Her yıl 24 Nisan’da, Ermenilerin bir yalanı neredeyse tüm dünyayı esir alıyor. Ermenilerin Türkiye’ye yönelik bir baskı aracına dönüştürmeye çalıştığı sorunun çıkış kaynağı ise Batılı ülkeler. Osmanlı Devleti’ni çökertmek isteyen Rusya ve Batılı ülkeler, 1800’lü yıllardan itibaren azınlıkları örgütlemeye başladı. Toprak vaadi ile kışkırtılan Ermeniler, çeteler oluşturarak Osmanlı’ya karşı terör eylemlerine başladı. Özellikle 1890’lardan itibaren Ermeni çeteler saldırılarını artırdılar. Batılı ülkelerden güç alan Ermeniler, Osmanlı’ya karşı ayaklanmaya ve bazı tavizler istemeye başladı.
Kurdukları Taşnak ve Hınçak gibi örgütlerin saldırıları dayanılmaz bir hale dönüştü. 1912’den itibaren özellikle Rusya, Fransa ve İngiltere’nin desteğini alan Ermeniler, doğuda Rus ordularına yardım etti. 1. Dünya Savaşı sırasında da Ermeni askerlerin Rus ordusu içinde yer alması ve Ermeni çetelerin katliamlara varan saldırıları üzerine Osmanlı Devleti tehcir kararı almak zorunda kaldı. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin kendini korumak amacıyla aldığı tehcir kararı sırasında açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle yaşanan ölümleri soykırım olarak nitelendirerek Türkiye’ye karşı kullanıyor.
Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1915 olayları başta olmak üzere dönemin Türk-Ermeni ilişkilerini içeren ‘Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok’ adlı raporu hem tarihi bir itiraf hem de diaspora baskısı altında kalan ABD gibi ülkelere sözde soykırım yalanı konusunda ışık tutacak nitelikte. Kaçaznuni bu itirafları 1923 Parti Konferansı’nda söyledi.
Raporda, “Dünya Savası öncesinde gönüllü silahlı birliklerin oluşturulması hataydı. Tehcir kararı amacına uygundu. Türkiye, savunma içgüdüsüyle hareket etmişti. Ermenistan’da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı. Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı. Müslüman nüfusu katletmişlerdi. Ermeni terör eylemleri Batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti. Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı. Taşnak Partisi’nin artık yapacağı bir şey yoktu; intihar etmeliydi” deniliyor.
Kaçaznuni’nin, Taşnaksutyun Partisi’nin Bükreş’te yapılan konferansına sunulan 1923 tarihli raporunda öne çıkanlar şöyle:
Taşnak birlikleri, bastıkları Müslüman köylerinde Orta Çağ’dan kalan işkence yöntemleri uyguladılar ve yağma yaptılar. Ermeni devletinin içinde bulunduğu parasal krizi bu şekilde aşmaya çalıştılar. Türklere ait malların hükumetin elinde toplanmasını isteyen Taşnak yetkililerinin raporu, Ermenistan Devlet Arşivleri’nde bulunmaktadır.
Ermeni köylülerin bizzat Ermeni hükumetinin inanılmaz baskı ve zorbalığı altında yaşadıkları da belgeleniyor. Taşnak Hükumeti Komiseri V. Agamyan’ın ordudan firarları önlemek bahanesiyle soruşturma veya mahkeme olmaksızın insanları cezalandırdığı ve kurşuna dizdiği belgelere yansımaktadır. Agamyan, firarla suçlanan kişilerin eşlerini, annelerini ve kız kardeşlerini toplayıp, çırılçıplak soyup, köy meydanında bütün insanların gözü önünde kaz yürüyüşünü taklit etmek zorunda bırakmıştır.
Ermeni gönüllü birlikleri sistemi, Ermenistan’da ve komşu ülkelerde anarşi ve yağmayı sistemli hale getirmiştir. Gönüllü birliklerin ruh halini yansıtması bakımından hep bir ağızdan söyledikleri şu şarkı bestelenmiş bir itiraftır: “Haydi yık, yağmala, öldür ve tak omzuna ceketini, özgürce dolaş!”
Taşnakların Türklere ve Kürtlere karşı giriştiği katliamlar yanında Ermeni köylülerine de şiddet ve baskı uygulaması, Ermeni halkı içinde de geniş tepkiye yol açmıştır. Dahası bazı Ermeni belgeleri, Ermeni köylülerinin Türk ordusuna gösterdiği sıcak duyguları yansıtmaktadır.
Yaklaşık 170 bilimsel çalışmaya imza atan “20. Yüzyılda Uluslararası Ermeni Terörizmi Tarihi” kitabının yazarı Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının kurgu olduğunu belirtti.
1. Dünya Savaşı’na katılan ülkelerde ordunun güvenliği için çeşitli tedbirlerin alındığını, Rus Çarlığı’nda da Alman ve Yahudilerin sürgün edildiğini belirten Kuznetsov, “Tüm bunlar düşmanın safına geçilmemesi ve ordunun güvenliğinin sağlanması için yapıldı. Bu, askeri siyasetin bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
Kuznetsov, Ermeni çetelerin bu dönemde Osmanlı’ya karşı faaliyetler sürdürdüğünü hatırlatarak “Doğal olarak Ermeniler, savaş hattına uzak bölgelere sevk edildi” dedi. 1915 olaylarının soykırım olarak ileri sürülmesinin jeopolitik oyunun ürünü olduğuna işaret eden Kuznetsov, “Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor. Bu yüzden sözde Ermeni soykırımı iddiaları, kurgudan başka bir şey değil” dedi.
Ermeni ihtilalci “Taşnak” Partisi’nin 1890’da Tiflis’te kurulduğunu hatırlatan Kuznetsov, “Ermeni terör arkasında her zaman Rusya vardı” ifadesini kullandı.
Türkiye Ermenileri 85. Patriği Sahak Maşalyan, 1915 olaylarını kendi çıkarları için kullanan dünya ülkelerine seslendi.
Maşalyan, “Halkımızın acısının ve ecdadımızın kutsal anısının bazı ülkelerce gündelik politik amaçlara alet edildiğini görmek bizi üzmektedir. 10 yıllardır bu konunun, parlamentoların gündemine taşınmasının yarattığı gerginlikler, iki halkın yakınlaşmasına hizmet etmemektedir, tersine hasmane duyguları kışkırtarak barışmanın gecikmesine yol açmaktadır. Öncelikle dostluk ve samimiyet köprüleri kurulmalıdır. Ancak böyle bir ortamda tarihi olayların değerlendirilmesi çok daha yapıcı ve tatminkar olacaktır. Üçüncü taraf ülkelerin işte bu yönde teşvik edici bir katkı sunması arzulanmaktadır” dedi.
Ermeni Vakıflar Birliği Başkanı Bedros Şirinoğlu da olaya taraf olmayan ülkelerin siyasi amaçlarla hareket ettiğini ve iyi niyetli yaklaşımdan uzak olduğunu söyledi. Şirinoğlu açıklamasında, “100 yıldan uzun bir zaman önce iki halk arasında yaşanan bazı acı ve üzüntü verici hadiselerin siyasi mercilerce ele alınarak kullanılmasını tasvip etmiyoruz. Acılarımızın gündelik siyaset tarafından araçsallaştırılmasına karşıyız.”
Ermenilerin 1915 olayları iddialarına ilişkin araştırmalar yürüten yabancı uzman ve tarihçiler, bu iddiaların somut kanıtlar yerine, gerçekleri yalanlama ve çarpıtmalara dayandığını ifade ediyor.
1915 olaylarıyla ilgili birçok yayını bulunan İrlandalı tarihçi Dr. Pat Walsh, “Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, Ermeni devrimci grupların siyasi hedeflerini elde etmek için harekete geçmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir durumdur. Osmanlı’nın, Ermenileri yok etmeye yönelik bir planı ya da niyeti olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur” dedi.
Osmanlı’nın yer değiştirme kararının, savaş koşullarında gerçekleştiğine işaret eden Walsh, “Tarihçiler, 1914 Birinci Dünya Savaşı’nın genel tarihi bağlamını göz ardı ederek karmaşık olayları saptırmamalı ve basitleştirmemeli” uyarısında bulundu.
Avrasya İncelemeleri Merkezi araştırmacısı Fransız tarihçi Dr. Maxime Gauin ise “’Soykırım iddiaları Andonian belgeleri ya da Mevlanzade Rıfat’ın kitabı gibi temel gerçekleri yalanlama, uyarlama ve çarpıtmalara dayanıyor” değerlendirmesinde bulundu. “’Soykırım’ iddialarının hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır” diyen Gauin, bu nedenle milliyetçi Ermenilerin Fransa Anayasa Konseyinde (2012, 2016, 2017) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (2013, 2015, 2017) ve bu yıl Belçika Anayasa Mahkemesinde davalarını kaybettiğini ifade etti. Gauin, Batılı akademisyenlere de gerçeği ortaya koyma konusunda cesaret göstermeleri çağrısında bulundu.