Gümrük tarifesi 'Ölüm fermanı' mı?

Mete Yavuz
04:0013/04/2025, Pazar
G: 13/04/2025, Pazar
Yeni Şafak
1837-1901 yılları arasında tahtta oturan İngiltere Kraliçesi Victoria.
1837-1901 yılları arasında tahtta oturan İngiltere Kraliçesi Victoria.

ABD Başkanı Trump'ın ilan ettiği gümrük tarifeleri, tarihten tanıdık bir örneği akıllara getirdi. 1838'de İngiltere ile Baltalimanı Ticaret Antlaşması'nı imzalayan Osmanlı İmparatorluğu gümrük tarifelerinde değişikliğe gitmişti.

Dünya ekonomisi bugünlerde ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da açıkladığı gümrük tarifeleriyle sarsılıyor. ABD’nin ekonomi anlayışında köklü bir değişime işaret eden bu kararlar, kısa vadede piyasalarda ciddi dalgalanmalara yol açtı. Uzun vadede ise ne tür etkiler yaratacağı hâlâ belirsizliğini koruyor.

Bu gelişmeler tarihten tanıdık bir örneği akıllara getiriyor: Osmanlı İmparatorluğu’nun 1838’de İngiltere ile imzaladığı ve gümrük vergilerinde büyük değişiklikler içeren Baltalimanı Ticaret Antlaşması.

Baltalimanı Antlaşması yalnızca Osmanlı ile İngiltere arasındaki ticareti düzenlemekle kalmadı, Osmanlı’nın küresel ticaret sistemine entegrasyonu açısından da dönüm noktası oldu. Bu antlaşma, imparatorluğun ekonomik rotasını köklü biçimde değiştirdi.

Peki, bu antlaşmanın imzalandığı dönemde dünya nasıl bir ekonomik atmosfer içindeydi? Ve bu gelişme Osmanlı ekonomisini hangi yola soktu? Gelin, bu sorulara birlikte cevap arayalım.


Küresel ticaretin yükselişi ve İngiliz ekonomisinin gücü

19. yüzyılın başlarında dünya ticaretinde köklü dönüşümler yaşanmaktaydı. 18. yüzyılın son çeyreğinde İngiltere’de gerçekleşen Sanayi Devrimi, ülkeye büyük bir üretim gücü kazandırmıştı. Söz konusu üretim bolluğu İngiliz sanayicilerini yeni pazar arayışlarına mecbur bırakıyordu. İngiltere’nin dış politikası da tam bu ihtiyaca göre ortaya çıkmış olan iki esasa dayandırılmıştı. Ucuz ham maddeye kolay erişim sağlamak ve üretilen mallar için geniş pazarlara ulaşmak.

II. Mahmud tarafından askerlerin üniforma ve fes ihtiyacı için kurulan Feshane.

Osmanlı İmparatorluğu’nda siyasi krizler ve ekonomik açmazlar

Osmanlı İmparatorluğu ise aynı dönemde ciddi siyasi ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıyaydı. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyanı, merkezi otoriteyi hayli sarsmış, Osmanlı yönetimi bu krizi atlatabilmek için İngiltere’nin desteğine muhtaç kalmıştı.

Ekonomik cephede ise Osmanlı, merhum tarihçi Mehmet Genç’in kavramsallaştırmasıyla hâlâ geleneksel “iaşecilik” anlayışıyla yönetiliyordu. Bu sistemin amacı iç piyasada malın bol ve ucuz olmasıydı. Bu yüzden modern ekonomik anlayışın tam tersine ithalat teşvik edilirken ihracat büyük ölçüde sınırlandırılmaktaydı. Osmanlı ekonomisinde dikkat çeken bir diğer uygulama ise yed-i vâhid, yani tekel sistemiydi. Bu düzene göre bazı temel malların alım satımı devletin yetki verdiği kişilerin kontrolündeydi. Ancak bu sistemin bazı ciddi sıkıntıları vardı. Üreticiler mallarını gerçek piyasa değerinden satamıyor, bu da iç piyasada dengesizliklere yol açıyordu. Öte yandan İngiliz tüccarlar Osmanlı pazarına serbestçe giremedikleri için bu durumdan memnun değillerdi. Bir diğer sorun ise artan fiyatlara rağmen gümrük vergilerinin düşük kalmasıydı. Bu dengesizlik, Osmanlı hazinesi için önemli gelir kayıplarına neden oluyordu.


Baltalimanı Antlaşması’nın imzalanması ve içeriği

İşte tam da bu siyasi ve ekonomik çalkantılar içinde, İngiltere Osmanlı’ya Mehmet Ali Paşa isyanında destek verme karşılığında önemli ticari ayrıcalıklar talep etti. Sonuç olarak 16 Ağustos 1838’de İstanbul’daki Baltalimanı Sahilsarayı’nda Hariciye Nazırı Mustafa Reşid Paşa ile İngiliz Büyükelçisi Lord Ponsonby arasında tarihi bir antlaşma imzalandı: Baltalimanı Ticaret Antlaşması.

Bu antlaşma Osmanlı ekonomisi açısından büyük etkiler doğuracak maddeler içeriyordu:

• İhracat yasakları ve yed-i vâhid usulü tamamen kaldırıldı. Yabancı tüccarlar her türlü malı serbestçe alma ve satma hakkına sahip oldular.

• İç ticarette malların nakli için alınan tezkireler kaldırıldı. Osmanlı memurlarının bu hükümlere aykırı davranması halinde cezalandırılacakları ve İngiliz tüccarlarının zararlarının tazmin edileceği garanti edildi.

• İngiliz tüccarlar Osmanlı mahsullerini yerli tüccarlar gibi alıp satma ve en imtiyazlı yerli tüccarla aynı oranda vergi ödeme hakkına sahip oldular. Hatta bazı yorumlara göre İngiliz tüccarlar, “en çok müsaadeye mazhar yerli tüccar” sıfatıyla Osmanlı tebaasının önüne geçmiştir.

• İhracattan alınacak gümrük vergisi %3 olarak kaldı. Ancak 1826’dan beri alınan çeşitli ek vergiler kaldırılarak bunların yerine %9 oranında tek bir vergi kondu. Bu vergi, malı iskeleye getirenden alınacaktı. Yani İngiliz tüccarı malı iskelede satın aldığında sadece %3 vergi ödeyecekti.

• İthalatta ise sadece %3 ithalat vergisi ve %2 oranında ek vergi alınacaktı. İthal malları ülkenin her yerine vergisiz gidebilecekti. Bu durum, Osmanlı tüccarlarının ülke içinde sattıkları mallar için %12 vergi ödemek zorunda kalmasıyla büyük bir eşitsizlik doğuruyordu.

• Boğazlardan geçecek İngiliz gemilerine hızlı bir şekilde izin verileceği belirtildi.

• Antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya ve Afrika’daki bütün topraklarında ve Mısır’da da geçerli olacaktı. Bu madde Sultan II. Mahmud’u antlaşmayı imzalamaya ikna eden önemli faktörlerden biriydi çünkü Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’daki tekel sistemi de bu antlaşmayla sona erecekti.

Osmanlı'da bir seyyar satıcı.

Antlaşmanın Osmanlı ekonomisine etkileri: Devletin ölüm fermanı mı?

Baltalimanı Ticaret Antlaşması’nın Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkileri iktisat tarihçileri arasında hâlâ tartışma konusudur. Ancak genel olarak şu noktalarda birleşilmektedir:

Antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nu İngiliz ve diğer Avrupa malları için açık bir pazar haline getirdi. Gümrük vergilerinin düşüklüğü ve ticaretin serbestleşmesiyle İngiliz sanayi ürünleri Osmanlı pazarına kolayca girdi.

Yüksek maliyetler ve rekabet gücü düşüklüğü nedeniyle Osmanlı’daki yerli üretim bu rekabete dayanamadı ve büyük ölçüde gerilemeye başladı. Özellikle tekstil gibi alanlarda yerli üretim ciddi zararlar gördü. Bazı yazarlara göre antlaşma, Osmanlı sanayisinin “ölüm fermanı” oldu.

Yed-i vâhidin kaldırılması başlangıçta tarımsal üretimi artırma potansiyeli taşısa da dış pazarlara açılma ve düşük gümrük vergileri nedeniyle Osmanlı tarımı da Batı’nın rekabetiyle karşı karşıya kaldı.

Düşük gümrük vergileri ve iç ticaretteki serbestleşme, Osmanlı Devleti’nin gümrük gelirlerinde önemli bir azalmaya yol açtı. Bu durum devletin maliyesini daha da zayıflattı.

Devlet gelirlerindeki azalma ve artan harcamalar, Osmanlı’yı dış borçlanmaya yöneltti. 1856’da başlayan dış borçlanma süreci, Osmanlı ekonomisini daha da dışa bağımlı hale getirdi ve 1875’te moratoryum ilan edilmesine ve 1881’de Duyun-i Umumiye İdaresi'nin kurulmasına kadar uzandı.

Pek çok müellif Baltalimanı Antlaşması’nı Osmanlı İmparatorluğu’nun “yarı-sömürge” haline gelmesine sebep olan bir adım olarak değerlendirmektedir. Düşük gümrük vergileri, yabancıların ekonomik hayatta daha fazla söz sahibi olmaya başlaması ve Osmanlı’nın ekonomik bağımsızlığını giderek yitirmesi bu görüşü destekleyen başlıca gerekçeler arasında yer almaktadır. Öte yandan bazı tarihçiler ise bu sürecin asıl kırılma noktasının 1856’da başlayan dış borçlanmalarla yaşandığını savunur.

Antlaşmanın mimarlarından biri olan Hariciye Nazırı Mustafa Reşid Paşa da bu bağlamda oldukça tartışmalı bir figürdür. Paşa kimilerine göre Osmanlı’nın çıkarlarını yeterince savunamamıştır. Kimilerine göreyse, imparatorluğun içinde bulunduğu kriz ortamını fırsata çevirerek serbest ticaret ilkelerini hayata geçirmeye çalışan bir reformcudur. Nitekim Reşid Paşa’nın, yed-i vâhid sisteminin kaldırılmasıyla birlikte tarımsal üretim ve ticaretin canlanacağına inandığı bilinmektedir.


TRUMP’IN KARARLARI BİR BAŞKA ÖLÜM FERMANI OLABİLİR Mİ?

1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun küresel ticaret sistemine adım attığı önemli bir dönüm noktasıydı. Ancak bu entegrasyon hem dönemin küresel ekonomik dengeleri hem de Osmanlı’nın içinde bulunduğu zafiyet nedeniyle imparatorluğun aleyhine gelişti. Serbest ticaretin getirdiği sert rekabet yerli üretimi zayıflattı. Devletin gelirleri azaldı ve dış borçlanma giderek arttı. Tüm bu gelişmeler Osmanlı’nın ekonomik bağımsızlığını kaybetmesine ve zamanla “yarı-sömürge” olarak anılmasına giden yolun taşlarını döşedi. Bir zamanlar gümrük tarifelerinin düşürülmesiyle küresel ticarete hız kazandıran Baltalimanı Antlaşması, kimi tarihçiler tarafından “Osmanlı’nın ölüm fermanı” olarak tanımlandı.

Şimdi ise tarih bize şu soruyu sorduruyor: Gümrük tarifelerini artırarak küresel ticarete ket vuran ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te açıkladığı kararlar, ileride “ABD’nin ölüm fermanı” olarak anılacak mı? Bu sorunun yanıtını vermek için henüz çok erken. Ancak tarihe bakınca görülen, ticaretin yönünü değiştiren her büyük kararın uzun vadede büyük sonuçlar doğurduğu.


#Tarih Penceresinden
#ABD
#yaptırım
#gümrük