Terör devleti İsrail, 7 Ekim'den bu yana Filistin'e düzenlediği soykırım saldırılarında en az 13 bin 230'u çocuk, 8 bin 860'ı kadın olmak üzere 30 bin 534 Filistinli öldürüldü, 71 bin 920 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından terör devleti İsrail'in Filistin'deki soykırım saldırılarına ilişkin açıklama yaptı.
"Filistin halkı ve işgal atındaki yurt toprakları zulmün pençesinde, hunhar saldırı ve operasyonların odağındadır. Sayıları 30 bini aşan sivil ve masum Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetmiştir. İnsani felaket hazmetme ve tahammül kapasitesini geçmiştir. İsrail, Filistinlilerin hayat ve varlık haklarına karadan ve havadan ölüm yağdırmaktadır. Haysiyet ve hürriyet gibi temel insan hakları yok sayılmaktadır. Soykırım trajedisi artık son bulmalıdır.
11 Mart 2024 tarihinden itibaren karşılayacağımız Mübarek Ramazan ayında, İsrail ile Filistin arasında ara çözüm değil, kalıcı ve kesin çözüm vasatı oluşturulmalıdır. 10 Mart 2024 tarihinde ilk sahurla birlikte hukuki, siyasi, insani, vicdani ve İslami ölçüler kapsamında muhkem “Barış Projesi” tezahür ve tedarik etmeli, Türkiye bu konuda öncü rol oynamalıdır. İslam alemi ilk sahura kalktığı anda barış havasının huzur ve güveniyle müşerref olmalıdır.
Ramazan ayında kırılgan ve geçici değil, mütekamil ve mütemadi ateşkes kararıyla birlikte onurlu barış ve uzlaşma iklimi ilk sahurdan iki devletli çözüme kadar kökleşerek vücut bulmalıdır. Türkiye ve tüm İslam ülkeleri ortak iradeyle kenetlenip; dökülen kanların durması, Gazze yıkımının sonlanması; aksi halde siyasi, ekonomik ve askeri her türlü insani müdahalenin devreye alınmasıyla ilgili tavır ve tutumu dünyaya ilan etmelidir.
Şayet bu fırsat kaçarsa, bölgenin ve dünyanın bacasını ateş saracak, Türk milleti de bu tehdit ve tehlike karşısında tarafsız kalmayacaktır. Ahlaklı insan ve toplumun sorumluluk duygusu yüksektir. Sorumluluklarımızın şuurundayız, zulme karşıyız, mazlumun da yanındayız.
Eski dönemlerde var olan ve toplumsal hayatımızı çepeçevre kuşatan ahlaki safiyetin ve toplumsal duyarlılığın müteakip dönemlerde buharlaşıp bireyselleşmesi Kur’an-ı Kerim’in Cuma Suresi’nin 11’inci Ayetini çok daha haklı ve geçerli hale getirmektedir. Nitekim şahsi servetler yığılırken bir emr-i azim olan infak yoluyla paranın, hayır kanallarını zorlayarak, vahye uygun düşecek şekilde, yukarından aşağıya doğru toplum hayatına akmaması, hem sosyal, hem ekonomik, hem de siyasal çarpıklıklara neden olmaktadır.
Bu çarpıklığın önüne geçmek için kim zordaysa elinden tutalım, ekmeğimizi bölüşelim, hayır ve hasenatta yarışalım, şer ve şirret emeller karşısında tek yürek olalım. Zekat-fitre-sadakalarımızı ihtiyaç sahibi insanlarımıza muhakkak ulaştıralım. Diyorum ki, Allah bes, baki hevestir. Galip olan yalnızca Allah’tır. Zalimlerin ve zulümlerin akıbeti mahvı perişanlıktır.
Aziz milletimizin ve Türk-İslam aleminin Ramazan-ı Şerifi’ni bugünden kutluyor; Allah’tan insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasını niyaz ediyor, tutacağımız oruçların ve yapacağımız duaların kabulünü diliyorum."