Böylece Biden, 1981 yılında yaptığı açıklamada aynı sözcüğe yer veren Ronald Reagan'dan bu yana "soykırım" terimini kullanan ilk ABD başkanı oldu.
Biden'ın 'soykırım' çıkışı sonrası bugün düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi sonrasındaki ulusa sesleniş konuşmasında yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biden mesnetsiz, haksız ve hakikate aykırı ifadeler kullanmıştır. Bu ifadeler bizi ziyadesiyle üzmüştür. Ben belgelerle konuşuyorum. Sayın Biden gibi konuşmuyorum. Buyursunlar gelsinler, arşivleri incelesinler." ifadelerini kullandı.
Bu insanlarla ilgili anıtlara, lobilere, meclis kararlarına ve haklarının aranması anlamına gelecek bir faaliyete de rastlanmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sadece dedelerin torunlarına yürekleri burkularak, gözlerinden akan yaşlara engel olamayarak anlattıkları acı hatıraları vardır. Çünkü bu insanlar Türk'tür, çünkü bu insanlar Müslüman'dır. Dolayısıyla Batılının gözünde istismara müsait malzeme değildir. Millet olarak bugüne kadar kendi acılarımızı istismar aracı haline getirme gibi bir zihniyetle hareket etmedik. Bizim acılarımızı kalbimize gömüp sadece ileriye bakma erdemimizi, sanıyoruz bazıları yanlış anlıyor. Buna göre bizim de Batı'da Balkanlar'ın kaybından, Doğu'da uğradığımız işgallerin hesabına, güneyimizde bize verilip tutulmayan sözlere kadar kapsamlı bir muhasebe yapıp ortaya çıkan faturayı da muhataplarımızın önüne koymamız gerekiyor. Hiç sınırlarımız dışına çıkmaya bile gerek yok, Adana'dan Antep ve Maraş'a, İzmir'den Afyon'a, İstanbul'dan Çanakkale'ye, Kars'tan Artvin'e kadar her şehrimiz kendi kayıplarının peşine düşse bile yeter. Aynı yaklaşımı tüm mazlum toplumların, coğrafyaların da göstermesi halinde ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını kim bilebilir. Batı'nın Ermeni meselesindeki tutumu ve terör örgütlerine karşı sergiledikleri riyakar tavrın sonu işte bu yola çıkıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının devamı şöyle:
Yıllardır dile getirilen Ermeni olaylarıyla ilgili ortak bir komisyon kurulması çağrımıza bir cevap alamadık. Biz kendimize bu kadar güvenirken karşı tarafın iddia sahibi olarak gerçek peşinde koşmak yerine meseleyi siyasi peşinde koşması tek başına göstermeye yeter.
Meseleyi özetle anlatmak istiyorum. Anadolu ecdadımızın yönetiminde farklı kökenden inançtan insanların yaşadığı coğrafya olmuştur.
Tarihimize 93 Harbi diye geçen hadiseye kadar bu barış iklimi sürmüştür.
Osmanlının son döneminde batılılar tarafından silahlandırılarak bize karşı ayaklandırılmıştır. Balkan toprakları bu şekilde başlatılan asimetrik savaşlarla ülkeden kopartılmıştır. Aynı durum Doğu'da Ermeniler üzerinden oynanmıştır. Ermeniler köyleri ve şehirleri basıp önüne gelen kadın çocuk demeden öldürmüşlerdir.
Bu çeteler topraklarımıza saldıran Ruslarla iş birliği yapmıştır.
Yaşanan herhangi bir can kaybı da söz konusu değildir. Ülkemizdeki Ermeni toplumu bu tarihi acılarını anma günü olarak kabul etmiştir. Biz de bu tarihte ne olduğunu bilerek Ermenilerin acılarına saygı duyarak son yıllarda mesaj gönderiyoruz.
Yapılan işlem muhtemel bir tehlike değil bilfiil yürüyen bir isyana artan katliama karşı alınmış bir tedbirdir. Dikkat ederseniz bu tarihler Osmanlı Devleti2nin birçok cephede... Eli tutan erkelerin çoğu cephede oldukları için geride savunmasız kadınlar çocuklar kalmıştır.
Ermeni çeteleri sadece masum ve savunmasız insanları katletmişleridir.
Sadece Muş'ta 20 bin vatandaşımız katliama maruz kalmıştır. Ermeni çeteler Trabzon civarındaki vatandaşları da topluca öldürmekten çekinmemişlerdir.
Ortada karşılıklı savaştan kaynaklı kayıp olsa bir yere kadar kabul edebilir. Ama tekrar ediyorum. Ermeni çeteciler yaptıkları katliamı ve yüzbinlerce insanı göçe zorlamalarını övünerek anlatmışlardır.
Osmanlı devleti çıkardığı sevk kanunuyla Ermeni nüfusu başka bölgeye gönderme kararı almıştır. Üstelik bu karar tüm Ermeni nüfusu değil çetelerin olduğu bölgeleri kapsamıştır.
Ama bugüne kadar bizim çağrılarımıza cevap veremediler. İran'a gidenlerle birlikte bu rakam 500 bine ulaşmaktadır. Sevk ve iskana uğrayanların sayısı ABD açıklamalarında 600 bin olarak belirtilmektedir ki gerçek rakam daha azdır.
150 bin kişinin her biri candır ve önemli bir rakamdır. Gerçek rakamların 1 sıfır ile abartıldığı Ermeni tarihçiler tarafından itiraf ediliyor.
Osmanlı Devleti Ermeni nüfusu başka yere göndermemiş kendi topraklarında yer değiştirmiştir.
300 bin Ermeni yaşamayı sürdürmüştür. Şuan da İstanbul'da 100 bin Ermeni yaşamaktadır. Biz bu konularda hiçbir zaman dışlayan olmadık. Savaş sonrası dönenlerle birlikte bu rakam 650 bine ulaşmıştır.
Herhalde soykırıma uğrayanlar bu topraklara geri dönmez sayın Biden Suriye, Ürdün Lübnan gibi yerlere gönderilen Ermenilerden bir kısmı ABD ve Avrupa'ya zamanla göç etmişlerdir.
O gidenler soykırım yalanlarını desteklemeye çalışmaktadır. Daha açık bir ifadeyle Çanakkale de savaşan askerlerimizi... Böylece Osmanlı cephede düşmanla değil sınırları içinde çetelerle mücadele ederken savaşı kaybetmiş olacaktı.
Zaten o günlerde savaştığımız düşmanların da istediği buydu. Ermenileri bu sinsi senaryoda acımasızca kullanmışlar, amaçlarına ulaşamayınca ölülerini bile kullanmışlardır.
Bugün Ermeni nüfusun bulunduğu coğrafyada yüzde 80'i Müslümandı. Yaklaşık 30 yıl önce işgal edilen Karabağ ve Azerbaycan şehirlerinde yapılanlar da ortadır.
Sayın Biden MİNK üçlüsü diye bir 3'lü oluşturulmuştur. Burada ABD, Rusya Fransa vardı. 30 yıl bu işgalden kurtarmadınız oradaki insanları ve Azeri kardeşlerimiz ne yazık ki 1 milyonu aşkın hicret etmek zorunda kaldı. Bütün o yerler Karabağ maalesef yakıldı yıkıldı. Eğer soykırım diyorsanız şöyle bir kendiniz aynaya bakıp değerlendirmeniz lazım. Kızılderilileri zaten söylememe gerek yok. Onlar zaten ortada. Bütün bu gerçekler ortadayken Türk Milletine soykırım yaftasını yapıştıramazsınız. Buralarda 10 binlerce sivil katledilirken Azeri kardeşlerimiz evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.
Büyük vaatlerle kandırılan Ermenilerin Avrupa, ABD, Rusya tarafından bu yalanlarla örtmeye çalışmasından kaynaklanıyor.
Toplamda 17 milyon insanın öldüğü 1. Dünya Savaşında bir değerlendirme yapacaksak şunları da hatırlatmamız gerekiyor. Sürgün adı altında bu insanların büyük bir bölümü açlık soğuk altında ölüme terk edilmiştir. Avusturya, Macaristan'da kendi vatandaşı olan Rus asıllı vatandaşları kurşuna dizmişlerdir.
Osmanlı'nın 1915'te gerçekleştirdiği Ermeni sevk ve iskanı sırasında işte bu kayıplarla değerlendirmek gerekiyor. Eğer Ermenilerin kayıpları soykırım ile nitelendireceksek o dönemde yaşananlarda aynı paragraf içinde yer almalıdır.
Güney Amerika'dan Afrika’ya kadar toplumlar yaşadıkları zulümleri yüreklerinde taşıyor. Soykırım kavramı ve bununla bağlantılı süreçler geriye doğru işletemeyecekler... Ermeni iddiaları ile ilgili ortada herhangi bir somut delil olmadığı gibi uluslararası bir mahkeme kararı da mevcut değildir.
Biz kendimizden emin olduğumuz için bu konularda her türlü konuşmaya, tartışmaya değerlendirmeye açığız.
ABD ve Avrupa ülkeleri ise tarihi araştırma belgeleriyle konuşmaktan kaçanların yanında yer alarak sadece bize husumet göstermekle kalmıyor bilimin de yanında yer almıyor.
Asala terör örgütünün 1970'li yıllarda diplomatlarımıza karşı gerçekleştirdiği saldırıları da unutmadık unutmayacağız Biden.
Bu alçak eylemlerde diplomatlarımızın katillerinin nasıl korunduğunu cezaevlerinden nasıl salındığını iyi biliyoruz.
Üzerimizde oynanan oyunları nasıl hüsrana uğrattıysak, PKK üzerinden Suriye'de kurulan tuzağı da aynı şekil parçalayıp atacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın
ABD'nin bu gerçekler ışığında attığı adımlardan bir an önce dönmesini istiyoruz. Tarih ilmi bir kenara bırakılarak ülke başkanlarının bu konularda ahkam kesmesi işleri çığırından çıkarmaktan başka bir şeye yaramaz.
Yaşanan Tartışmalarının Ermeni toplumuna en küçük faydası olmadığı gibi atılan adımlar daha büyük sıkıntıların meydana gelmesine yol açabilir. Bizim hiçbir Ermeni kardeşimizle sorunumuz yoktur. Ermenistan ile iyi bir ilişki de tehsis etmek istiyoruz. Son 16 yılda iyi adımlar attık fakat bu adımlara bir karşılık alamadık.
ABD Başkanının 24 Nisan açıklaması hem bu süreci hem de ilişkilerimizi zora sokma sürecinde. Uzun yıllar boyunca ABD ile güvenirlik müttefiklik üzerine kurulu yakın ilişkilerimiz olmuştur. FETÖ ve YPG'ye verilen destekle ve S-400'deki hamleleri ortaklıklarımıza zarar vermiştir.
Atılan bu adım artık Türk-ABD ilişkisinin çok ötesine düşmüştür
Şartlar ne olursa olsun kendi hedeflerimize kilitlenerek yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Bu şekilde bizi yolumuzdan döndürebileceklerini sananlar yanıldıklarını anlamış olmuştur. ABD ile de Avrupa ile de eşit şartlarda çalışmak beraber yürümek istiyoruz. Bu işbirliğinin çok önemli ve herkesin faydası olduğuna inanıyoruz.
İstiklalini ve istikbalini her şeyin üzerinde tutan olarak her zeminde konuşmaya, anlaşmaya işbirliğinde birlikte hareket etmeye hazırız.
Biden ile Haziran'da yapacağımız görüşmeyle bu konuları yüz yüze konuşarak... Biden'a şunu da hatırlatmak isteriz. Biz yabancı değildik, farklı ilişkilerde vardı.
Sağolsun evimize kadar gelip bizi ziyaret etmişlerdir.
Aliyev ile ortak adımlar konusunda bir telefon görüşmesi yaptık. Önümüzdeki günlerde atacağımız adımları daha da detaylandıracağız.
Asıl üzüntümüz içimizdeki bazılarının soykırım yalanına sarılmış olmalarıdır. Bu şekilde saldırı altındayız. Biz büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası için içerde ve dışarda yapılması gereken neyse onu yapacağız.