunuz tamamen boşalmış oldu. Kelpecer'e tamamen geçme imkanını Azeri kardeşlerimiz bulmuş olacak.
30 yıllık gecikmeyle de olsa bu meselede hak yerini buldu.
Salgınla mücadele tedbirlerini, üretim ve istihdamı en az düzeyde etkileyecek şekilde hayata geçirmeye çalışıyoruz. 2020 yılını ve bu etkilerin bir müddet daha devam edeceği anlaşılan 2021 yılını kazanç dönemi haline getirmek istiyoruz. Devletiyle, iş dünyasıyla, işçisiyle, genci ve yaşlısıyla, 83 milyon olarak hareket etmemiz gerekiyor. Olağanüstü dönemler olağanüstü çabalar gerektiriyor. Salgının dikkat ve enerjimizi dağıtmasına fırsat vermeyeceğiz.
İstihdamı korumaya yönelik tedbirlere büyük önem veriyoruz.
Geçtiğimiz yıl kamuoyuyla paylaştığımız yargı reformu strateji belgesinde yer alan hususlarla ilgili 3 yargı reformu paketi Meclis'imiz tarafından kabul edildi.
Hazırlıkları süren diğer reformları da paketler halinde Meclis gündemine taşıyacağız. İnsan hakları eylem planına da en kısa sürede son halini vereceğiz.
Ülkemizin hedeflerine ulaşmak için AK Parti onu yapmıştır yapmaya da devam ediyor.
Türkiye'nin Cumhuriyet tarihindeki en büyük reformu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişidir.
Biz bunu söylerken, hâlâ parlementer sistemi savunanlar var. Parlementer demokrasiden bahsedenler var. Bu ülke yıllar yılı bu sistemi denemedi mi? Bunu denerken, acaba 3'lü, 4'lü koalisyonlarla ülkemizin ne hâle geldiğini bilmiyor muyuz? Bir adım ileri gidebildik mi? Hayır. Sistem değiştirildi ve yoğun şekilde yol alıyoruz.
Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, bu ittifak asla gizli veya açık pazarlıklar üzerine kurulu değildir. Bu ittifakın tek amacı ülkemizi büyük ve güçlü Türkiye'ye ulaştırmaktır.
En batıdan en doğuya, en kuzeyden en güneye biz hükümet olarak, devlet olarak girilmedik yer bıraktık mı? Her yere adımımızı attık. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda... Aklınıza ne gelirse, hepsinde attık. 26 havalimanının olduğu ülkede bu sayı 56'yı buldu. Üniversite sayısı 74'ten 206'ya çıktı.
Güneydoğu'da çukurları açan kimlerdi? Biz de kayyumlarla buraları düzenledik. Artık bambaşka bir Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Siirt var. Biz barış için geldik. Nerede terörist varsa biz bunların başını ezmek için varız.
Nerede terörist varsa biz bunların başını ezmek için varız. Terörden meşru siyasete geçiş yolunu açmak için her yolu denedik, her fedakarlığı yaptık. Akrep karakterli terör örgütünün kendi kendini sokarak bu fırsatı heba etmesine rağmen, bölgedeki insanlarımızla gönül bağını güçlendirerek ülkemizde yepyeni bir dönemi başlattık.
Dağa kaçırılan o yavruların annelerinin, Diyarbakır'daki HDP binasının önünde yaz-kış demeden oturan annelerin hakkını kim teslim edecek?
Devlet niye var? Biz niye varız? Arkadaşlar biz bunun için varız. Biz bunu halledeceğiz.
Birilerinin çıkıp sanki Türkiye'de hiçbir şey yapılmamış her şey eski haliyle sürüyor da sadece kendileri gerçekleri söyleyebiliyor gibi bir eda ile konuşmalarını kabul edemeyiz.
Kürt kardeşlerimizin en büyük düşmanının silahlı ve siyasi temsilcileriyle bölücü terör örgütünün olduğu hakikatine göz yumamayız.
Buradan yargıya sesleniyorum... Diyorum ki; değerli yargı mensupları Anayasa'nın 138. maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa aynı şekilde benim dışımdakileri de muhatap alıyor. 138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini neden yapmıyorsunuz? Gereken adımları neden atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa, ana muhalefettekilerin de talimat verme hakkı yok. Bunun dışındakilerin de talimat verme hakkı yok. Bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz? Bunu söylemek zorunda kaldım. Atılan adımlar karşısında yargının sessiz kalmasını ben kabullenemiyorum.
Hakareti siyaset sanan tek parti faşizmi artıkları ve onların peşinden gitmeyi kendilerine yedirenler var.
Bir taraftan biz başöğretmenin kurduğu partiyiz diyeceksin, öbür taraftan kalkıp öğretmenlerimize saygısızlık yapacaksın. Bay Kemal şunu bil; biz 'Bana bir harf öğretenin kölesiyim' diyen medeniyetin mensuplarıyız.
Yargıcından askerine, polisinden esnafına, işçisinden din görevlisine kadar kendisinden olmayan herkese hakaret etmeyi siyaset etmek sanan bu sefil zihniyet ülkemizin utanç kaynağı haline gelmiştir."