Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Mevlid-i Nebi Haftası açılış programına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Müslümanlara yönelik saldırıları nedeniyle Fransız mallarını boykot çağrısı yaptı:
Asırlar boyunca barışla, ilimle anılan İslam beldelerinden bugün göğe ezan sesleri değil, anaların feryatları, çocukların çığlıkları, bombalarla enkaza çevrilen camilerin dumanları yükseliyor. Sırf Müslüman oldukları için öldürülen, evlerinden, yurtlarından kovulan yüz binlerce Müslüman kardeşimiz var. Etnik ve dini kimliğinden dolayı şiddet gören ayrımcılığa uğrayan milyonlarca kardeşimiz var.
Fransa’da ve Almanya’da yaşananlar bütün dünyanın gözü önünde oldu. Batı, özellikle Hristiyan dünyasına sesleniyorum, Musevilere sesleniyorum, her şeyden önce insanız. İnsan olarak bizim dinimizde Hristiyan olmak suç değildir. Biz ona da sahip çıkıyoruz. Aynı şekilde Musevi’ye de sahip çıkıyoruz. Gelin, Fransa’da eğer Müslümanlara bir zulüm varsa hep birlikte biz oraya da sahip çıkalım diye buradan dünya liderlerine sesleniyorum.
Özellikle Avrupa ülkelerinde İslam ve Müslüman düşmanlığı adeta veba gibi toplumlara sirayet ediyor. Müslümanlara ait iş yerleri, evleri, ibadethaneleri, okulları hemen her gün ırkçıların ve faşist grupların saldırısına maruz kalıyor. Şimdi ben, buradan milletime sesleniyorum. Nasıl ki Fransa ‘Türk markalı mal satın alınmayın’ diyorsa ben de şimdi buradan milletime sesleniyorum. Sakın Fransız markalara asla iltifat etmeyin, bunları sakın almayın.
Ben buradan, Şansölye Merkel’e de sesleniyorum, hani sizde dini özgürlük vardı? Hani sizde, din veya dinini yaşayanlara karşı devletinizin güvencesi vardı. Peki bir sabah namazında nasıl oluyor da 100’ü aşkın polis, camiye saldırıyor? Bunların tam tersini siz bugüne kadar Türkiye’den duydunuz mu? Hayır. Niye? Çünkü bizde gerçek din özgürlüğü var. Ama bunlarda yok.
Gün geçmiyor ki Müslümanların inanç ve ibadet hürriyetlerini kısıtlayan bir uygulamayla karşılaşmayalım. Peygamber Efendimizi mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’i hedef alan bir edepsizlikle, alçaklıkla muhatap olmayalım. Duvarlarda, Fransa’nın akli noktada kontrole muhtaç olan liderinin teşvikiyle bu saldırılar yapılmaya başlandı.
Demokrasiyi kimseye bırakmayan birçok Batılı devlette Müslümanlara yönelik hukuksuzluklar adeta sıradan hale geldi. İslam ve Müslüman düşmanlığı kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet başkanı seviyesinde desteklenen bir politika haline gelmiştir. Irkçı terörizm. Şimdi buradan sesleniyorum, işte siz gerçek manada faşistsiniz, siz gerçek manada Nazi’nin adeta zincir halkalarısınız.
Erdoğan, “İslam düşmanlığını ve ırkçı terörizmi bir milli güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor, planlarımızı buna göre yapıyoruz. DEAŞ’tan PKK’sına terör örgütlerine nasıl bakıyorsak, neonazi terör örgütlerine de aynı nazarla bakıyoruz. Avrupa’nın kanser hücresi gibi yayılan bu örgütlerle ilgili artık daha tutarlı, kararlı ve medeni bir tavır alması gerekiyor. Irkçı terör tehdidiyle mücadelede özellikle Avrupa Birliği kurumlarına çok ciddi sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Avrupa Konseyi, İslam düşmanlığını daha fazla görmezden gelemez. Ülkemizle ilgili olur olmaz her konuda görüş bildiren Avrupa Parlamentosu üç maymunu oynayarak bu meseleyi geçiştiremez. Avrupa’nın basiret, ahlak, vicdan sahibi liderleri korku duvarlarını yıkmalı, İslam ve Müslüman düşmanlığı hakkında konuşmaya başlamalıdır” dedi.
2. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’daki Musevilere karşı yürütülen linç kampanyasının bir benzerine bugün Müslümanların maruz kaldığını vurgulayan Erdoğan, “Avrupalı Müslümanlar bilinçli, planlı, kasıtlı bir şekilde kandan ve şiddetten beslenen yapıların kucağına itiliyor. Kardeşlerim, Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde, günümüzü tasvir edercesine şöyle buyuruyor; ‘Öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp Müslümanca yaşayan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.’ Fransa başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde şahit olduğumuz manzara işte budur. Günümüzde Batı’da Müslüman olmak, Müslümanca yaşamak İslam’a göre hayat sürmek giderek imkansız hale geliyor” dedi.
Aşırı sağcı fikirlerin Avrupa’nın ana akım siyasetini esir almasına izin verilmemesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: “Avrupalı siyasetçiler, Fransa Devlet Başkanı Macron’un başını çektiği nefret kampanyasına artık ‘dur’ demelidir. Her ne kadar Macron’un hoşuna gitmezse de önceki gün yaptığım çağrıyı, buradan az önce ifade ettiğim, tekrarlamak istiyorum. Irkçılık ve İslam düşmanlığı görevi, konumu, makamı ne olursa olsun insanın akli ve vicdani melekelerini yok eden bir psikozdur. Reddederek, yokmuş gibi davranarak bu sorunun üstesinden gelinmez. Ülkesinin ve vatandaşlarının geleceğini düşünen her siyasetçi bunu kabul etmeli, yüzleşmeli, sorunu çözmenin yollarını aramalıdır.”
Müslümanlara farklı isimler ve kisveler altında İslamsız bir dindarlık, profan bir din anlayışı dayatıldığına dikkati çeken Erdoğan, “Batı’da yükselen İslam karşıtlığı, bugün artık kitabımıza, Peygamberimize ve tüm kutsallarımıza yönelik topyekun bir saldırıya dönüşmüştür. Son günlerde yaşanan hadiseleri, devlet başkanı düzeyinde sergilenen hadsizlikleri, sabah namazı vaktinde camilerimize yapılan polis baskınlarını sıradan vakalar olarak görmüyoruz. Bu olaylar oldukça tehlikeli, Avrupalı Müslümanlar için çok vahim sonuçlar doğurabilecek bir sürecin işaret fişeğidir” dedi. Batı’da Müslümanlara karşı izlenen politikaların yanlışlığına dikkati çeken Erdoğan, “6 milyon insanı Avrupa’da yaşayan bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak şu ikazı yapmakta fayda görüyorum. Müslümanları düşmanlaştırarak elde edebileceğiniz hiçbir kazanım yoktur. Çapsızlığınızı perdelemek amacıyla girdiğiniz bu yolun sonu felakettir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan katliamlardan herkes ders çıkarmalıdır” diyerek uyarıda bulundu.
Şimdiye kadar dünya genelinde 1 milyon 200 bin insanın hayatına mal olan salgının dalgalar halinde yayılmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, “Güçlü sağlık altyapımız, vakitlice aldığımız tedbirler ve sağlık çalışanlarımızın fedakarlıkları sayesinde diğer ülkelere göre bu sağlık krizini daha hafif geçiriyoruz. ‘TAMAM’ diyerek sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kurallarına riayet ederek hastalıkla mücadelemizi sürdürüyoruz. Rehavete kapılmıyor, tedbiri asla elden bırakmıyoruz. Tüm dünyada hasta sayılarının ürkütücü boyutlara ulaştığı bugünlerde milletimden tedbirlere daha fazla hassasiyet göstermelerini özellikle rica ediyorum. Mücadelemizi birlikte zafere dönüştürmek için hepimize, 83 milyonun her bir ferdine burada görev düşüyor. Bir süre daha sabredecek, sebat edecek, kurallarına uyacak, ondan sonra inşallah hep birlikte felaha erişeceğiz” dedi.