
Kamil Darbaz’ın yıllardır sürdürdüğü hukuk mücadelesinde yeni detaylar ortaya çıktı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 14. Hukuk Dairesi’nin 2023 yılında Yargıtay’ın bozma kararına nasıl direndiği görülüyor. Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına neden katılmadığını gerekçeleriyle açıklarken, davanın en kritik maddesi olan ‘diğer ortaktan habersiz mülk satışı’ meselesinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından göz ardı edildiğini vurguluyor: Şirketin tek gayrimenkulü hayati önemde, yetkisiz devir kabul edilemez. Ortak mülk habersiz satılamaz.
GMO Grup Yapı’daki 20 yıllık hukuk mücadelesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (14. Hukuk Dairesi), Anayasa Mahkemesi’nin mülkiyet hakkı ihlali kararına dayanarak Kamil Darbaz lehine hüküm vermişti.
BAM, satışa konu taşınmazın davacı şirketin tek taşınmazı olduğunu ve şirketin faaliyetlerini sürdürmesi açısından hayati öneme sahip olduğunu belirterek, satış işlemini gerçekleştiren şirket müdürünün yetkisiz olduğunu kaydetmişti. Mahkeme, bu gerekçelerle Yargıtay’ın bozma kararını eksik ve hatalı bulduğunu ilan etmişti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 2023 tarihli kararında tüm bu gerekçelerle Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uymadıklarını belirterek direnme kararı verdi. Direnme gerekçelerini somut deliller ve mevzuat çerçevesinde net biçimde ortaya koyan mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına karşı kendi yargısal değerlendirmesini savundu.
Tek gayrimenkul ve hayati önem vurgusu
Yargıtay’ın bozma kararında “şirket müdürünün ortaklar kurulu kararı olmadan böyle bir taşınmaz üzerinde tasarruf etme yetkisinin bulunmamasın” değinmemesine atıfta bulunuldu.
Kararda şu ifadelere yer verildi:
Önceki emsal kararlara atıfta bulunuldu
Direnme gerekçesinde Yargıtay'ın daha önceki emsal davalarda verdiği kararlara atıfta bulunularak şu ifadelere yer verildi:
Yargıtay'ın istikrarlı uygulamalarında da limited şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme haiz bir mal varlığının veya tek mal varlığının, ortaklar kurulu kararı olmaksızın yönetici ortak tarafından başkalarına devredilemeyeceği kabul edilmektedir. Bu bağlamda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin yerleşik içtihadında, "şirketin faaliyetini sürdürdüğü tek işletmesinin devri" yönünden ortaklar kurulu kararının varlığı aranmaktadır (Yargıtay 11. HD'nin 21.03.2014 tarihli, 2012/15771 E2014/5558 K sayılı kararı). Yüce 11. Hukuk Dairesi'nin direnmeye konu bozma kararında, bu konulara ilişkin bir gerekçe ortaya konulmamıştır.
İyi niyet araştırmasının zorunluluğu
Fer’î müdahilin yetkisiz feragati geçersiz sayıldı
Eski yönetici ortak Özcan Şimşek’in şirket adına davadan feragat dilekçesi sunmasının hukuken geçersiz olduğu kaydedildi. Mahkeme, “Feragat dilekçesi veren kişinin temsil yetkisi sona ermişti ve şirketin tek gayrimenkulüyle ilgili feragat işlemi, hukuken korunamaz” ifadelerini kullandı.
HMK 125 ve AYM kararı kapsamında devam
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin ‘yargılamanın yeniden yapılması’ kararının mevcut davayı yeni dava olarak değerlendirmediğini, eski davanın devamı niteliğinde olduğunu belirtti. Dolayısıyla, bağımsız bölüm satın alanların Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 125 uyarınca davaya dahil edilmesinin hukuka uygun olduğu vurgulandı: Yeniden yapılan yargılamada, önceki yargılamanın ihlal edilen yönlerini gideren tamamlayıcı bir süreç söz konusudur.
AYM tespit etti tekrar tartışılamaz
Mahkeme kararında, davanın iki ayrı hukuki sebebe dayandığı hatırlatıldı: 1) Taşınmaz devrinin muvazaalı olduğu iddiası, 2) Şirket müdürünün yetkisiz devir iddiası. Anayasa Mahkemesi kararıyla muvazaa iddiasının yeterli gerekçeyle reddedildiği tespit edilmiş olduğundan, bu konunun tekrar tartışılamayacağı kaydedildi.
Tapu kayıtları ve üçüncü kişilerin iyi niyeti
Dava konusu taşınmazın devri sırasında tapuda “davalıdır” şerhinin bulunduğu ve bu nedenle taşınmazı alanların iyi niyet iddiasının geçersiz olduğu vurgulandı. Mahkeme, “Tapuda şerh bulunması, iyi niyet iddiasını ortadan kaldırır ve davalıların bu devirleri iyi niyetli olarak kabul etmesi mümkün değildir” dedi.
Hukuk çevreleri, BAM’ın Yargıtay'a karşı bu direniş kararının, Türkiye’de şirketlerin temel varlıklarını koruma ve ortaklık haklarını savunma açısından emsal niteliğinde olduğunu belirtiyor.









