
AYM, azami gözaltı süresinin İstanbul trafiği nedeniyle 4 günün birkaç saat aşılmasını “yol süresi” olarak makul buldu. Ancak bu karara 6 üye, “özgürlük saatle ölçülmez” diyerek karşı çıktı. İstanbul trafiği nedeniyle hak kaybının oluştuğunu belirten üyeler, “gözaltı süresi” konusunda farklı görüşler ileri sürdü.
CENAZE SONRASI GÖZALTI VE TAZMİNAT TALEBİ
Başvurucu Rıdvan Akbaş, 2020 yılında İstanbul’da düzenlenen bir cenaze töreninde çıkan olaylar sırasında DHKP/C üyeliği ve örgüt propagandası suçlamalarıyla gözaltına alındı. Cenaze, yine aynı örgüt soruşturması içerisinde bulunan İ.G. adlı şüphelinin cenaze töreniydi. Emniyet birimleri örgüt mensuplarına yönelik arama yapmak istedi ancak çıkan arbede de 17 şüpheli ile birlikte Akbaş’da gözaltına alındı.
Yapılan aramada DHKP/C’nin kullanımına tahsis edilen silah ve materyallerin ele geçirilmesi sebebiyle konu savcılığa intikal etti. Savcılık, şüpheliler hakkındaki diğer soruşturmalar nedeniyle örgütle bağının olduğu iddiasıyla Akbaş da dâhil on beş şüphelinin tutuklanmasını, diğer iki şüphelinin ise haklarında adli kontrol tedbiri uygulanmasını talep etti.
GÖZALTI SÜRECİ DAKİKA DAKİKA İNCELENDİ
- Savcılık, 8 Mayıs 2020 saat 15.00’te dört gün süreyle gözaltı talimatı verdi. Akbaş, 12 Mayıs günü saat 11.30’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden adliyeye götürüldü. Aynı gün saat 16.12’de Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi, 19.30’da ise adli kontrolle serbest bırakıldı. Akbaş, gözaltı süresinin 4 günü aştığını belirterek “yaklaşık 6 saat haksız yere tutulduğunu” iddia etti ve 20 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açtı. Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, “İstanbul’daki iş yoğunluğu ve ulaşım koşulları” gerekçesiyle davayı reddetti.
ÇOĞUNLUK YOLDA GEÇEN SÜREYİ MAKUL BULDU
Bu yoruma göre, başvurucunun 8 Mayıs saat 13.05’te başlayan gözaltısı, 12 Mayıs saat 19.36’da tamamlanmış olsa da yasal sınırlar içinde kaldı.
KARŞI OY GEREKÇESİ: “ÖZGÜRLÜK SAATLE ÖLÇÜLMEZ”
Karara Hasan Tahsin Gökcan, Basri Bağcı, Engin Yıldırım, Rıdvan Güleç, Yusuf Şevki Hakyemez ve Kenan Yaşar karşı çıktı. Üyelerden Basri Bağcı ve Rıdvan Güleç, gözaltı süresinin yalnızca 1 saat 49 dakika değil, 6 saatten fazla aşıldığını, bunun “açık hak ihlali” olduğunu savundu.
Karşı oy yazılarında AİHM kararlarına atıf yapılarak, “AİHM’e göre iç hukukta belirlenen gözaltı süresinin 45 dakika dahi aşılması ihlal sayılmıştır. Terör suçlarında bile 4 günü geçen gözaltı makul kabul edilemez” görüşü dile getirildi. Hasan Tahsin Gökcan ise yol süresinin “her olayda otomatik olarak 12 saat eklenemeyeceğini” belirterek, “Yol süresinin aynı şehir içindeki bir adliyeye sevk gerekçesiyle genişletilmesi, kişi özgürlüğünü yorumla daraltmak anlamına gelir” dedi.
ANAYASA’DAKİ TARTIŞMA NOKTASI
Yeni içtihat tartışması
- AYM, kişinin 4 gün artı 12 saatlik toplam sürede hâkim önüne çıkarılmasının ihlal oluşturmadığına hükmetti. Ancak karar, 6 karşı oyla alındı ve çoğunluğun özgürlük lehine değil, “idari kolaylık lehine” yorum yaptığı eleştirilerine neden oldu. Kararın ardından hukuk çevrelerinde, “12 saatlik yol payı kuralının” insan hakları standartlarıyla bağdaşıp bağdaşmadığı tartışılmaya başlandı. Rıdvan Akbaş, 4 günlük gözaltı süresi dolmadan hâkim önüne çıkarılmadığı gerekçesiyle tazminat talep etti. AYM çoğunluğu ise “12 saatlik yol süresi eklenebilir” diyerek ihlal bulmadı. Altı üye “özgürlük yorumla daraltılamaz” diyerek karara katılmadı. Karar, Anayasa’daki gözaltı süresi sınırının yorumu konusunda yeni bir içtihat tartışması başlattı.








