
İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaleme aldığı bir makaleden önemli satırları kamuoyuyla paylaştı. Erdoğan, makalesinde Türkiye'nin dış politikadaki yapıcı rolünü ve küresel krizlere karşı izlediği diplomasiyi vurguladı. "Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz" mesajını yineleyen Cumhurbaşkanı, Gazze'den Ukrayna'ya kadar yaşanan sorunlarda Türkiye'nin aktif çabalarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaleme aldığı “Barış ve Adalet İçin Ortak Yol” konulu makale, Çin’in en büyük gazetelerinden People’s Daily’de Çince ve İngilizce olarak yayımlandı.

“Dünyamız bugün tarihin görmediği kadar çok ve karmaşık krizlerle sarsılıyor. Mevcut uluslararası sistem, maalesef bu krizlerin üstesinden gelmekte ve masumların haklarını korumakta yetersiz kalıyor. Gazze’de yaşananlar, İsrail’in gerçekleştirdiği zulüm ve soykırım bu gerçeğin en çarpıcı örneklerinden biridir. Gazze konusunda Türkiye’nin tavrı nettir; çünkü siyasetimizin merkezinde insan ve insan hakları vardır. Sivil halkın güvenliği, insani yardımlara kesintisiz erişim ve kalıcı bir ateşkes için yürüttüğümüz çalışmalar artarak devam ediyor. Bir yandan sahada ihtiyaç sahiplerinin elinden tutarken, diğer yandan diplomasi ile ateşkesin hayata geçirilmesi ve masum sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması için çalışıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gazze konusunda Türkiye'nin tavrı nettir çünkü siyasetimizin merkezinde insan ve insan hakları vardır. Sivil halkın güvenliği, insani yardımlara kesintisiz erişim ve kalıcı bir ateşkes için yürüttüğümüz çalışmalar artarak devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Dış politikanın temelinde güven tesis etmenin, iletişim kanallarını açık tutmanın ve krizleri çözme kararlılığını göstermenin yattığını ifade eden Erdoğan, bu anlayışla hem bölgenin hem de küresel toplumun istikrarına önemli katkılar sunduklarını, barışın, istikrarın ve diyaloğun egemen olması için yoğun gayret gösterdiklerini bildirdi.
Karadeniz Tahıl Girişimi örneğinde olduğu gibi Rusya-Ukrayna Savaşı'nın körüklediği küresel krizlerin etkilerini azaltmak için pratik çözümler geliştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, girişim sayesinde dünya genelinde milyonlarca insanın gıda güvenliğinin teminat altına alındığını, tarafları Antalya ve İstanbul'da ev sahipliği yapılan barış görüşmelerinde bir araya getirerek hem diplomasi trafiğini sürdürdüklerini hem de insani koridorların açılmasını sağladıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Rusya ile Ukrayna arasındaki esir takaslarında da kritik rol üstlendiklerini anımsatarak, son olarak Temmuz 2025'te İstanbul'da yeniden başlayan barış görüşmelerine ev sahipliği yaparak sürece katkıyı artırdıklarını, "Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz." düsturuyla barış diplomasisini sabırla devam ettirdiklerini belirtti.
"Bölgesel barış için atılan adımlar çok cepheli olmalıdır"
Dünyanın bugün tarihin görmediği kadar çok ve karmaşık krizlerle sarsıldığına dikkati çeken Erdoğan, mevcut uluslararası sistemin maalesef bu krizlerin üstesinden gelmekte ve masumların haklarını korumakta yetersiz kaldığına işaret etti.
"Gazze'de yaşananlar, İsrail'in gerçekleştirdiği işgal ve katliam, bu gerçeğin en çarpıcı örneklerinden biridir. Gazze konusunda Türkiye'nin tavrı nettir çünkü siyasetimizin merkezinde insan ve insan hakları vardır. Sivil halkın güvenliği, insani yardımlara kesintisiz erişim ve kalıcı bir ateşkes için yürüttüğümüz çalışmalar artarak devam ediyor. Bir yandan sahada ihtiyaç sahiplerinin elinden tutarken diğer yandan diplomasi ile ateşkesin hayata geçirilmesi ve masum sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması için çalışıyoruz. Filistin meselesinde kalıcı barışın teminatı bizce açıktır, 1967 sınırları esas alınarak başkenti Doğu Kudüs olacak tam bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti inşa edilmelidir. Filistin Devletinin inşası, tüm bölgenin kalıcı barışı için hayati önemdedir. Bölgesel barış için atılan adımlar çok cepheli olmalıdır. Ekonomik bağlantılar, altyapı projeleri, enerji işbirlikleri ve kültürel değişim, güveni pekiştiren kurumsal unsurlardır. Türkiye, farklı coğrafyalarda yürüttüğü projelerle küresel istikrarı güçlendiren, insani yardım kapasitesini artıran ve çok taraflı platformlarda çözüm üreten bir aktör olmayı sürdürecektir."
"Halklarımız arasındaki münasebetlerin geçmişi binlerce yıl ötesine gidiyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Ağustos-1 Eylül 2025 tarihlerinde Çin'in kadim şehirlerinden Tiencin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı 25. Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi'nin, Türkiye'nin bölgesel ve küresel meselelerde görüşlerini paylaşmak açısından önemli bir platform olacağını belirtti.
"Ülkemiz, Diyalog Ortağı sıfatıyla bu zirvede yer alırken bölgesel barış, kalkınma, güvenlik ve iktisadi meselelerin yanı sıra uluslararası ilişkilerde adaletin, hakkaniyetin ve küresel düzenin daha kapsayıcı bir anlayışla yeniden şekillendirilmesinin gerekliliğini gündeme getirmeyi, asli bir sorumluluk olarak görmektedir. Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti, güçlü devlet gelenekleri, kalkınma yolundaki kararlı tutumları ve büyüyen ekonomileriyle Asya kıtasının doğu batı ucundaki iki kadim medeniyetin temsilcileridir. Halklarımız arasındaki münasebetlerin geçmişi binlerce yıl ötesine gidiyor. Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında 1971 yılında diplomatik bağların kurulmasından itibaren kapsamlı siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel ilişkiler istikrarlı bir gelişme kaydetmiştir. Bu köklü ve yakın işbirliğinin, karşılıklı saygı ve kazan-kazan temelinde ilerletilmesine büyük önem veriyoruz."
Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi marjında Çin'e gerçekleştireceği ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşeceğine dikkati çeken Erdoğan, bu görüşmenin, öncelikle aradaki güvenin pekiştirilmesine ve ikili ilişkilerin derinleştirilmesine katkı sağlamasını temenni etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye olarak geçmişten aldığımız güç ve tecrübeyle bugünü şekillendiriyor, yarını ise barış, güven ve işbirliği temeli üzerinde inşa ediyoruz. Attığımız her adım, bölgemizden başlayarak dünyaya yeni ufuklar açmaktadır. 'Tuhaf zamanlardan geçerken' güven tesis etme, diyalog kanallarını açık tutma ve krizleri çözme iradesiyle sorumluluk üstlenmeye devam edeceğiz. Çin Halk Cumhuriyeti'nin öncü bir aktörü olduğu uluslararası toplumun da ortak vicdan ve müşterek çıkarlar etrafında birleşmesinin daha adil ve müreffeh bir dünyanın kapısını açacağına inanıyoruz." değerlendirmesini yaptı.