Türkiye, İsrail'in Gazze'ye saldırılarının durdurulması için 7 Ekim 2023'ten bu yana yoğun diplomasi trafiğini sürdürüyor.
Bakan Fidan, Türkiye'nin, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına dair tutumu ve Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerine dair Suudi Arabistan merkezli Al Arabiya televizyon kanalına mülakat verdi.
Fidan, mülakatta Türkiye'nin ateşkesin sağlanması ve arabuluculuk çabaları için attığı adımları anlattı.
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin İstanbul'u ziyareti esnasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelmesinde, Gazze'deki dramın konuşulduğunu, bunun dışındaki dedikodulara itibar edilmemesi gerektiğini söyleyen Fidan, "Hangi şartlarda ateşkese ulaşılabilir? Bu konuda Türkiye'nin görüşleri nelerdir? Bu eksende bir görüş alışverişinde bulunuldu." diye konuştu.
Mısır ve Katar tarafından yürütülen müzakere görüşmelerini desteklediklerini dile getiren Fidan, "Türkiye, 2008-2009'daki ilk Gazze savaşından itibaren bütün arabuluculuk ve ateşkes çalışmalarının içerisinde yer aldı. Cumhurbaşkanı'mız o dönem başbakandı. O dönem bu konuda beni görevlendirmişti. 2008'deki savaşta konunun içindeydik, daha sonraki Gazze savaşlarında da konunun içindeydik. Şimdi de konunun içindeyim. Farklı rollerle de olsa, hep bu konu üzerinde yoğunlaşmış biriyim." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bu konuda devam eden bir duruşu olduğunu anlatan Fidan, şunları kaydetti:
Dışişleri Bakanı Fidan, görüşmelerin esas itibarıyla ateşkes konusu etrafında sürdüğünü bildirerek, bunun oldukça önemli olduğunu ancak ateşkes sonrası Gazze'de ne olacak sorusuna da cevap arandığını belirtti.
Fidan, "Tabii ki mevcut sorunla alakalı daha büyük bir stratejik problemimiz var; o da bu sorunun kalıcı olarak nasıl nihayete erdirilebileceği meselesidir. Çünkü bütün Gazze savaşlarında her zaman şöyle bir problemimiz oldu; savaşlar başladığı zaman bizler hemen devreye giriyorduk. Ateşkes nasıl sağlanır? Daha fazla kan dökülmesinin önüne nasıl geçebiliriz? Önceliklerimiz hep bunlar oluyordu." diye konuştu.
Ateşkesin sağlanması ve iki devletli çözüm için uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi gerektiğini belirten Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Fidan, İsrail'in şu anda özellikle ilgilendiği tek konunun rehinelerin geri alınması meselesi olduğuna işaret ederek "Bu insani bir durumdur. Bu konuda biz de çok hassasız. Cumhurbaşkanı'mız rehinelerle ilgili olarak kendisine ulaşan talepler konusunda son derece hassas. Bu konuda hem istihbarat servisimize hem bizlere, gerekli çalışmaları yapma talimatı verdi. İsrail ile bu konuda temaslarımız var. İsraillilerden gelen, hatta başka ülkelerden gelen talepleri Hamas'a aktarıyoruz. Yani özellikle rehinelerin bırakılması konusunda temaslarımız devam ediyor." diye konuştu.
Hamas'ın "rehinelerin bırakılmasıyla eş zamanlı olarak insani yardımların başlaması, Filistinlilerin tekrar kuzeye dönmelerine imkan tanınması" gibi talepleri olduğunu hatırlatan Fidan, bunun uluslararası toplumun da isteği olduğunu, Birleşmiş Milletlerde 150'den fazla ülkenin oylamasıyla bu konuda bir karar da alındığını ancak "İsrail'in bu tür taleplere karşı direndiğini" söyledi.
Savaşın bölgedeki diğer ülkelere de sıçrama, başka aktörlerin da savaşa müdahil olma ihtimalinin fevkalade önemli bir mesele olduğunu belirten Fidan, savaşın bölge ülkelerine yayılması ve toplumsal yayılma ihtimaline yani kızgın olan, artık ezilmişliğe Filistinlilerin çektiği acıya tahammülü kalmayan İslam toplumlarının yaşanan hadiseler karşısında gösterebileceği toplumsal reaksiyona karşı ilk günden itibaren dikkat çektiklerini ifade etti.
Fidan, "Nitekim protesto gösterilerinin sadece İslam toplumlarıyla ve Arap caddeleriyle sınırlı kalmadığını, Batı'da Amerika'da üniversitelere ve başkentlere de yayıldığını görüyoruz. Bu aslında bir toplumsal yayılma göstergesidir." dedi.
İsrail saldırılarının bölgesel yayılması bağlamında İran'ın da bu işe dahil olma durumu hakkında Fidan, şu değerlendirmelerde bulundu:
İran ve İsrail arasındaki gerginlikte taraflarla temas kurduklarını belirten Fidan, şunları kaydetti:
"Gerek Amerikalılarla gerekse İranlılarla görüştük. Bununla, her iki tarafın da yapmak istediklerinin yanlış anlaşılmasını, asıl niyetlerinin dışında bir senaryonun hayata geçmesini engellemeyi amaçladık. Zira her iki tarafın da en kötü senaryoya göre pozisyon alması halinde, kalıcı bir savaşla karşılaşabilirdik. Bu da bütün bölgede daha fazla toplumsal acıya ve sıkıntıya sebep olurdu. Biz, bunu önlemek için o kriz esnasında taraflarla gerekli temas trafiğinde bulunduk."
Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son derece iyi bir rotada ilerlediğini kaydeden Fidan, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mız ile gerek Sayın Kral hem Sayın Veliaht Prens birçok kez bir araya geldiler. Bunların neticesinde alınan son derece stratejik kararlar var. En son biliyorsunuz, Gazze krizi başladıktan sonra, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Zirvesi Cidde'de yapıldı ve burada alınan kararlar var. Orada Cumhurbaşkanı'mız ve Veliaht Prens bir araya geldiler.
Filistin'de ateşkesin sağlanması, insani yardımların hemen başlaması ve Filistinlilerin hak ettiği egemen, özgür, 1967 sınırlarına dayalı Filistin devletinin kurulması konusundaki fikir birliğimiz mevcut. Sadece fikir birliğimiz değil, bu konuda eylem birliğimiz de mevcut."
Fidan, kasımda alınan kararlarla Arap Birliği ve İİT'ye mensup ülkelerin bir Temas Grubu kurduğunu anımsatarak, bu Temas Grubu'nun Filistin meselesini, bu ülkeler adına savunmakla ve anlatmakla görevlendirildiğini ve bu ülkeler arasında Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Nijerya, Endonezya, Ürdün, Mısır ve Filistin'in yer aldığını ayrıca İİT Genel Sekreteri ve Arap Birliği Genel Sekreteri'nin de çalışmalarına katıldığını aktardı.
Bunların Türkiye ile Suudi Arabistan'ın ve başka kardeş ülkelerin mutabakatı olmadan alınacak kararlar olmadığını belirten Fidan, "Şu anda bizim onlarla da mutabık kaldığımız pozisyonumuz şu: İslam dünyasının bugüne kadar bölgesel krizleri çözememesinin en önemli sebebi, birlik olamamalarından kaynaklanıyordu. Herhangi bir sorun etrafında bir araya gelip çabalarını, stratejilerini, vizyonlarını, eylemlerini birleştirememelerinden kaynaklanan bir sorun vardı. Bu bölünmüşlük Filistin meselesinde de uzun süre devam etti. Ama çok şükür bu kez, alınan kararlarla, atılan adımlarla, bu sorunun büyük ölçüde aşıldığını görüyoruz. Nitekim İslam ülkeleri olarak şu anda, özellikle iki devletli çözümde ısrar ve moral üstünlük oluşturma konularında büyük bir mevzii kazanmış durumdayız." dedi.
Fidan, bu hususta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonunun da son derece net olduğunu vurgulayarak, şunlar kaydetti:
Fidan, ortak savunma, teknoloji alanlarında bilimsel araştırma ortaklıkları ve ittifakların kurulmasıyla ilgili bölgede yeni ittifaklar olup olmayacağın ilişkin soruya "Elbette görebiliriz. Mevcut olan dostluklarımızı, çeşitli alanlarda somut işbirliğine ve somut mekanizmalara dönüştürme vakti geldi. Bu hep konuştuğumuz bir konu. Arap ülkeleri, İslam ülkeleri birbirleriyle son derece iyi kardeşler. Bu ülkelerin yetkilileri bir araya geldikleri zaman, birbirini son derece iyi ağırlıyorlar, birbirlerine son derece güzel sözler söylüyorlar. Ama gerçek hayattaki sorunlarla ilgilenmek için kurumsal ilişki geliştirmek ve işbirliği platformları geliştirmek konularında biraz yetersizliğimiz var. Bu eksikliği gören liderlerimiz, özellikle ekonomik alanda, finans alanında, savunma alanında, enerji alanında; eğitim, öğretim, sağlık, teknoloji dahil farklı alanlarda çeşitli işbirliği mekanizmaları artık kurma konusunda karar almış durumdalar.” yanıtını verdi.
Savunma sanayisinde çok ciddi bir işbirliği olduğunu kaydeden Fidan, şunları dile getirdi:
"Biliyorsunuz, Türkiye'nin savunma sanayisi alanında kazandığı belli yetenekler ve kapasiteler var. Bunları kardeş ülkelerle paylaşma ve ortak yatırıma dönüştürme konularında şu anda devam eden çok ileri projeler var. Gerek Suudi Arabistan'la gerek Birleşik Arap Emirlikleri'yle (BAE) gerek Katar'la bölgede yürüttüğümüz çok önemli savunma sanayisi işbirliği var. Buna ilaveten, ekonomi alanında, finans alanında, yatırım alanında devam eden işbirliklerimiz var. Bunları daha ileriye nasıl taşıyabiliriz? Şu anda bunun arayışı içindeyiz. Hedefimiz ilişkilerimizi kurumsallaştırmaktır. Bir projede bir araya gelip, sonra hemen dağılmak olmaz! İşbirliğimizi nasıl kalıcı hale getirebiliriz? Tıpkı Batılıların kendi aralarında yaptıkları gibi bizler de herkesin faydasına olan daha rasyonel projelerle, toplumlarımıza hak ettikleri refahı ve güveni sağlayacak olan bir işbirliği platformunu nasıl geliştirebiliriz? Tüm bu hedefleri hep birlikte gerçekleştirme peşindeyiz."
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin muhtemel Türkiye ziyaretine ilişkin ise Fidan, Orta Doğu'da Körfez dışında Türkiye için en önemli Arap ülkesinin Mısır olduğuna işaret etti.