Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu, 1990’lı yıllarda Bosna’da yaşanan soykırımın mimarlarından Sırp lider Slobodan Milosevic’in sonunu hatırlatarak uyardı: Netanyahu bir savaş suçlusu olmanın ötesinde kesinlikle Gazze kasabı olarak aynen Milosevic nasıl yargılandıysa bu da yargılanacaktır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bugün Gazze’yi ve Filistin’i savunmak demek İstanbul’u savunmak demektir” dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 39. Bakanlar Oturumu Açılış Programı’nda İsrail’in Gazze’deki katliamlarına tepki gösteren Erdoğan, İsrail’in ahlaksız saldırılarına rağmen vatanlarına sahip çıkan Filistinlileri selamladı.
HIRSIZLIKLARI DA DİLLENDİRİLİYOR
Arap Ligi ile birlikte Riyad’da gerçekleştirilen olağanüstü ortak zirveyle İslam dünyası olarak Filistin meselesindeki duruşlarını ortaya koyduklarını aktaran Erdoğan, zirvede işgalci yerleşimcilerin ilk kez “terörist” olarak tanımlanması başta olmak üzere gerçekten kilometre taşı mahiyetinde kararlar aldıklarına işaret etti. Erdoğan, “İsrail’in katilliği yanında, hırsızlığı da artık uluslararası alanda giderek daha çok dillendirilmeye başlandı” ifadelerini kullandı.
NÜKLEER SİLAHLARI UNUTTURMAYACAĞIZ
Başka adımların da atılması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, İsrailli yöneticilerin işledikleri savaş suçları dolayısıyla sorumlu tutulmalarının bunlardan biri olduğunu söyledi. Erdoğan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni bu kapsamda mutlaka değerlendirmeleri gerektiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aynı şekilde İsrail’in mevcudiyetini kabul ettiği nükleer silahlar meselesinin de unutulmasına izin vermeyeceğiz.”
MİLOSEVİC GİBİ YARGILANACAK
“İsrail’in atom bombası var mı? Var ama sorarsan ‘yok’ diyorlar. Biz bunun ne olduğunu gayet iyi biliyoruz ve şu anda Gazze kasabı olan Netenyahu bir savaş suçlusu olmanın ötesinde kesinlikle Gazze kasabı olarak aynen (1990’lı yıllarda Bosna’da yaşanan soykırım mimarlarından Sırp lider Slobodan) Milosevic nasıl yargılandıysa bu da yargılanacaktır. Gazze’nin yeniden imarıyla ilgili hazırlıkları da şimdiden başlamalıyız. İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırma politikalarına karşıda çok net bir duruş sergilemeliyiz.”
GAZZE FİLİSTİNLİLERİNDİR
“Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum; Gazze, Filistin toprağıdır. Gazze, Filistinlilerindir. Ebediyen de öyle kalacaktır. İslam dünyası olarak Gazze’nin tek bir karış toprağını dahi işgalci İsrail’e bırakmamak hepimizin boynunun borcudur. Bunu sadece Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için değil, aynı zamanda kendi güvenliğimiz, kendi toprak bütünlüğümüz için de yapmalıyız.”
BAŞKA YERLERE DE GÖZ DİKECEKLER
“Bugün Gazze’yi işgal edenlerin yarın Arz-ı Mev’ud hezeyanıyla başka yerlere göz dikeceğini çok iyi biliyoruz. Nitekim bu niyetlerini artık saklama ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Gazze kasabı Netanyahu, meselenin Gazze veya Ramallah olmadığını yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu kameralar önünde bizzat ifşa etti. Dolayısıyla bugün Gazze’yi ve Filistin’i savunmak demek Kudüs’le birlikte Mekke’yi, Medine’yi, İstanbul’u savunmak, Şam’ı, Beyrut’u, Bağdat’ı ve diğer İslam beldelerini de savunmak demektir. Yangının, acının ve feryadın bizim ocağımıza ulaşmasını beklersek Allah korusun o yangın bir gün mutlaka evimize gelecektir.”
Garantörlüğe hazırız
Erdoğan, Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Avrupa’ya 2 milyar ferdi olan büyük aile bir olduklarının şuuru ve duyarlılığıyla hareket ettikleri takdirde kimsenin kendilerini tehdit edemeyeceğini, kimsenin kendilerine parmak sallayamayacağını belirtti. Filistin halkıyla dayanışmalarını artırmalarının bilhassa kardeşlerinin bu zor günlerinde çok daha kritik hale geldiğine dikkati çeken Erdoğan, Türkiye olarak uluslararası alandaki çabaların yanı sıra insani yardımları da bölgeye ulaştırmaya çalıştıklarını, Mısırlı kardeşleriyle iş birliği içinde şimdiye kadar 12 uçak dolusu malzeme ve 2 sivil yardım gemisini El Ariş’e sevk ettiklerini kaydetti. Bu çabaları çok yönlü bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son olaylarla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin vücut bulmasının ne kadar önemli olduğu tekrar anlaşılmıştır. Bölgemizde barışa giden yol Filistin devletinin kuruluşundan geçmektedir. Biz, bu çerçevede bir barışın tesisi ve temini için diğer ülkelerle birlikte garantörlük dahil her türlü mesuliyeti üstlenmeye hazırız.” ifadelerini kullandı.
Bizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz
Müslümanlar olarak tehdit boyutu artan sorunlardan birisinin de İslam düşmanlığı olduğuna değinen Erdoğan, “Avrupa’nın birçok ülkesinde göçmen nüfusun kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlar her gün bir başka yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve İslam karşıtı muameleye maruz kalmaktadır. Son yıllarda özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza, mülklerine ve camilerine yönelik saldırı ve tehditlerde artış yaşanıyor” diye konuştu.
Erdoğan, İslam düşmanlığının Batı toplumlarında veba gibi yayılırken hükümetler tarafından hiçbir tedbir alınmadığını, Kur’an-ı Kerim’e yönelik alçakça eylemlerin “ifade özgürlüğü” kisvesi altında meşru ve mazur gösterildiğini vurguladı. Bu saldırılara göz yumanların mesele Filistin ve Gazze’deki masumların haklarını savunmak olduğunda birden nasıl yasakçı davrandıklarını hep birlikte gördüklerini dile getiren Erdoğan, “Fikir ve toplanma hürriyeti diyenlerin aslında böyle bir hassasiyetlerinin bulunmadığını biz çok iyi biliyoruz. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah’ın izniyle biz buna fırsat vermeyeceğiz, bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Katar ile 12 anlaşma
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’da Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı’na Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Âl Sani ile başkanlık etti. Erdoğan’ın Âl Sani ile başbaşa görüşmesinin ardından iki ülke arasında farklı bakanlıklar arasında yapılan 12 anlaşmaya ilişkin imza töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Âl Sani’nin Lusail Sarayı’ndaki görüşmesinde İsrail’in Gazze katliamındaki son durum, ateşkes ve kalıcı barış çabaları, insani yardımların Gazze’ye ulaştırılması için atılan ve atılacak adımların ele alındığı bildirildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, İsrail’in işlediği savaş suçlarının hesabını mutlaka vermesi gerektiğini, bunun için hukuki gayretlerin yanında uluslararası desteğin de artırılmasının önemli olduğunu ifade etti.”
BM akan kanı durduramadı
Birleşmiş Milletler’in (BM) kurumsal olarak Gazze imtihanından başarısız çıktığını dile getiren Erdoğan şunları kaydetti: “Genel Sekreter Sayın (Antonio) Guterres’in samimi gayretleri, maalesef bizzat güvenlik konseyi üyeleri tarafından sabote edildi. BM Genel Kurulu’nda, 121 evet oyuyla kabul edilen karar, insanlığın vicdanına tercüman olması bakımından kıymetli bir adımdır. Ancak bu karar BM’nin mevcut yapısı nedeniyle kadük kaldı. Akan kanın durması noktasında tesirli olamadı. Sadece bu tablo bile 2 milyarlık Müslüman alemi olarak nasıl bir cendereye sıkıştırıldığımızı göstermeye kafidir. Böyle bir yapının ne barışı getirmesi ne çatışmaları durdurması ne de insanlığa umut olması mümkün değildir. Yıllardır ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek ifade ettiğimiz BM Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz ve krizlerin çözümünde işlevsiz kalan bu çarpık yapısının bir an önce değiştirilmesi gerekiyor.”
Bunlar bize hukuk dersi veriyordu!
İsrail’in Gazze’ye saldırılarında bebeklerin, çocukların ve kadınların hayatını kaybettiğine dikkati çeken Erdoğan, “Gazze’de şehit edilen her 3 kişiden 2’sini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı 6 bin 500’ü geçti. İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100’ün üzerinde Birleşmiş Milletler (BM) görevlisi de var. Öyle bir tablo ki küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan BM, kendi çalışanlarını dahi İsrail’in barbarlığından koruyamıyor” diye konuştu. Uluslararası basın kuruluşlarının Gazze’de öldürülen meslektaşları için tek bir cümle kuramadığını, İsrail’e karşı tek bir eleştiri getiremediğine değinen Erdoğan, şunları kaydetti: “Oysa bunlar bize, hepimize yıllarca demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdi. Söze her başladıklarında basın özgürlüğünden bahseden bunlar değil miydi?”
Helal gıda için iş birliği artmalı
“İSEDAK KOBİ” programının teşkilat üyesi ülkelerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin güçlendirmelerine katkı sağlayacağına inandıklarını belirten Erdoğan, “Elektronik ticaretin geliştirilmesi’, bu konuyu bu seneki Bakanlar toplantımızın istişare toplumunun ana teması olarak belirledik. Elektronik ticaret ve dijital dönüşüm alanlarının yenilikçiliği teşvik ettiği ve ekonomik büyümede yeni fırsatlar sunduğu aşikardır. Helal gıda meselesi iş birliğimizi yoğunlaştırmamız gereken çok önemli bir alanı teşkil ediyor. İslam İşbirliği Standartlar ve Metroloji Enstitüsü, bu kapsamda yürütülen çalışmalarda hamdolsun ciddi mesafe katettik” diye konuştu.