Milli Görüşün merhum lideri Necmettin Erbakan’ın oğlu Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, 15 Temmuz’un dördüncü yılına girilirken Yeni Şafak’a değerlendirmelerde bulundu. Darbeler tarihini hatırlatan Erbakan, “24 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyetinin başlattığı darbe girişimi ve 23 Ocak 1913’te cemiyet üyelerinin Bab-ı Ali Baskını sonrası meydana gelen darbe girişimleri, muhtıralar ve askeri vesayetler günümüze kadar süregelmiş, siyasi tarihimizin kara lekeleri olarak kötü izler bırakmış ve Türkiye’nin ağır bedellerle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur” diye konuştu.
“Türk siyasi tarihinin acı hatırası 27 Mayıs 1960 darbesi milli iradeyi hiçe sayan anlayış tarafından yapıldı ve bunun sonucu olarak darbe ve muhtıraların önü açılmış oldu” diyen Erbakan, şöyle devam etti: “Dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü 1960 darbesi öncesinde DP desteğiyle oluşturulan ‘Tahkikat Komisyonu’na atıfta bulunarak, “Bu demokratik rejimi istikametinden ayırıp baskı ve dikta rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda giderseniz sizi ben bile kurtaramam” derken, darbe sonrası ise ‘demokratik rejim’ söylemini bir kenara itip darbecileri üstü örtülü şekilde savunma yoluna gitmiştir.”
12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesinin, askeri vesayetlerin gölgesini TBMM üzerinde daha da ağır şekilde hissettirme dönemini hızlandırdığını vurgulayan Erbakan, “Darbecilerin, TSK İç Hizmet Kanunu’nda ifadesini bulan; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevi”ne atıfta bulunarak ve bu göreve kendilerince farklı anlamlar yükleyerek oluşturdukları ‘ülke yönetimine el koyma’ şeklindeki çarpık fikri ülkemize ve milletimize yıllar boyunca çok ağır maddi ve manevi bedeller ödetmiştir. 28 Şubat postmodern darbesi de benzer şekilde Türkiye’nin başlatmış olduğu kalkınma hamleleri, ekonomik tedbir paketleri, denk bütçe, havuz sistemi ve D-8 gibi ülkemiz ve milletimiz için en faydalı adımların önünün kesilmesine yol açmış ve maalesef ki sonunda kaybeden ülkemiz ve milletimiz olmuştur” diye konuştu.
Erbakan, Türkiye’deki darbelerde küresel güç odaklarının dahlinin sürekli olarak örtbas edilmeye çalışıldığını belirterek, “Özellikle 28 Şubat döneminde ABD yönetiminin postmodern darbe girişiminin perde gerisinde olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Bu gerçek daha sonra bizzat merhum Erbakan Hocamız tarafından belgeleriyle ortaya konulmuştur” dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin de ABD’den vareste tutulmasının mümkün olmadığını vurgulayan Erbakan, şöyle konuştu: “Nitekim Türkiye Cumhuriyeti adına Gülen’in iadesi için Amerika’da daha önceden dava yürütmekte olan Avukat Robert Amsterdam, darbe kalkışmasından birkaç gün önce, ABD’de ilgili kurumlara dilekçe ile başvurarak, FETÖ mensuplarının ABD’nin askeri üslerini kullanarak Türkiye’de yönetimi ele geçirmek için operasyonlar yapacaklarını ve bunun durdurulması gerektiğini yetkililere açık bir şekilde ifade etmişti. Ancak tüm bu girişimler ABD yönetiminin malum tavrı nedeniyle sonuçsuz kaldı. 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında da Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi konusunda yapılan tüm girişimlere rağmen Türkiye’nin sözde stratejik ortağı olan ABD tarafından korunması darbe girişiminin küresel boyutunu ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Gülen’in Türkiye’ye iade edilmemesi hukuki bir durum değil, tamamen ABD yönetiminin politik kararı ve tutumuna bağlı bir sonuçtur. ABD yönetimi bu tavrıyla bize nasıl bir ‘dost’ ve ‘ortak’ olduğunu da açık bir şekilde göstermektedir.”
Erbakan şu değerlendirmelerde bulundu: “Milli Görüş olarak evvelden beri ifade ettiğimiz gibi, Türkiye olarak dış politikada ilişki içinde bulunduğumuz devletlerin gerçek niyetlerini ve asıl ajandalarını doğru bir şekilde okumamız, diplomatik muhataplarımızın arkasında yer alan mihrakların bilincinde olmamız ve buna göre hareket etmemiz elzemdir. 15 Temmuz darbe girişiminden gerekli dersler çıkarılarak, bu darbe girişiminin dış bağlantılarının, perde gerisindeki asıl organizatörlerinin tahlil edilmesi ve bu ‘doğru teşhis’ doğrultusunda mutlak suretle gerekli tedbirlerin alınması Türkiye’nin yeniden darbe kâbusları yaşamaması için kaçınılmaz bir zarurettir.”