FETÖ’nün Anadolu’yu “içeriden Hristiyanlaştırma” çabalarına mercek tutan “İncil Müslümanları” kitabı Gülen’in 50 yıllık söylemini inceliyor. Fetullah Gülen’in 1975 yılında Zonguldak’taki “İdeal (Altın) Nesil Konferansı”nda bu konuda ilginç kanıtlar var.
Gülen, “Haçlı Seferleri dışın fatihidir: Nice cemaatler vardır ki devletler, fertler bunlar dışın fatihleridir. Mesela haçlı seferleri dışın fatihidir” diyor. Gülen, Haçlı Seferleri’ni sempatik gösterme çabasını 40 yıl sonra 15 Temmuz’dan sonra da sürdürerek, “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir” ifadelerini kullanmıştı.
Haçlı misyonerlerin “İncil Müslümanları” ya da “Altın Nesil” adını verdiği bu sistemin kökleri İslam’ı yeryüzünden silme ve Osmanlıyı parçalayıp yıkma hedefleriyle 1810’da ABD’de kurulan misyoner çatı kuruluşu Board’a dayanıyor. Kitap, bambaşka bir misyonerlik tarihi ve devletlerin içten yıkılması ve İslam’ın yok edilmesi hedefi üzerinden yürüyen bu mekanizmanın nasıl kurgulandığını anlatıyor. Eserde, bu amaçla toplanan Lozan Hareketi’nin 1974 yılında 150 ülkeden misyoner stratejistin katılımıyla yaptığı dünyanın en büyük kongre kararlarına de yer veriyor. Alınan kararlarda “Toplumların kendi kodlarını, kendi değerlerini kullanarak içten Hristiyanlaştırma faaliyeti yürütecek yapıların kurulması gerektiğinden” ifadeleri dikkat çekiyor.
1974’te Lozan’da alınan 15 maddelik kararlardan dikkat çeken bazıları eserde şöyle anlatılıyor: “Dünya çapında Mesih’in manevi heykeli dikilecek. Tüm dünya İsa-Mesih’e boyun eğdirilecek. Tüm toplumları Mesih’e getirmenin yolları aranacak. Bu noktada Hristiyanlık vaazı ve diyalog çok önemli. Hristiyan olmayan her dünyanın içine sızılacak. 2.7 milyar insanı Hristiyanlaştırmayı hedefliyoruz. Her kültürün içinde yer alacak Hristiyan cemaatler kendi yerel liderlerine sahip olmalı ve bu liderler hizmet odaklı olmalı. Bütün dünyanın İsa-Mesih’in sesini duyabilmesi, dünyadaki tüm Hristiyanların birer misyoner olarak onun ellerindeki bir alete, bir vasıtaya dönüşmesine bağlıdır. ”
Eserde Gülen’in 1998 yılında Papa’ya yazdığı mektubun kodları da kapsamlı bir şekilde yer alıyor. Esere göre terör örgütü lideri Gülen’in her bir ifadesinin Hristiyan dünyasına apayrı kapıları açmaktadır. “Pek muhterem Papa cenapları” diye başlayan mektup özetle şöyle: “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekle olan dinler arası diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boş çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz.”
Kitapta Gülen’in 1998 yılında Papa’ya yazdığı özel mektup analiz edilerek; ifade üslubundan seçtiği kelimelere, somut tekliflerinden kendini konumlandırdığı yere tamamen bambaşka bir kimlik ortaya koyduğu belirtiliyor. Gülen’in mektup ile Mesih’in dönüşüne ortamı hazırlama misyonuyla Papalığın hizmetinde olduğunun da kanıtı olarak gösteriliyor.
Eser, Papa’nın Gülen’e hediye ettiği Aziz Pavlus ve Petrus tablosunun sırrını da ortaya koyuyor. Gülen’in açık mektubuna Papa çok sırlı bir hediyeyle, takdirlerini sunarak karşılık veriyor. Hristiyan dünyası ve misyonerlik açısından çok önemli, çok manalı taşıyan hediye, Aziz Pavlus ve Aziz Petrus, Hristiyan dünyası tarafından Hristiyanlaştırma tarihinin önemli şahsiyetleri olarak kabul ediliyor. En önemli yerleri ise Anadolu’nun Hristiyanlaştırılması konusunda taşıdıkları çok derin anlamlar ve yaptıkları olduğu belirtiliyor.
Kitapta Vatikan’da Gülen’e verilen hediyenin bir sistemin yansıması olduğu anlatılıyor. Eserde söz konusu sistem şöyle özetleniyor: “Bu sistemin 1970’li yıllarda birlikte içten Hristiyanlaştırma mühendisliğinin ana esası olacağı, özellikle de Pavlus’un kendisini hedefindeki insanların ve kültürün şekline, diline, söylemlerine büründürmesi ve bunu Hristiyanlaştırma faaliyetinin meşru zemini olarak görmesi 1970’lerde kontekste uyarlama modeli olarak icad edilen mühendisliğin esası olacaktır. İncil’i Hristiyanlığa ait her öğeyi, her öğretiyi şekline girdikleri her şeyin içinden sunma modelidir bu.”
Amerikan Board’ın Anadolu’daki Fisk ve Parsons adlı misyonerlerine gönderdiği 1 Aralık 1983 talimatlı mektubunda, “Bu mukaddes ve vaadedilmiş topraklar, silahsız bir haçlı seferiyle alınacaktır” bilgisinin paylaşıldığı eserde, Amerika Board’ın İslam alemini Hristiyanlaştırmaya kendini adamış ilk en büyük haçlı misyoner kuruluşu olduğu bilgisi veriliyor. “Misyonerler ne dediyse Gülen’de de oldu” başlığında ise Haçlı misyoner ne kararı aldıysa o tarihlerde bu kararların Gülen tarafından uygulama sahasına konduğu, misyoner stratejistlerin kritik dönemlerde aldıkları kararların Gülen’in söylem ve stratejilerinde çok önemli kırılmalara yol açtığı, Gülen’e ait örgütün tüm sisteminin bu kararlar üzerinde şekillendiği vurgulanıyor.