Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Astana ziyareti dönüşünde Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu'nun da aralarında olduğu gazetecilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Merih Demiral’ın çeyrek final maçında yaptığı bozkurt işareti ile ilgili soruya Erdoğan, ''Kimse Almanların formalarında kartal var diyor mu? Kimse kalkıp da Fransızların formasında horoz var, niye horozlanıyorsun diyor mu? Orada Merih heyecanını bu görüntüyle verdi'' diyerek tepki gösterdi.
Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelensky ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüşüyoruz. Bu görüşmelerde “arabuluculuğumuz nereye varabilir, nereye kadar tesiri olabilir?” bunları konuları ele alma imkanımız oldu. Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık.
Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, “Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum” yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya, karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. “Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek” diyor. Afrika ile ilgili ise “onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum” yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz.
Şimdilik koridorun Rusya ayağında “nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?” bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum. Bu savaş ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırıyor. Savaşın tek kazananı kan ve ölüm tüccarlarıdır. Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi, üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi Cuma günü, Cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Suriye sahasında aradan geçen onca yıl herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde göstermiştir. Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son zamanlarda sağlanan sükunet, akıllıca politikalar ve önyargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur.
El birliği ile ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.
Ülkelerin değil PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor. Fakat Suriye’nin kuzeyinde biliyorsunuz birçok yapılanma mevcut. Bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de bulunuyor. Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey, devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler.
Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez. Türkiye’de de ırkçı, akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler.
Fakat biz bu oyunları da, nasıl bozacağımızı da çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da, istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir, ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.
Şu an itibariyle bunu bölgedeki olayların akışı belirleyecek. Gelişmeler olgunlaşmadan, belli bir noktaya gelmeden şu anda böyle bir adımı atacağız demek yanlış olur. Fakat gelişmeler ışığında eğer böylesi bir adım atmak gerekiyorsa bu yapılır.
Nitekim şu anda Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi Irak’ın kuzeyinde de zaman zaman PKK’ya karşı darbeler vuruluyor. Daha yeni 12-13 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Diğer tarafta 15 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Yani teröre aman vermeyiz. Çünkü oralarda da münasebetlerimiz iyi. İlişkilerimiz iyi olduğu için gerek Irak’ta gerek Suriye’de bu adımları her an atarız. Güvenlik güçlerimizin eli tetiktedir. Tehdidin boyutuna göre de anlık kararları alıp uyguluyoruz.
Terörün bölgedeki barışı, huzuru, istikrarı ve kalkınmayı engelleyen bir çıban başı olduğunu da muhataplarımıza anlatmaya devam ediyoruz. En son Irak seyahatimizde de bu yönde temaslarımız gerçekleşti. Arkadaşlarımız da muhatapları ile sürekli görüşme halindeler. Biz açık ve net bir şey söylüyoruz ve bundan da geri adım atmayacağız. Biz bölgemizde bir teröristan kurdurmadık, kurdurmuyoruz ve asla kurdurmayacağız.
Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk Devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nda ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütü’nde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi de buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi Teşkilat’a ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimi üye bulunuyor. Türkiye’yi bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.
Bunları Sayın Rutte ile görüştük. Rutte beni ziyarete geldiğinde kendisine bu beklentimi söyledim. O da doğrusu olumsuz bir yaklaşım içerisine girmedi. Türkiye’ye böyle bir şeyin yakışabileceği mealinde bir yaklaşımı oldu. Görevi tam manasıyla devralmadan önce de Türkiye’ye bir ziyaret yapacağını bana söyledi. Ben de kendisine “memnun olurum” dedim. Hatta Eski Genel Sekreter Jens Stoltenberg ile bir Boğaz seyahati yaptık. Bir Boğaz seyahati için de kendisini davet ettik.
Türkiye’nin NATO’dan beklentilerini her fırsatta dile getiriyoruz. İttifakın birliğinin, insicamının güçlendirilmesi, dayanışma ruhunun korunması ve zenginleştirilmesi önemlidir. Özellikle terör başta olmak üzere karşı karşıya kaldığımız küresel konularda NATO ülkelerinin güvenlik ve çıkarlarına hizmet eden bir anlayışla hareket edilmesi gerekir. Türkiye, yıllardır terörle ayrımsız mücadele etmektedir.
Bu mücadelede müttefiklerimizin bizi, NATO’nun birliktelik ruhuna aykırı olarak, yalnız bırakmaları, hatta terörist yapılanmalara cesaret veren tutum sergilemeleri üzücüdür. Sayın Rutte ile bu konulardaki görüşlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Sadece Sayın Genel Sekreter ile değil, NATO Zirvesi başta olmak üzere tüm platformlarda müttefiklerimizle karşı karşıya olduğumuz tüm sınamalarda ne düşündüğümüzü, neler önerdiğimizi ve yaptığımızı bir bir anlatacağız.
Ne yazık ki Batıda bu işi kaşıyan ülke ve kesimler var. 3. Dünya Savaşı’na çanak tutan bir yaklaşım içindeler. Malum silah tüccarlarına pazar lazım. Silah tüccarlarının da pazarı Batı. Bu konuyla ilgili olarak da Sayın Putin, barıştan yana olduğunu son açıklamalarında söyledi. Çünkü taraflarda bir yorgunluk olduğu da açıkça ortada.
Biz de kendilerine “barışa ne zaman ereceğiz?” dedik. Onlar “bu işin bir zamanı yok, bütün mesele burada sizler gibi arabulucuların ağırlığını koymasında” noktasındalar. Biz şimdi ağırlığımızı koymaya gayret ediyoruz. Temennimiz odur ki Rusya-Ukrayna arasında bu savaş artık bir nihayete ersin. Devam ediyoruz, takip ediyoruz. Dışişleri Bakanım Hakan Fidan Bey, Milli Savunma Bakanım Yaşar Güler Bey bu işin takipçisi durumundalar. Bir an önce temennim odur ki neticeye varalım.
Yıllardır dillendirdiğimiz “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkün” tezlerimiz bu olumsuz havayı dağıtmak, büyük savaş riskini ortadan kaldırmak için ortaya koyduğumuz somut çözümlerdir. Hala bunları uygulamak mümkündür. Yapmamız gereken küresel sistemi revize etmek, herkesin ayrımsız uluslararası hukuka uymasını sağlamak, terörizmi topyekün bir anlayışla yok etmek, adaleti ve hakkaniyeti temel alan bir küresel paylaşım sistemini hayata geçirmektir.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ile başlayan süreçte yeni gelişmeler yaşanıyor. Hamas, ateşkes için ortaya konulan taslağı birkaç değişiklik talebiyle kabul etti. MOSSAD Başkanı Doha’ya gidecek. ABD Başkanı Biden da konu ile ilgili Netanyahu’yu arayacak. Bu aşamada İsrail’e Batı ülkelerinin hep birlikte baskısı şart.
Bu baskılar neticesinde de inanıyorum ki artık bir kesin ateşkese inşallah ulaşılacaktır. Katar Emiri ile yaptığımız görüşmelerde de bu konuları ele aldık. Onlar da değişik kanallardan gerekli baskıyı yapıyorlar. Temennimiz odur ki inşallah şu birkaç gün içerisinde ABD Başkanı Biden’ın da İsrail’i araması neticesinde kesin ateşkese ulaşılır ve böylece son dönemde İsrail tarafından yapılan katliamlar da son bulur. Diğer konuya gelirsek, İsrail kendi bünyesinde, kendi topraklarında yaptığı yığınaklarla netice alabiliyor mu ki?
Kıbrıs Rum Kesimi’ne yaptığı yığınakla mı netice alacak? Ne zaman başladı bu saldırılar, o günden bugüne İsrail hedeflediği neticeye varabildi mi? Varamadı. ‘Bir hafta içerisinde, 15 gün içerisinde işi bitireceklerini’ söylüyorlardı. Alamadılar neticeyi. Ateşi bölgeye yayacak her türlü adımdan uzak durulmalı.
Biz samimi olarak siyasette bir yumuşama sağlayalım, milletimizin bu konudaki beklentilerini karşılayalım istedik. Samimi bir yaklaşım ortaya koyduk. Kendilerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne birlikte gitme teklifimizi bir kere yaptık. Bizim bu teklifimiz sonrası kendi uçaklarıyla gideceklerini açıkladılar. Biz bu noktada KKTC’ye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bey ile gideriz. Kıbrıs’a belki bir gün önceden gitme durumumuz olabilir. Malum 20 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta kavurucu bir sıcak oluyor. Kavurucu sıcakta Kıbrıs’taki kardeşlerimiz de bir yere kadar tahammül edebiliyorlar. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey bir gün önceden gelinse de geceyi burada geçirseler ve sabah saat 9 gibi törenleri yapsak diye bir teklifle geldi. Biz de “uygundur” dedik. Şimdi kendimizi ona göre hazırlıyoruz.
Hırsız, ben hırsızım der mi? Veya ben çaldım der mi? Şimdi Özgür Özel Bey kalkıp da bu ahbap atamaları için “ne demek canım biz tabii ki ahbaplarımızı atayacağız” mı diyecek? Onun geçmişteki abileri “biz CHP’den atamayacağız da MHP’den mi atayacağız?” demişlerdi. Şu anda da aynı noktaya geldik. Değişen bir şey yok.
İşte daha geçenlerde Manisa’da bir belediyede biliyorsunuz ciddi bir yolsuzluk oldu. Kula, orada bir yolsuzluk oldu ve belediye başkanı bu yolsuzluk neticesinde alındı. Bunu daha farklı belediyelerin takip etmesi mümkün. Çünkü bunlarda alışkanlık ırsidir. Ahbap, yaran bunlar. İstanbul Büyükşehir’den tutun, Ankara’sına İzmir’ine varıncaya kadar bu böyledir. Birçok vatandaş işlerinden atıldı. Nice ağlayanları biz belediyenin kapısında gördük. Kimse milletimizden gerçekleri gizleyemez.
Kimse PR çalışmalarıyla, reklamlarla, sanal alem oyunlarıyla milletin gözü önüne toz pembe perdeler çekemez. Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Pırıltılı sözlerin yaldızı çabuk dökülür ve ortada sadece yalın gerçek kalır. Şu anda olan da budur. CHP’nin bu konuda geçtiğimiz yıllar boyunca, olumsuz anlamda yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Biz geçen sene dezenflasyona geçiş için bir süre öngörmüştük. Çünkü geçen sene gerçekten deprem etkisiyle olağanüstü koşullarla karşı karşıyaydık. Para politikasının etkili olması zaman alıyor. Maliye politikasında ilave çaba gerekiyordu. Biz o nedenle dezenflasyon Mayıs 2024’ten sonra başlayacak dedik. Nitekim Haziran ayında yıllık bazda enflasyonda düşüş başladı ama Temmuz’da yani 60’lı rakamlar diyorum ama öngörmek mümkün değil. Muhtemelen düşük 60’lı rakam olacak.
Ağustos’ta yine düşük 50’li bir rakam olacak. Ve muhtemelen büyük ihtimalle Eylül enflasyonu açıklandığında 50’nin bir tık altı olabilir. Bizim öngördüğümüz politika bu çerçevede. Geçen sene çok ciddi bir cari açık problemimiz vardı. Bu sene artık cari açık problem olmaktan çıktı. Milli gelire oran olarak yüzde 6’lardan neredeyse bu sene muhtemelen yüzde 2 civarına düşecek. Rezerv konusunda çok önemli mesafe kat ettik. Brüt rezervimiz yaklaşık 145 milyar dolar. Ve swap hariç rezervlerimiz 10 milyarın üzerine çıktı.
Mart seçiminden bu yana swap hariç net rezervlerdeki iyileşme neredeyse 80 milyar dolar civarı. Gerçekten eşi benzeri kolay görülmeyen bir iyileşme, bir güven var. Dolayısıyla dış denge bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Ülkemizin risk primi kendisine benzer ülkelere oranla 10 kat daha hızlı düşüyor. Bugün itibariyle 263 baz puan civarında. Türkiye’nin son 3 aydır , yerel seçimlerden sonra bizim 2 yıllık tahvil faiz oranlarımız 1000 baz puan düştü. Özellikle bu son enflasyon rakamlarından sonra faizler düşmeye başladı. Dün hem 2 yıllık hem 5 yıllık hem 10 yıllık bütün faizlerimiz düştü.
Yine bizim yurtdışına ihraç ettiğimiz tahvil faizleri 50 baz puan düştü son yerel seçimden sonra. Yani risk primi düşüyor, faizler düşüyor ve gerçekten notumuz artıyor, cari açık daralıyor, bütçede de dengeyi iyileştiriyoruz. Dolayısıyla biraz sabra ihtiyacımız var. Enflasyonda düşüş daha yeni başladı. Hızlanarak devam edecek. Biz inanıyoruz. Bu hedefler başlangıçta iddialı görüntü ama hedefleri başaracağımıza gerçekten samimi bir şekilde inanıyoruz.
Programımız çalışıyor. Başlangıçta program yok dediler, sonra bu program çalışmaz dediler, sonra para geliyor ama bu sıcak para dediler. Sürekli bir kulp, bir hata üzerinde yoğunlaşıyorlar. Tabii ki sorunlarımız var ama bu sorunları çözecek güçlü bir siyasi irade var. En büyük sorunumuz hayat pahalılığı. En adaletsiz vergi enflasyon. O nedenle dar gelirlilerimize, asgari ücretlimize, emeklilerimize yapacağımız en büyük iyilik popülizm yapmadan enflasyonu kalıcı bir şekilde tekrar tek haneye düşürmek. Vatandaşımızın kalıcı olarak refah seviyesini yükseltmek. İnşallah son çeyreğe girerken bu işi çözüme kavuşturmuş olarak Allah’ın izniyle gireceğiz.
Kimse Almanların formalarında kartal var diyor mu? Kimse kalkıp da Fransızların formasında horoz var, niye horozlanıyorsun diyor mu? Orada Merih heyecanını bu görüntüyle verdi. Bunun üzerine de malum Dışişleri Bakanlığımız bunların yetkililerini çağırdılar, gerekli adımlar da buna göre atılıyor. İnşallah bütün mesele Cumartesi günü. Biz, sahadan galibiyetle ayrılarak bir üst tura çıkalım. Fevkalade bir durum olmazsa, maça gitme kararımızı verdik.